Allah'ın egemenliğine sığınmak işlerinizi korur
İmam Ali (a.s): "Allah Peygamberi emri yürürlükte olan, konuşan bir kitapla yol gösterici olarak gönderdi. O, ancak helak olacak kimseyi helak eder. Hak kılıfı giydirilmiş bidatler Allah'ın koruduğu kimseden başkasını helak edicidir
10.06.2025 13:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Cemel ashabı H. 36 yılında Basra'ya giderken.
İmam Ali (a.s): "Allah Peygamberi emri yürürlükte olan, konuşan bir kitapla yol gösterici olarak gönderdi. O, ancak helak olacak kimseyi helak eder. Hak kılıfı giydirilmiş bidatler Allah'ın koruduğu kimseden başkasını helak edicidir.
Allah'ın egemenliğine sığınmak işlerinizi korur. Bıkıp usanmadan, isteyerek ve arzuyla ona itaat edin Vallahi ya böyle yaparsınız, ya da Allah sizden İslam kuvvetini alır da ebediyen onu size geri döndürmez ve böylece hüküm başkalarının eline geçer.
Bunlar, benim hükümetim aleyhinde birlik oldular. Cemaatiniz için korkmadıkça sabredeceğim. Çünkü onlar bu zayıf görüşlerinde kalırlarsa Müslümanların düzenleri bozulur.
Allah'ın dilediğini nimetlendirmesine hasetleri yüzünden, bu dünyayı istediler. İşleri tersine döndürmeyi arzuladılar. Üzerimizdeki hakkınız; Allah'ın kitabına ve Resulünün (s.a.a) sünnetine göre amel etmek, hakkı eda için kıyam etmek ve Resulünün sünnetini yüceltmektir.
Mü'minlerin Emiri Hz. Ali H. 36 yılında Basra'ya yaklaştığında, Basra'dan bir grup halk Cemel ashabı ile durumunun gerçek yönünü öğrenmek ve içlerindeki şüpheyi gidermek için kendisine bir elçi göndermiş, Hz. Ali de onlarla olan durumunu ve hak üzere olduğunu beyan etmiş ve elçiye: "bana biat et" demişti.
O ise "Ben onların elçisiyim, onların yanına varmadan, hiç bir şeyden söz edemem." dedi. Bunun ürerine şöyle dedi:
"Eğer seni kendilerine yağmurun yağdığı bir yeri bulman için gönderselerdi de sen onlara geri dönüp çayırı suyu haber verseydin, onlar da muhalefet edip kurak bir yere yönelselerdi ne yapardın?"
O (Kuleyb) "onları bırakır su ve çayırlık olan bir yöne yönelirim" dedi. Hz. Ali (a.s) "O halde uzat elini" dedi. (Kuleyb el-Cermi isimli adam), "Allah'a and olsun, bana kesin delil gösterdiğinde artık kaçınmadım, ona biat ettim" dedi."
Sıffin'de Muaviye ordusuyla çarpışmaya karar verdiğinde, şöyle buyurdu:
"Ey yükseltilmiş tavanın ve korunmuş atmosferin Rabbi olan Allah'ım! Atmosferi gece ve gündüz için konak, güneşle ay için mecra, gezen yıldızlar için seyir yeri ve sana kullukta usanmayan bir grup meleklerin için de mesken kıldın.
Ey bu yeryüzünün Rabbi! Onu insanlar, sürüngenler, otlayan hayvanlar ve görülen, görülmeyen sayısız canlıların karar yeri kıldın.
Ey yeryüzüne çivi ve halka güven veren sabit dağların Rabbi! Düşmana galip getirirsen azıp zulmetmekten koru, hakka dayandır bizi. Onları bize galip getirirsen, bizi şahadetle rızıklandır ve fitneden koru.
Çetin gerçekler (belalar) indiğinde korunacak şeyleri koruyanlar ve vefalı gayret sahipleri nerede? İşte utanç arkanızda, Cennet ise önünüzde..."
Şura günü, Kureyş'i şikâyet ve Cemel ashabı hakkında...
