Aşı ve tam kapanma

Tüm dünyada artarak etkisini gösteren korona pandemisi ile mücadele küresel çapta devam ediyor. Vaka sayısı 74 milyon 600 bini, ölüm sayısı ise 1 milyon 600 bini geçmiş durumda; tabii ki, açıklanan resmi rakamlara göre. Gerçek rakamların birçok ülkede gizlendiği dikkate alındığında bu rakamlar emin olun ki çok daha fazla.

Mücadelede normal tedbirlerin haricinde iki önemli yöntem ön plana çıkıyor: 

Birincisi aşı, ikincisi tam kapanma.

Tam kapanma yöntemini bugüne kadar gerçek manada tek kullanan ülke Çin oldu ve korona virüsü ülkesinde hem vaka hem de ölüm anlamında sıfırladı.

Çünkü Covid-19'un en önemli özelliği hızlı bulaşabilmesi. Tam kapanma ile virüs hapsedilmiş oluyor ve sonuca çok hızlı bir şekilde ulaşılabiliyor.

Bu yöntemle virüsün ilk etkisini gösterdiği Wuhan güllük gülistanlık oldu.

Halka açık maskesiz festivallerle bu başarılarını ilan ettiler, ediyorlar.

Bazı ülkeler de "tam kapanma" diyerek bazı uygulamaları hayata geçiriyorlar.

Örneğin Almanya, 16 Aralık'tan 10 Ocak'a kadar, Yılbaşı'nı içine alacak şekilde bir uygulama başlattı. Ama her ne kadar buna tam kapanma deseler de gerçekte tam kapanma değil. Çünkü, bankalar, marketler, eczaneler, eve servis yapan işletmeler, temizlik ve hijyen ürünlerinin satıldığı mağazalar, gözlük ve kulaklık gibi sağlık ürünlerinin satıldığı mağazalar, benzinciler, postaneler, gazete satış bayileri gibi elzem ihtiyaçları karşılayan işyerleri açık olacak. Dolayısıyla bir şekilde temas yine var.

Benzer bir karantina uygulamasını Hollanda da uygulama kararı aldı. 19 Ocak'a kadar okullar, müzeler birçok işletme kapalı olacak ama yine gerçek manada tam bir kapanma değil.

Türkiye'de Cumartesi, Pazar günleri uygulanan ve ayrıca 31 Aralık'la 4 Ocak arası da uygulanacak olan karantina uygulaması da tam kapanma değil.

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, "Yüzde 100 kısıtlama olmazsa, vaka artışları olmaya devam edecek" dedi ve şunları belirtti:

"Çin'in yaptığı tam kapanmayla vaka sayıları neredeyse sıfırlandı ve vaka görülmemeye başlandı. Bunu Çin gibi uygulayabilen başka bir ülke var mı? Maalesef yok. Olabilecek mi? Çok zor. Bulunduğunuz şartlar, sosyal yapı ve ortam bunları etkiler."

Çin bunu başardı, peki, merak ediyor muyuz nasıl başardı? Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sıklıkla vurguladığı gibi "yanlış olan sistemini değiştirdi."

Prof. Dr. Haydar Baş'ın tüketim odaklı Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayarak, ABD'nin fasoncusu olmaktan kurtuldu ve ekonomik bağımsızlığına kavuştu. Modelin devlete sağladığı güçle de "baba devlet" anlayışını ortaya koydu ve halkını mağdur etmeden gerçek "tam kapanma"yı hayata geçirerek halkını virüsün pençesinden kurtardı.

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tezer'in ifade ettiği gibi, diğer ülkelerin gerçek tam kapanmayı başaramamasının nedeni sahip oldukları sistem.

Gelelim aşı konusuna. Dünyada birçok ülke ve şirket aşı çalışması yapıyor.

Bunlardan Çinli Sinovac, Rus Sputnik V, Alman Biontech, ABD'li Pfizer, ABD'li Moderna en meşhurları. Fakat aşı konusu tam bir muamma.

