Aşura olayı, vuku bulduğu andan günümüze kadar tam anlamıyla net bir şekilde anlaşılamayan ve bilinemeyen bazı hakikatlerin en önemlilerinden birisidir. Hatta tarih araştırmacılarının bazılarına göre, tarihi hadiselerin hiçbirini kendi döneminde değerlendirmek mümkün değildir. Onlara göre bir hadiseyi tam anlamıyla tanıyabilmek için o olayla ilgili tüm cereyanların kendini göstermesi lazım. Bunun için de uzun bir zamana ihtiyacı vardır. Şahsiyetler de böyledir. Onlar da kendi dönemlerinde kendilerine uygun olan dalgayı oluşturamazlar. Ancak ölümlerinden sonra şahsiyetleri daha güzel bir şekilde tedrici olarak tanınır ve anlaşılır. Daha doğrusu kimi şahıslar hayatlarında büyük şahsiyetler kazanırken ölümlerinden sonra unutulmaya terk olunurken, kimi şahıslar da hayattayken herhangi bir önem kazanmazken ölümlerinden sonra şahsiyetleri genişler ve büyük konum kazanırlar. Nitekim İmam Ali (a.s.) da kılıç yarası ile yaralanıp ölüm döşeğine düştüğünde şöyle buyurmuştur: "Yarın beni tanıyacaksınız." Yani bugün beni tanımadınız. Benim dönemim beni tanımadı, sözlerimi dinlemediniz 've yükşefu lekum serairi' gelecek beni tanıyacaktır. Benim varlığımın gizlilikleri, sırları yarın sizin için keşif olunacaktır.
Hz. Ali'nin dediği gibi de oldu. O dönemde kimse Ali'yi tanıyamadı. Tanıyanların sayısı da iki elin parmakları sayısı kadar ancak vardı. Pakistanlı şair Muhammed İkbal'in de dediği gibi: "Nice şairler vardır ki öldükten sonra doğarlar." Düşünürlerden birçoğunun doğumu ölümlerinden sonradır. Diğer bir ifadeyle, yüce şahsiyetli insanlar kendi dönemlerinde doğmamış olurlar. Öldükten hayli sonra, anlaşılmaya-tanınmaya başlayınca doğarlar!
İmam Hüseyin (a.s.) da öyle. O günlerde İmam'ın nasıl bir hedefe sahip olduğu ve bu kıyamdan maksadının ne olduğu, nasıl bir yüce şahsiyete sahip olduğu ve yine düşmanı olan Emevilerin nasıl bir kötü düşünceye sahip oldukları tam ve net bir şekilde anlaşılmış değildi.
İmam Hüseyin'in (a.s.) daha sonraları felçli olmasından dolayı İmam'a katılamayan kardeşi Muhammed Hanefi'ye şöyle bir vasiyetname bıraktığı ortaya çıkmıştır: "Ben azgınlık çıkarmak, makam sahibi olmak, fesat ve zulüm yapmak için yola çıkmadım (Medine'den ayrılmadım). Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek için yola çıktım. Ben emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker (iyiliği emr ve kötülükten sakındırma) da bulunmak istiyorum. Ceddim Resûlullah'ın ve babamın (Hz. Ali) yolunu ihya etmek istiyorum"
İmam Hüseyin (a.s.) "maruf-u emr ve münkerden nehiy" dediğinde ya da "ceddimin ümmetini ıslah etmek istiyorum" sloganını haykırdığında ya da "Yezid gibi birisi bu ümmetin başı olursa artık ümmetin Fatiha'sını okumak gerek" buyurduğunda, o dönemin insanları İmam'ın ne demek istediğini ya da hedefinin ne olduğunu anlamış değillerdi.
