Öğretmen kutsaldır ana gibi,
Öğretmen kusaldır baba gibi.
Öpülesi elleri var,
Şirin tatlı dilleri var.
Öğretmen öğretir (A, B, C),
Öğretmen öğretir (K, L, M).
İlk öğretmenin kim senin?
Kim öğretti alfabeyi?
Bir harf için kırk yıl köle olunuyorsa
Yirmi dokuz kere kırk yıl kölesiyiz öğretmenin, öğretmenin…
Allah rahmet eylesin, sesi ile hayat verdi bu şarkıya Ali Rıza Binboğa.
Dillere plesenk olmuş, yıllar yılı söylenmiştir bu şarkı.
O kadar kıymetli, o kadar değerlidir ki öğretmenlerimiz, gelecek nesillerin yetişmesinde büyük pay sahipleridirler.
Bugün 8 Eylül Pazartesi, malum ülke genelinde okullar açılıyor, yeni eğitim öğretim yılı başlıyor.
Fakat memleketin sıkıntılı, kötü yönetilen kurumlarından bir tanesi de Milli Eğitim Bakanlığı ne yazık ki.
23 yıllık iktidar devrinde sayısını hatırlamadığımız kadar sistem değişti, adını unuttuğumuz bakan geldi geçti.
Bundan 90 sene önceki Cumhuriyetin milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'i biliyoruz, İsmail Hakkı Tonguç'a rahmet ediyoruz.
Fakat soralım desek, son yirmi üç yıldaki MEB bakanlarını kaç kişiden hatırlayan çıkar?
Sistemi o kadar çok bozdular, o kadar değiştirdiler ki, artık takip dahi etmiyor vatandaş.
Bi çıkıyor 4+4+4 diyorlar, yok olmadı 5+3+3 diyorlar, aslında bu bilinçli bir yöntem şekli, yönetememe biçimi.
Futbol takımlarının sistemi bu kadar çok değişmiyor.
Yukarıda bu kadar Ali Cengiz işi dönerken, aşağıda eğitim ve öğretimin gerçek sahibi olan öğretmenler ne yapıyor peki.
Filler tepişiyor, çimenler eziliyor.
Büyük şehirlerde görev yapmak istemeyen öğretmenlerin sayısı oldukça yüksek seviyede.
Puanlama diye bir iç sistem var ortada. Güya müfettiş geliyor, okul idarecisine; "Verin ordan bir öğretmen dosyası" diyor, bakıyor eksik gedik ne varsa yazıyor çiziyor, tüm okulun ortalamasına karar veriyor.
Onlarca öğretmen özellikle İstanbul ve Kocaeli illerinden başka Anadolu illerine tayin olmak istiyor.
Geçinemiyor, yetiremiyorlar.
Kiralar almış başını gitmiş.
Eğer bi de bekar ise vay haline.
Ya arkadaşlar bir araya geliyor, ikişer üçer kişi aynı evi tutuyorlar, ya da tek kiraya çıkılıyor, aidat ve faturalar derken ayın sonu gelmiyor.
Büyük şehirde öğretmen olmak maalesef ömür törpüsü.
Geçinmek bi yana yaşamak imkansız hale geliyor memur maaşı ile.
Öğretmenlerin bir çoğu 99 depremi öncesi yapılan konutlarda oturuyor, uygun fiyatlı ev oldukları için.
Böyle derdin içinde olan öğretmenden öğrenciye hayır mı gelir?
Kendi yaşam savaşını kazanamamış, idealini gerçekleştirememiş bir insan diğer gençlere, nasıl rol model olabilir ki?
Cevap gayet açık.
Alınan liseye geçiş sınav sonuçları ve üniversite kazananların sayısal değerleri her şeyi ortaya koyuyor.
"Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacak" diyen, "Öğretmen maaşı ne ise milletvekili maaşı o olacak" diyen bir zihniyetten gelinen son durum ortada.
Her fırsatta gençler diye söze başlayanlar, iş icraata gelince gençleri yanlız ve çaresiz bırakmaktalar.
Adında milli olan iki bakanlıktan birisi olan eğitim ve öğretim kaderine terk edilemez, kötüye gitmesine izin verilemez.
Öğretmenler hak ettikleri şekilde yaşarlar ve ideallerinden kopmaz iseler, topluma yetiştirdikleri nesillerde daha bilgili, daha donanımlı olurlar.
Taş bir bina yapmak, iyi eğitimin temeli değildir.
Kaliteli ve iyi yetişmiş, kendi sorunları aşılmış eğitimci binlerce yeni nesilin başarılı olmasına vesiledir.
Dilerim bu yanlış ve kimseye faydası olmayan müfredattan ve eğitimden derhal vazgeçilir.
- Gümüşhaneliler, Kirazpınar tapu meselesi / 20.10.2025
- Bir garip düzenleme / 26.09.2025
- Çamur at izi kalsın / 24.09.2025
- Bay, BAY KOÇ / 18.09.2025
- Omsa / 16.09.2025
- Gülmedi yüzüm / 15.09.2025
- Yanlız değiliz / 13.09.2025
- 12 Eylül / 12.09.2025
- Orta Vadeli Program (OVP) 2026 – 2028 / 11.09.2025






















































