Bilim adamları arasında, "kesin çözüm" diyenler de var, "kesin çözüm değil" diyenler de var. Yetersiz testler sebebiyle yan etkilerinin tam tespit edilemediğini söyleyenler de var.

İnaktif olduğu için Çin aşısı daha iyi diyenler, RNA bazlı aktif olan Pfizer, Moderna ve Biontech aşılarının tehlikelerinden bahsedenler var.

Aşı konusunda birçok komplo teorisi de havalarda uçuşuyor, fakat biz onlara bilimsel bir gerekçe sunmadıkları müddetçe çok fazla itibar etmiyoruz.

Bilim insanlarının yaptığı açıklamalar daha gerçekçi ama maalesef onların açıklamalarında da birçok çelişkiler ve endişe kaynağı noktalar var.

Örneğin, İngiltere'de Pfizer ile Biontech'in geliştirdiği korona aşısı BNT162b2'nin kullanım kılavuzu açıklandı. Prospektüsündeki uyarılar dikkat çekici:

"Aşı 16 yaş ve üstündekiler için uygundur. Üç hafta içinde iki doz halinde verilir. Üretici Pfizer/BioNTech'e göre ikinci dozdan ancak yedi gün sonra koruma sağlayabilir. Aşağıdaki insan grupları aşı olmamalılar: Şiddetli alerjisi olanlar, hamileler, emzirenler, önümüzdeki iki ay içinde çocuk sahibi olmak isteyenler."

Sadece bu sayılanlar bile nüfusun önemli bir bölümünü kapsıyor. Türkiye için düşünürsek, bu yan etkilere göre milyonlarca insanın aşı yaptırmaması gerekiyor.

Peki, aşı konusunda ne yapılmalı?

BTP Lideri Hüseyin Baş'ın bu noktadaki büyük yankı bulan mesajı çok önemli: "Atatürk'ün kurduğu Hıfzısıhha Enstitüsü'nde üretilen aşılarla salgınlarla mücadele edilip yurt dışına aşı sattığımızı biliyor musunuz? Bugün Almanya o enstitünün çalışmalarını kullanarak Covid aşısı üretti. Almanya bizi kıskanıyor mu bilmem ama Atatürk'ün izinden gittiği kesin!"

Sayın Baş'ın bu konuda çarpıcı olan bir diğer mesajı ise şöyle: "Korona aşısını bulan iki Türk bilim insanı ile övünüyoruz. Bu başarının arkasında aşı araştırmalarına 750 milyon euro ayıran Alman Devleti olduğunu unutmayalım. Ülke olarak servetimizi betona değil bilime gömseydik şimdi Alman veya Çin aşısı yerine Milli Aşımızı konuşuyorduk."

Evet, işte işin sırrı burada. Güvenli olan aşı bizim ürettiğimiz yüzde 100 milli olan aşıdır. Üretebiliyor muyuz? Aşı üreten kurumumuzu kapattığımız için hayır.

İthal aş yaptırmayalım anlamında söylemiyorum, Refik Saydam Hıfsızsıhha'yı kapattığımız için mecburen aşı ithal etmek zorundayız.

Sayın Baş'ın ifade ettiği gibi Almanlar Atatürk'ün kurduğu Hıfsızsıhha'dan istifade ederek korona aşısı geliştiriyor ama biz kapatmışız istifade edemiyoruz. Bu Hıfsızsıhha o dönemlerde tüm dünyaya Çin de dahil aşı ihraç etmiş, biz bugün onlardan ithal ediyoruz.

Bizim Türk bilim insanları Almanya'da aşıyı üretiyor, biz ise beyin göçü veriyoruz.

Uyguladığımız sistemin yanlışlığını anlamamız için daha ne gerekiyor?

Artık "tam bağımsızlık", "ekonomik bağımsızlık", "milli ekonomi", "milli aşı" demek zorundayız. Bunun bugün adı; Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir, Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir, Bağımsız Türkiye Partisi'dir, BTP Lideri Hüseyin Baş'tır.