Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu!

Ülkemizde uygulanan en vahşi kapitalizmin neticesinde azınlık birileri paraya para demezken, oturduğu yerden servetine servet katarken, çoğunluk açlığa ve yoksulluğa mahkum olmuş durumda.

Dün tüp yoktu, yağ yoktu, kuyruklar olurdu, bugün tüp var, yağ var, et var ama vatandaşta geçinebileceği para olmadığı için ihtiyaç duyduğu gıdayı bir nebze ucuza alabilmek uğruna gece yarılarından itibaren saatlerce kuyruk bekliyor.

Asgari ücretlinin, emeklinin durumu malum.

Hükümet, enflasyonla mücadele ve cari açığı düşürme gerekçesiyle asgari ücrete ara zam yapmama kararı aldı. Emekliye de beklenen seyyanen zam yapılmayacak, sadece TÜİK'in açıkladığı resmi enflasyon farkı kadar bir zam yapılacak.

Konu vatandaşa vermek ya da hizmet etmek olduğunda muslukları kapatan hükümet, sıra milletvekillerine gelince oldukça cömertleşiyor!

Demokrasilerde millet asıl, milletvekili de o aslın vekilidir.

Asıl olana zam yok, vekile müthiş zam.

Milletvekili maaşlarına 43 bin 302 lira zam yapılacağı belirtildi.

'Asıl' zam isteyince 'para yok', 'vekil' para isteyince 'kaynak çok'.

Zamsız mevcut haliyle milletvekili maaşı 141 bin 883 lira, milletvekili emekli maaşı ise 96 bin 958 lira. Şu anda Mecliste görev yapan milletvekillerinin birçoğu hem vekil hem de emekli, onların aylık maaşı ise 238 bin 841 lira.

Dikkat ederseniz 'asıl' emekli olunca 10 bin lira, 'vekil' emekli olunca yaklaşık 10 katı, 96 bin 958 lira alıyor.

Durum böyle olunca, vekil Monakolarda pahalı otellerde kalıp ıstakoz keyfi yaparken, asıl 1 kilo hamsiyi almakta zorlanıyor, bayramda memleketine dahi gidemiyor.

Vatandaşların geliri, hükümetin kemer sıkma politikaları neticesinde daraldıkça daralınca, günü kurtarma adına bu sefer, 'denize düşen yılana sarılır' misali bireysel kredi ve kredi kartlarına sarılıyor.

En son açıklanan verilere göre, vatandaşların bankalara olan bireysel kredi ve kredi kartı borcu toplamı 3 trilyon lirayı aşmış vaziyette.

Bireysel kredi borçları (ihtiyaç, taşıt ve konut) 1 trilyon 671 milyar lira.

Kredi kartı borçları ise 1 trilyon 398 milyar lira.

Vatandaşların gelir tablosunun her geçen daha da kötüye gittiği hesaba katıldığında, söyler misiniz, bu kadar devasa bir borcun mevcut Türkiye şartlarında ödenebilme ihtimali var mı? Elbette yok.

Tüketicilerin bankalara olan borçları sadece 2024 yılının ilk çeyreğinde 341 milyar lira arttı.

Bankaların vadesinde tahsil edemediği için icra takibine aldığı batık krediler 197,5 milyar liraya ulaştı.

İcra dairelerinde derdest bulunan toplam dosya sayısı 21 milyon 703 bine yükseldi.

Vatandaşların durumu böyle olmasına rağmen, çaresizlik içinde bulunan vatandaşlar, ödeyemeyeceklerini bile bile, hatta yüksek faizlere rağmen bireysel kredi ve kredi kartı kullanımı artırıyorlar.

Bakın, mart ayı itibarıyla kredi kartı ile yapılan ödemelerde büyüme oranı yüzde 138 oldu. Vatandaşların gelirinde bu oranda bir artış var mı? Yok. Başka sorum yok.

Sadece mart ayında 1 trilyon 181,4 milyar TL olan toplam kartlı ödemelerin 991,8 milyar TL'si kredi kartları ile yapıldı.

Mevcut durumda vatandaşlar kredi kartlarıyla geleceklerini ipotek altına aldırıyorlar. İşte modern kölelik böyle bir şey.

Nüfusu 85 milyon ülkemizde kredi kartı sayısı 121,4 milyon adet.

Anayasasında "sosyal devlet" yazan bir ülkede bu tablonun sorumlusu anayasa değil, o anayasayı uygulamayan siyasetçilerdir.

Hani her fırsatta suçu anayasaya atıp "darbe anayasası" diyorlar ya, aslında anayasa darbe anayasası değil ama kendileri 28 Şubat'ın ürünleri.

Vatandaşların yaşadığı ekonomik sorunlar, eğer hükümet anayasayı tam olarak uygulasaydı, hiçbiri yaşanmayacaktı.

Yani 'anayasa hükümete uygun değil' yanlış, 'hükümet anayasaya uygun değil' doğru.

Eğer anayasamızın sosyal devlet ilkesine uygun bir çözüm arıyorsak, bu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve bu eşsiz modeli ortaya koyabilecek Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ve de lideri Hüseyin Baş'tır.