Anadolu'nun taşa kazınmış mucizesi: Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa
UNESCO Dünya Mirası Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa, 13. yüzyıldan gelen ışık oyunlarıyla modern mimarlara ilham vermeye devam ediyor
03.07.2025 15:40:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Sivas'ın Divriği ilçesinde yükselen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa, yalnızca bir ibadet yeri değil; mimarlık, matematik ve sanatın birleştiği eşsiz bir eserdir. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bu yapı, 1228 yılında Mengücek Beyliği döneminde inşa edildi. Behram Şah'ın oğlu Ahmed Şah ve eşi Turan Melek Hatun'un himayesinde yapılan bu yapı, görenleri hayran bırakacak kadar detaylı ve ilham vericidir.
Yapının en dikkat çeken özelliği, taç kapılarında yer alan olağanüstü taş işçiliğidir. Her biri benzersiz geometrik motiflerle süslenmiş bu kapılar, gölge oyunlarıyla günün her saatinde farklı desenler ortaya koyar. Üstelik bu motifler hiçbir zaman birebir tekrar etmez, adeta sonsuzluk hissi verir. Özellikle ana giriş kapısında bulunan "ışıkla dans eden motifler", modern mimarlara bile ilham kaynağı olmuştur.
TAŞIN İÇİNDEKİ ŞİFA: DARÜŞŞİFANIN SIRLI MİMARİSİ
Divriği Ulu Camii ile aynı komplekste yer alan Darüşşifa, dönemin tıp anlayışını ve sosyal yaşamını yansıtan önemli bir yapıdır. "Şifa evi" anlamına gelen Darüşşifa hem fiziksel hem de ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan bir merkezdi. Rivayetlere göre, burada su sesi, Kur'an tilaveti ve doğal bitkilerle tedavi uygulanırdı.
Yapının iç planında yer alan havuzlu orta avlu, hastaların moralini yükseltmeye yönelik düşünülmüştür. Ayrıca akustik yapısı sayesinde su sesi tüm mekâna eşit dağılır. Özellikle kemerlerin altında yankılanan sesler, huzur verici bir atmosfer yaratır. Bu yönüyle Darüşşifa hem medikal hem de mimari anlamda döneminin çok ötesindedir.

GÖLGEYLE YAZILAN GEOMETRİ: CAMİ KAPILARININ ŞİFRELERİ
Divriği Ulu Camii'nin üç farklı taç kapısı, farklı geometri ve bezeme stilleri ile yapılmıştır. Ana giriş kapısı, kuzey cephesinde yer alır ve adeta bir taş oymacılığı şölenidir. Üç boyutlu işlemeler, ışık vurduğunda farklı gölgeler oluşturarak gün içinde yapının adeta "hareket etmesini" sağlar. Bu durum, birçok araştırmacıya göre, dönemin astronomi ve matematik bilgisiyle ilişkilidir.
Mimar Hürrem Şah tarafından inşa edilen yapının her taş işçiliği, büyük bir ustalık ve hesaplama gerektirir. Kullanılan motiflerin büyük kısmı Selçuklu sanatında yer alan rumi, palmet ve geometrik figürlerden oluşur. Her bir motifin matematiksel karşılığı olduğu, hatta bazı bölümlerde "altın oranın gözetildiği düşünülmektedir.
YAPAY ZEKÂ BİLE ÇÖZEMEDİ: BENZERSİZ SİMETRİ OYUNU
Yapının en çok konuşulan özelliği, yapay zekâ sistemlerinin bile çözemediği taş simetrileridir. Cambridge Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, kapılardaki desenlerin "asla birebir tekrar etmediği" ve "deterministik olmayan bir düzende" işlendiği tespit edilmiştir. Bu durum, Divriği Ulu Camii'ni yalnızca bir ibadet yapısı olmaktan çıkarıp matematiksel bir sanat eserine dönüştürür.