"Hamd hiç bir göğün diğer bir göğü ve hiç bir yerin de diğer bir yeri kendisinden gizleyemediği Allah'a mahsustur.
...Birisi bana: "Ey Ebu Talib'in oğlu, sen bu işte (hilafet konusunda) çok hırslısın!" dedi. Ben dedim ki: "Hayır, vallahi ona (veya Resululah'a) uzak olduğunuz halde siz daha hırslısınız. Ben ise ona daha layık ve daha yakınım. Ben hakkımı aradım, siz benimle onun arasına girdiniz (engel oldunuz) ve ondan dolayı benim yüzüme vurdunuz."
Onu orada bulanların önünde delil gösterdiğimde şaşırdı da, bana ne cevap vereceğini bilemez hale geldi.
Allah'ım Kureyş'e ve ona yardım edenlere karşı bana yardım et, onlar akrabalık bağımı kestiler, büyük olan makamımı küçülttüler. Bana ait olan iş (hilafet) için karşımda birleştiler. Sonra, "hakkı alman da var, hakkı terk etmen de." dediler, (bir yerde "hilafeti alman haktır." dediler, bir yerde de "terk etmen...")
Çıkıp Resulullah'ın hürmetini sürüklediler; bir halayığı satın alıp götürür gibi onu alıp Basra'ya götürdüler. O ikisi kendi kadınlarını ise evde sakladırlar. Resulullah'ın (s.a.a) haremindeki zevcesini kendileri ve başkaları için meydana çıkardılar, isteyerek ve zorlama olmaksızın bana biat etmiş bir ordu ile yollara düşürdüler. Basra'daki valime, Müslümanların beytülmalinin koruyucularına ve diğer ahaliye saldırdılar; bir kısmını işkenceyle, bir kısmını da hileyle öldürdüler.
Vallahi Müslümanlardan yalnızca biri bile suçsuz olduğu halde zulümle katledilseydi, (o suçu işleyeni değil) o orduyu toptan katletmek bana helal olurdu. Çünkü orda bulunanlar da bu işe aldırış etmeyip elleriyle ve dilleriyle karşı koymadılar. Bırak bunu da, onlar kendilerinden oraya girenler sayısınca Müslüman öldürdüler." Nehc'ul Belaga 169-172 Hutbe
İmam Ali (a.s): "Allah Peygamberi emri yürürlükte olan, konuşan bir kitapla yol gösterici olarak gönderdi. O, ancak helak olacak kimseyi helak eder. Hak kılıfı giydirilmiş bidatler Allah'ın koruduğu kimseden başkasını helak edicidir.
Allah'ın egemenliğine sığınmak işlerinizi korur. Bıkıp usanmadan, isteyerek ve arzuyla ona itaat edin Vallahi ya böyle yaparsınız, ya da Allah sizden İslam kuvvetini alır da ebediyen onu size geri döndürmez ve böylece hüküm başkalarının eline geçer.
Bunlar, benim hükümetim aleyhinde birlik oldular. Cemaatiniz için korkmadıkça sabredeceğim. Çünkü onlar bu zayıf görüşlerinde kalırlarsa Müslümanların düzenleri bozulur.
Allah'ın dilediğini nimetlendirmesine hasetleri yüzünden, bu dünyayı istediler. İşleri tersine döndürmeyi arzuladılar. Üzerimizdeki hakkınız; Allah'ın kitabına ve Resulünün (s.a.a) sünnetine göre amel etmek, hakkı eda için kıyam etmek ve Resulünün sünnetini yüceltmektir.
Mü'minlerin Emiri Hz. Ali H. 36 yılında Basra'ya yaklaştığında, Basra'dan bir grup halk Cemel ashabı ile durumunun gerçek yönünü öğrenmek ve içlerindeki şüpheyi gidermek için kendisine bir elçi göndermiş, Hz. Ali de onlarla olan durumunu ve hak üzere olduğunu beyan etmiş ve elçiye: "bana biat et" demişti.
