Ehli Beyt ailesi için hiç bitmeyen çile fakirlikti.
Rahmet Peygamberi Resulüllah'ın (s.a.a.) müminlere bıraktığı iki emanetten biri olan Ehlibeyt ailesi, Resulüllah hayattayken de vefatından sonra da fakirliği zenginliğe tercih etti.
Bu aslında tam anlamıyla bir tercihti.
Çünkü Resulüllah'ın Hz. Fatıma'ya bir hediyesi olan Fedek hurmalığından büyük bir gelir elde ettiği zaman bile Ehli Beyt ailesi fakirliği tercih etmiş, ihtiyacından fazlasını Allah yolunda tasadduk etmiştir.
Resulüllah'ın 'Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir' diye buyurduğu Hz. Ali (a.s.) günlerden bir gün yorgun argın evine girdiğinde evlatları Hasan ve Hüseyin'i biricik eşi Hz. Fatıma'nın yanında ağlarken buldu.
"Ey benim gözümün nurları, canımın meyveleri niçin ağlıyorsunuz" diye sordu.
Dünya ve cennet kadınlarının efendisi Fatımatü'z-Zehra (s.a) şöyle cevap verdi:
- Evde Hasan ve Hüseyin'e yedirecek hiçbir şey yok. Evlatlarım aç oldukları için ağlıyorlar Ya Ali.
Oysa ateşin üzerindeki bir tencerede bir şeyler kaynamaktaydı.
Tencereyi gören Hz. Ali sordu:
- Ateşin üzerindeki tencerede ne var Ya Fatıma?
Hz. Fatıma, mübarek gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş bir halde şöyle cevap verdi:
- Tencerenin içinde sadece su var. Hasan ile Hüseyin'i oyalamak için kaynatıyorum.
Resulüllah'ın ilim şehrinin yegane kapısı olan Hz. Ali, hem evlatlarının durumuna hem de Hz. Fatıma'nın haline çok üzüldü.
Ne yapacağını düşünürken gözleri evde satacak bir şey aradı.
Duvarda asılı olan abasını gördü. Onu alıp çarşıya götürdü ve 6 dirheme sattı.
Bu 6 dirhemle yiyecek satın alan ve evin yolunu tutan Hz. Ali, yolda bir fakirle karşılaştı.
O güne kadar kendisine uzatılan hiçbir eli geri çevirmemiş olan Hz. Ali'ye boş elini uzatan bu nasipli fakir şöyle seslendi:
- Allah yolunda bir şeyler vermek ister misin Allah ona kat kat karşılık versin.
Kendisine uzatılan elleri namaz kılarken bile geri çevirmemişti Hz. Ali. Bundan dolayı nüzul olan Maide süresi 55. ayette Cenab-ı Hakk (c.c.), "Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve namaz kılarken rükû halinde zekât veren müminlerdir. Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve sözü edilen müminleri veli edinirse, hiç şüphesiz galip gelecek olanlar Allah taraftarlarıdır" buyurarak Hz. Ali'den 'müminlerin dostu ve sahibi' olarak övgüyle bahsetmişti.
Cömertlikte kendinden sonra gelen hiç kimsenin boy ölçüşemeyeceği Hz. Ali, çoluk çocuğuna götüreceği yiyeceğin hepsini o fakire verdi.
Eli boş eve geldiğinde Hz. Fatıma, Hz. Ali'ye şöyle seslendi:
- Hoş geldin Ya Ali, evin için, çocukların için bir şey getirdin mi?
Hz. Ali şöyle cevap verdi:
- Getiriyordum, ancak yolda karşılaştığım Allah için yardım isteyen bir fakire hepsini verdim.
Teslimiyette, edepte, hayada ve temizlikte kutup yıldızı olan Hz. Fatıma, Allah'a sığındı ve yaptığı dosdoğru işten dolayı Hz. Ali'ye 'Allah razı olsun' dedi.
Açlık, yokluk ve fakirlik yaşansa da asla huzurun eksik olmadığı Ehli Beyt hanesinde abdestini alan Hz. Ali mescide gitmek için evden çıktı.
Yolda daha önce hiç görmediği bir adam yanında yularını tuttuğu bir deve olduğu halde Hz. Ali'nin önünü keserek, "Bu deveyi sana satmak istiyorum" diye seslendi:
Hz. Ali, "Onu almaya param yoktur" dedi.
Bunun üzerine adam, "Bu deveyi sana 100 dirheme sattım. Ne zaman ki paran olur o zaman ödersin" dedi.
Çok ısrar eden adamı kıramayan Hz. Ali deveyi satın alıp mescide doğru yoluna devam etti.
Az sonra başka bir adam Hz. Ali'ye, "Bu deveyi bana 300 dirheme satar mısın?" dedi.
Hz. Ali, "Ama ben bu deveyi 100 dirheme aldım" diyince adam, "Olsun ben ömrümde böyle güzel deve görmedim. 300 dinar eder" dedi.
Hz. Ali buna razı olup 300 dirhemi alıp, geri döndü ve hiç geciktirmeden borcu olan 100 dirhemi ödedi.
Bir kısmıyla erzak alıp geri kalanı da evine götürdü.
Hadiseyi Hz. Ali'den dinledikten sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Ya Ali, Allah Cebrail'le deveyi sana sattı, sonra Mikail ile deveyi senden satın aldı."
Ehli Beyt, Allah katında işte bu derece müstesna bir yere sahiptir.
O Ehl-i Beyt öyle bir ailedir ki, o ailede Resulüllah, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin vardır.
Onlar üzüldüğünde Allah üzülür, Onlar sevindiğinde de Allah'ın sevinir?
Şefaatlerine Allah bizleri layık eylesin.