Bazı uzmanlara göre bu desenler, dönemin kozmolojik anlayışıyla da ilgilidir. Kapılarda yer alan spiral desenler ve yıldız motifleri, gökyüzünün bir yansıması olarak yorumlanmaktadır. Böylece ibadet eden kişi hem yeryüzünde hem de gökyüzünde bir düzene dahil olduğunu hisseder. Bu yaklaşım, İslam mimarisinde nadir görülen bir sembolizm örneğidir.

800 YILLIK SESSİZLİKTE YANKILANAN MÜHENDİSLİK
Divriği Ulu Camii, yalnızca estetik değil, mühendislik açısından da çığır açıcıdır. Özellikle yapının taşıyıcı sistemi, sütunlar arası orantılar ve kemer geçişleri, deprem riski yüksek bölgede olmasına rağmen yüzyıllardır ayakta kalmasını sağlamıştır. 13. yüzyılda yapılan bu yapı, harçsız taş bindirme tekniğiyle örülmüş ve bu da sismik dayanıklılığını artırmıştır.
Caminin iç mekânında yer alan 23 farklı kubbe, akustik dengeyi sağlamak için farklı yüksekliklerde inşa edilmiştir. Böylece imamın sesi, mikrofona ihtiyaç duyulmadan tüm cemaate eşit şekilde ulaşır. Ayrıca bazı kubbelerde yer alan "ses halkaları", dönemin mühendislerinin akustik bilimi üzerine ne kadar ileri düzeyde çalıştığını gösterir.
GÜNÜMÜZE MESAJ GÖNDEREN KADİM ZEKÂ
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa, sadece geçmişin değil, bugünün de ders çıkaracağı bir zekâ ürünü olarak kabul edilmeli. Turan Melek Hatun'un sosyal vizyonu, Mimar Hürrem Şah'ın mühendislik becerisi ve dönemin taş ustalarının sabrı, yüzyıllar sonra bile insanlığı etkilemeye devam ediyor. Bugün mimarlık fakültelerinde bu yapı, ders olarak okutulmakta ve modern algoritmalara bile örnek gösterilmektedir.
UNESCO'nun 1985 yılında Dünya Mirası olarak tescillediği yapı, restorasyon süreçleriyle koruma altına alınmış durumda. Ancak uzmanlar, yapının doğal ve çevresel etkiler nedeniyle daha fazla zarar görmemesi için ziyaretçi sayılarının kontrollü artırılmasını önermektedir. Özetle, bu eşsiz yapı yalnızca Divriği'nin değil, tüm insanlığın ortak mirasıdır.
Yapının en dikkat çeken özelliği, taç kapılarında yer alan olağanüstü taş işçiliğidir. Her biri benzersiz geometrik motiflerle süslenmiş bu kapılar, gölge oyunlarıyla günün her saatinde farklı desenler ortaya koyar. Üstelik bu motifler hiçbir zaman birebir tekrar etmez, adeta sonsuzluk hissi verir. Özellikle ana giriş kapısında bulunan "ışıkla dans eden motifler", modern mimarlara bile ilham kaynağı olmuştur.
TAŞIN İÇİNDEKİ ŞİFA: DARÜŞŞİFANIN SIRLI MİMARİSİ
Divriği Ulu Camii ile aynı komplekste yer alan Darüşşifa, dönemin tıp anlayışını ve sosyal yaşamını yansıtan önemli bir yapıdır. "Şifa evi" anlamına gelen Darüşşifa hem fiziksel hem de ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan bir merkezdi. Rivayetlere göre, burada su sesi, Kur'an tilaveti ve doğal bitkilerle tedavi uygulanırdı.
Yapının iç planında yer alan havuzlu orta avlu, hastaların moralini yükseltmeye yönelik düşünülmüştür. Ayrıca akustik yapısı sayesinde su sesi tüm mekâna eşit dağılır. Özellikle kemerlerin altında yankılanan sesler, huzur verici bir atmosfer yaratır. Bu yönüyle Darüşşifa hem medikal hem de mimari anlamda döneminin çok ötesindedir.