O ise "Ben onların elçisiyim, onların yanına varmadan, hiç bir şeyden söz edemem." dedi. Bunun ürerine şöyle dedi:
"Eğer seni kendilerine yağmurun yağdığı bir yeri bulman için gönderselerdi de sen onlara geri dönüp çayırı suyu haber verseydin, onlar da muhalefet edip kurak bir yere yönelselerdi ne yapardın?"
O (Kuleyb) "onları bırakır su ve çayırlık olan bir yöne yönelirim" dedi. Hz. Ali (a.s) "O halde uzat elini" dedi. (Kuleyb el-Cermi isimli adam), "Allah'a and olsun, bana kesin delil gösterdiğinde artık kaçınmadım, ona biat ettim" dedi."
Sıffin'de Muaviye ordusuyla çarpışmaya karar verdiğinde, şöyle buyurdu:
"Ey yükseltilmiş tavanın ve korunmuş atmosferin Rabbi olan Allah'ım! Atmosferi gece ve gündüz için konak, güneşle ay için mecra, gezen yıldızlar için seyir yeri ve sana kullukta usanmayan bir grup meleklerin için de mesken kıldın.
Ey bu yeryüzünün Rabbi! Onu insanlar, sürüngenler, otlayan hayvanlar ve görülen, görülmeyen sayısız canlıların karar yeri kıldın.
Ey yeryüzüne çivi ve halka güven veren sabit dağların Rabbi! Düşmana galip getirirsen azıp zulmetmekten koru, hakka dayandır bizi. Onları bize galip getirirsen, bizi şahadetle rızıklandır ve fitneden koru.
Çetin gerçekler (belalar) indiğinde korunacak şeyleri koruyanlar ve vefalı gayret sahipleri nerede? İşte utanç arkanızda, Cennet ise önünüzde..."
Şura günü, Kureyş'i şikâyet ve Cemel ashabı hakkında...
"Hamd hiç bir göğün diğer bir göğü ve hiç bir yerin de diğer bir yeri kendisinden gizleyemediği Allah'a mahsustur.
...Birisi bana: "Ey Ebu Talib'in oğlu, sen bu işte (hilafet konusunda) çok hırslısın!" dedi. Ben dedim ki: "Hayır, vallahi ona (veya Resululah'a) uzak olduğunuz halde siz daha hırslısınız. Ben ise ona daha layık ve daha yakınım. Ben hakkımı aradım, siz benimle onun arasına girdiniz (engel oldunuz) ve ondan dolayı benim yüzüme vurdunuz."
Onu orada bulanların önünde delil gösterdiğimde şaşırdı da, bana ne cevap vereceğini bilemez hale geldi.
Allah'ım Kureyş'e ve ona yardım edenlere karşı bana yardım et, onlar akrabalık bağımı kestiler, büyük olan makamımı küçülttüler. Bana ait olan iş (hilafet) için karşımda birleştiler. Sonra, "hakkı alman da var, hakkı terk etmen de." dediler, (bir yerde "hilafeti alman haktır." dediler, bir yerde de "terk etmen...")
Çıkıp Resulullah'ın hürmetini sürüklediler; bir halayığı satın alıp götürür gibi onu alıp Basra'ya götürdüler. O ikisi kendi kadınlarını ise evde sakladırlar. Resulullah'ın (s.a.a) haremindeki zevcesini kendileri ve başkaları için meydana çıkardılar, isteyerek ve zorlama olmaksızın bana biat etmiş bir ordu ile yollara düşürdüler. Basra'daki valime, Müslümanların beytülmalinin koruyucularına ve diğer ahaliye saldırdılar; bir kısmını işkenceyle, bir kısmını da hileyle öldürdüler.
Vallahi Müslümanlardan yalnızca biri bile suçsuz olduğu halde zulümle katledilseydi, (o suçu işleyeni değil) o orduyu toptan katletmek bana helal olurdu. Çünkü orda bulunanlar da bu işe aldırış etmeyip elleriyle ve dilleriyle karşı koymadılar. Bırak bunu da, onlar kendilerinden oraya girenler sayısınca Müslüman öldürdüler." Nehc'ul Belaga 169-172 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.