Artık herkes çapulcu her yer Gezi Parkı

Geçtiğimiz Pazar günü bir tarafta Kazlıçeşme’de çaresizliğin son çırpınışları sergilenirken, diğer tarafta İstanbul Radisson Otel’de Milli birlik ve çözüm adına muhteşem bir program vardı.Gazetemizin organize ettiği, “Milli Birlik ve İktisadi Kalkınma Programı”nda 40’ı aşkın akademisyen, yazar ve yorumcu ölçü dolu konuşmalar yaptılar, güncel gelişmeleri değerlendirdiler, çözümü sundular.Grup Nefes’in gönülleri coşturan musiki ziyafetinden sonra programın final konuşmasını Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yaptı.Çözümsüzlüğün zirve yaptığı bir dönemde, çözümün zirvesini sunabilmek her babayiğidin harcı değildir. Bu farklı bir kabiliyet ister. Sayın Baş’ın konuşması yaşanılan sıkıntılı günlerde, kasvetli karanlığın üzerine doğan bir güneş gibiydi.Başbakan Erdoğan Gezi Parkı eylemleri ve öncesinde takındığı sert üslup ve tavır sebebiyle hem milleti böldü hem de kendi partisini…Ülkeyi zaten yönetemediğini biliyorduk, karşılaştığı son krizde de, Yusuf Karaca’nın ifadesiyle dublörsüz kaldığı için çaresiz kaldı, telaşa kapıldı, ne yapacağını bilemedi.Yine sert üslupla, tavırla işi bitireceğini, her şeyin üstünün kapatılacağını düşündü, olmadı. Yine her zamanki dini terimleri kullanarak, din üzerinden siyaset yaparak göz boyayacağını zannetti, olmadı. Yine mağduriyet pozisyonuna yattı, olmadı.Ne yapsa olmadı, millet bu sefer Sayın Erdoğan’a “Tencere tava, hep aynı hava” dedi.Erdoğan kendisine dert yanan çiftçiye “ananı al da git” demişti, bu sefer millet Erdoğan’a “Havanı al da git” dedi.Prof. Dr. Haydar Baş programdaki konuşmasında, Başbakan’ın “çapulcu” olarak ifade ettiği halkın, milletin kendisi olduğunu vurguladı.Sayın Baş, “Vallahi çapulcunun kafası bozulursa, seni tükürüğüyle boğar. Bu çapulcu grup vatanın, milletin, devletin, dinin, ordunun, siyasetin sahibi olduğu için sabrediyor” diyerek Başbakan Erdoğan’a bir kez daha ikazda bulundu.“Çapulcularla hukukum iyidir, onları severim, onlar da beni severler. İnanıyorum ki, bunlar Türkiye’nin bir numarasıdır” diyerek, Başbakan Erdoğan’ın bir türlü yapmayı beceremediği tavrı ortaya koydu.Sayın Baş, dünkü yazısında Gezi Parkı’nın boşaltılmasıyla eylem sebebinin ortadan kalkmadığını, tam tersine öfkesi büyüyen bir kalabalığa dönüştüğünü belirtmişti.Yazarlarımızdan Selim Kotil ise “Şimdi artık her yer Gezi Parkı” diyerek önemli bir noktaya temas etmişti.Eğer Sayın Başbakan, Prof. Dr. Baş’ın tavsiye etmiş olduğu gibi eylemcilerle oturup bir bardak çay içseydi, onların dertlerini dinleyip bir nebze çare olmaya çalışsaydı, Gezi Parkı’na bu şekilde sert bir müdahale yapmayıp gençlere bıraksaydı bugün eylemler bu boyutlara gelmeyecekti.Milletin gerçek taleplerini görmeyip, olayı “inadına Topçu Kışlası” moduna çevirince, milleti hizmet edilmesi gereken bir unsur değil, kendisine rakip olarak kabul edince kendi gidişini de hızlandırmış oldu.Şimdi artık milletin her ferdi “çapulcu”, Türkiye’nin her karış toprağı Gezi Parkı oldu.Sayın Erdoğan yanlış tavırlarla uyuyan bir devi uyandırdı; 11 yıllık yanlış icraatlara sabreden milleti ayağa kaldırdı.Sayın Başbakan, bundan sonra sık sık Şerif Hüseyin’in hayat hikayesini okumasında fayda var. Belki o zaman yaptığı yanlışların farkına varır da bu ülkeyi gerçek sahibine teslim eder.