GÖLGEYLE YAZILAN GEOMETRİ: CAMİ KAPILARININ ŞİFRELERİ
Divriği Ulu Camii'nin üç farklı taç kapısı, farklı geometri ve bezeme stilleri ile yapılmıştır. Ana giriş kapısı, kuzey cephesinde yer alır ve adeta bir taş oymacılığı şölenidir. Üç boyutlu işlemeler, ışık vurduğunda farklı gölgeler oluşturarak gün içinde yapının adeta "hareket etmesini" sağlar. Bu durum, birçok araştırmacıya göre, dönemin astronomi ve matematik bilgisiyle ilişkilidir.
Mimar Hürrem Şah tarafından inşa edilen yapının her taş işçiliği, büyük bir ustalık ve hesaplama gerektirir. Kullanılan motiflerin büyük kısmı Selçuklu sanatında yer alan rumi, palmet ve geometrik figürlerden oluşur. Her bir motifin matematiksel karşılığı olduğu, hatta bazı bölümlerde "altın oranın gözetildiği düşünülmektedir.
YAPAY ZEKÂ BİLE ÇÖZEMEDİ: BENZERSİZ SİMETRİ OYUNU
Yapının en çok konuşulan özelliği, yapay zekâ sistemlerinin bile çözemediği taş simetrileridir. Cambridge Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, kapılardaki desenlerin "asla birebir tekrar etmediği" ve "deterministik olmayan bir düzende" işlendiği tespit edilmiştir. Bu durum, Divriği Ulu Camii'ni yalnızca bir ibadet yapısı olmaktan çıkarıp matematiksel bir sanat eserine dönüştürür.
Bazı uzmanlara göre bu desenler, dönemin kozmolojik anlayışıyla da ilgilidir. Kapılarda yer alan spiral desenler ve yıldız motifleri, gökyüzünün bir yansıması olarak yorumlanmaktadır. Böylece ibadet eden kişi hem yeryüzünde hem de gökyüzünde bir düzene dahil olduğunu hisseder. Bu yaklaşım, İslam mimarisinde nadir görülen bir sembolizm örneğidir.

800 YILLIK SESSİZLİKTE YANKILANAN MÜHENDİSLİK
Divriği Ulu Camii, yalnızca estetik değil, mühendislik açısından da çığır açıcıdır. Özellikle yapının taşıyıcı sistemi, sütunlar arası orantılar ve kemer geçişleri, deprem riski yüksek bölgede olmasına rağmen yüzyıllardır ayakta kalmasını sağlamıştır. 13. yüzyılda yapılan bu yapı, harçsız taş bindirme tekniğiyle örülmüş ve bu da sismik dayanıklılığını artırmıştır.
Caminin iç mekânında yer alan 23 farklı kubbe, akustik dengeyi sağlamak için farklı yüksekliklerde inşa edilmiştir. Böylece imamın sesi, mikrofona ihtiyaç duyulmadan tüm cemaate eşit şekilde ulaşır. Ayrıca bazı kubbelerde yer alan "ses halkaları", dönemin mühendislerinin akustik bilimi üzerine ne kadar ileri düzeyde çalıştığını gösterir.
GÜNÜMÜZE MESAJ GÖNDEREN KADİM ZEKÂ
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa, sadece geçmişin değil, bugünün de ders çıkaracağı bir zekâ ürünü olarak kabul edilmeli. Turan Melek Hatun'un sosyal vizyonu, Mimar Hürrem Şah'ın mühendislik becerisi ve dönemin taş ustalarının sabrı, yüzyıllar sonra bile insanlığı etkilemeye devam ediyor. Bugün mimarlık fakültelerinde bu yapı, ders olarak okutulmakta ve modern algoritmalara bile örnek gösterilmektedir.
UNESCO'nun 1985 yılında Dünya Mirası olarak tescillediği yapı, restorasyon süreçleriyle koruma altına alınmış durumda. Ancak uzmanlar, yapının doğal ve çevresel etkiler nedeniyle daha fazla zarar görmemesi için ziyaretçi sayılarının kontrollü artırılmasını önermektedir. Özetle, bu eşsiz yapı yalnızca Divriği'nin değil, tüm insanlığın ortak mirasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.