Rahmet Peygamberi Resulüllah'ın (s.a.a.) müminlere bıraktığı iki emanetten biri olan Ehlibeyt ailesi, Resulüllah hayattayken de vefatından sonra da fakirliği zenginliğe tercih etti.
Bu aslında tam anlamıyla bir tercihti.
Çünkü Resulüllah'ın Hz. Fatıma'ya bir hediyesi olan Fedek hurmalığından büyük bir gelir elde ettiği zaman bile Ehli Beyt ailesi fakirliği tercih etmiş, ihtiyacından fazlasını Allah yolunda tasadduk etmiştir.
Resulüllah'ın 'Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir' diye buyurduğu Hz. Ali (a.s.) günlerden bir gün yorgun argın evine girdiğinde evlatları Hasan ve Hüseyin'i biricik eşi Hz. Fatıma'nın yanında ağlarken buldu.
"Ey benim gözümün nurları, canımın meyveleri niçin ağlıyorsunuz" diye sordu.
Dünya ve cennet kadınlarının efendisi Fatımatü'z-Zehra (s.a) şöyle cevap verdi:
- Evde Hasan ve Hüseyin'e yedirecek hiçbir şey yok. Evlatlarım aç oldukları için ağlıyorlar Ya Ali.
Oysa ateşin üzerindeki bir tencerede bir şeyler kaynamaktaydı.
Tencereyi gören Hz. Ali sordu:
- Ateşin üzerindeki tencerede ne var Ya Fatıma?
Hz. Fatıma, mübarek gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş bir halde şöyle cevap verdi:
- Tencerenin içinde sadece su var. Hasan ile Hüseyin'i oyalamak için kaynatıyorum.
Resulüllah'ın ilim şehrinin yegane kapısı olan Hz. Ali, hem evlatlarının durumuna hem de Hz. Fatıma'nın haline çok üzüldü.
Ne yapacağını düşünürken gözleri evde satacak bir şey aradı.
Duvarda asılı olan abasını gördü. Onu alıp çarşıya götürdü ve 6 dirheme sattı.
Bu 6 dirhemle yiyecek satın alan ve evin yolunu tutan Hz. Ali, yolda bir fakirle karşılaştı.
O güne kadar kendisine uzatılan hiçbir eli geri çevirmemiş olan Hz. Ali'ye boş elini uzatan bu nasipli fakir şöyle seslendi:
- Allah yolunda bir şeyler vermek ister misin Allah ona kat kat karşılık versin.
Kendisine uzatılan elleri namaz kılarken bile geri çevirmemişti Hz. Ali. Bundan dolayı nüzul olan Maide süresi 55. ayette Cenab-ı Hakk (c.c.), "Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve namaz kılarken rükû halinde zekât veren müminlerdir. Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve sözü edilen müminleri veli edinirse, hiç şüphesiz galip gelecek olanlar Allah taraftarlarıdır" buyurarak Hz. Ali'den 'müminlerin dostu ve sahibi' olarak övgüyle bahsetmişti.
Cömertlikte kendinden sonra gelen hiç kimsenin boy ölçüşemeyeceği Hz. Ali, çoluk çocuğuna götüreceği yiyeceğin hepsini o fakire verdi.
Eli boş eve geldiğinde Hz. Fatıma, Hz. Ali'ye şöyle seslendi:
- Hoş geldin Ya Ali, evin için, çocukların için bir şey getirdin mi?
Hz. Ali şöyle cevap verdi:
- Getiriyordum, ancak yolda karşılaştığım Allah için yardım isteyen bir fakire hepsini verdim.
Teslimiyette, edepte, hayada ve temizlikte kutup yıldızı olan Hz. Fatıma, Allah'a sığındı ve yaptığı dosdoğru işten dolayı Hz. Ali'ye 'Allah razı olsun' dedi.
Açlık, yokluk ve fakirlik yaşansa da asla huzurun eksik olmadığı Ehli Beyt hanesinde abdestini alan Hz. Ali mescide gitmek için evden çıktı.
Yolda daha önce hiç görmediği bir adam yanında yularını tuttuğu bir deve olduğu halde Hz. Ali'nin önünü keserek, "Bu deveyi sana satmak istiyorum" diye seslendi:
Hz. Ali, "Onu almaya param yoktur" dedi.
Bunun üzerine adam, "Bu deveyi sana 100 dirheme sattım. Ne zaman ki paran olur o zaman ödersin" dedi.
Çok ısrar eden adamı kıramayan Hz. Ali deveyi satın alıp mescide doğru yoluna devam etti.
Az sonra başka bir adam Hz. Ali'ye, "Bu deveyi bana 300 dirheme satar mısın?" dedi.
Hz. Ali, "Ama ben bu deveyi 100 dirheme aldım" diyince adam, "Olsun ben ömrümde böyle güzel deve görmedim. 300 dinar eder" dedi.
Hz. Ali buna razı olup 300 dirhemi alıp, geri döndü ve hiç geciktirmeden borcu olan 100 dirhemi ödedi.
Bir kısmıyla erzak alıp geri kalanı da evine götürdü.
Hadiseyi Hz. Ali'den dinledikten sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Ya Ali, Allah Cebrail'le deveyi sana sattı, sonra Mikail ile deveyi senden satın aldı."
Ehli Beyt, Allah katında işte bu derece müstesna bir yere sahiptir.
O Ehl-i Beyt öyle bir ailedir ki, o ailede Resulüllah, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin vardır.
Onlar üzüldüğünde Allah üzülür, Onlar sevindiğinde de Allah'ın sevinir?
Şefaatlerine Allah bizleri layık eylesin.
Orhan Dede / diğer yazıları
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023