Kerbela'da 71 yareniyle şehit edilip aile efradı da esir alınıp zincirlere vurulduktan sonra, olayları öğrenen Medine halkı şaşkınlığa uğradı. Bu nasıl oluyor, Peygamberin evlatları nasıl öldürülebilir diye hayrete düştüler. Hilafette bulunan Yezid iktidarının İmam Hüseyin'i niçin öldürdüklerine dair bilgi amaçlı bir heyet düzenleyip Şam'a elçi olarak gönderdiler. Elçiler orada bir müddet kalıp Medine'ye döndüklerinde, etraflarına toplanan halka şunu söylüyorlardı: "Size şu kadarını arz edelim ki biz Şam'da olduğumuz müddetçe her an gökyüzünden üstümüze taş yağacağından korkuyorduk. Biz öyle birinin yanından geliyoruz ki işi içki içmek, köpek, tazı ve maymun oynatmaktı. İşi zina etmekti, hatta kendi yakınlarıyla dahi bunu yapmaktan çekinmiyor. Artık bundan sonra siz kendi tekliflerinizi kendiniz bilirsiniz." Ondan sonra birtakım insanlar da harekete geçtiler. Şam'a giderek Yezid'i yakından takip ettiler. O vakit İmam Hüseyin (a.s.)'ın sözünü tasdik ettiler ve "Hüseyin o gün doğru söylüyormuş" itirafında bulundular.
Bu elim olaylar sonrasında Medine'de ayaklanma başladı. Tarihte "Hirre" olayı diye bilinen o kötü günde Yezid'in ordusu Medine'yi işgal etti. Binlerce Medineli sahabi evladı katledildi. Binlerce kadının ırzı kirletildi. Üç gün her şey Yezid'in ordusuna mubah (helal) kılındı. Daha sonra da Mekke şehri kuşatıldı. Müslümanların kıblesi Kâbe mancınıklarla, atılan taşlarla yıkılıp yakıldı. Yüzlerce masum insan öldürüldü. İşte o zaman halk anladı ki İmam Hüseyin (a.s.) niçin kıyam etti, hedefi neydi. O, "Yezid gibi biri bu ümmetin başına getirilse, İslam'ın Fatiha'sını okumak gerekir" sözünde ne kadar da haklıymış. Hüseyin'in düşmanları ne denli de habis ve alçak insanlarmış. O zaman bunu anladılar ama artık çok geç kalmışlardı.
Hz. Ali'nin dediği gibi de oldu. O dönemde kimse Ali'yi tanıyamadı. Tanıyanların sayısı da iki elin parmakları sayısı kadar ancak vardı. Pakistanlı şair Muhammed İkbal'in de dediği gibi: "Nice şairler vardır ki öldükten sonra doğarlar." Düşünürlerden birçoğunun doğumu ölümlerinden sonradır. Diğer bir ifadeyle, yüce şahsiyetli insanlar kendi dönemlerinde doğmamış olurlar. Öldükten hayli sonra, anlaşılmaya-tanınmaya başlayınca doğarlar!
İmam Hüseyin (a.s.) da öyle. O günlerde İmam'ın nasıl bir hedefe sahip olduğu ve bu kıyamdan maksadının ne olduğu, nasıl bir yüce şahsiyete sahip olduğu ve yine düşmanı olan Emevilerin nasıl bir kötü düşünceye sahip oldukları tam ve net bir şekilde anlaşılmış değildi.
İmam Hüseyin'in (a.s.) daha sonraları felçli olmasından dolayı İmam'a katılamayan kardeşi Muhammed Hanefi'ye şöyle bir vasiyetname bıraktığı ortaya çıkmıştır: "Ben azgınlık çıkarmak, makam sahibi olmak, fesat ve zulüm yapmak için yola çıkmadım (Medine'den ayrılmadım). Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek için yola çıktım. Ben emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker (iyiliği emr ve kötülükten sakındırma) da bulunmak istiyorum. Ceddim Resûlullah'ın ve babamın (Hz. Ali) yolunu ihya etmek istiyorum"
İmam Hüseyin (a.s.) "maruf-u emr ve münkerden nehiy" dediğinde ya da "ceddimin ümmetini ıslah etmek istiyorum" sloganını haykırdığında ya da "Yezid gibi birisi bu ümmetin başı olursa artık ümmetin Fatiha'sını okumak gerek" buyurduğunda, o dönemin insanları İmam'ın ne demek istediğini ya da hedefinin ne olduğunu anlamış değillerdi.
Kerbela'da 71 yareniyle şehit edilip aile efradı da esir alınıp zincirlere vurulduktan sonra, olayları öğrenen Medine halkı şaşkınlığa uğradı. Bu nasıl oluyor, Peygamberin evlatları nasıl öldürülebilir diye hayrete düştüler. Hilafette bulunan Yezid iktidarının İmam Hüseyin'i niçin öldürdüklerine dair bilgi amaçlı bir heyet düzenleyip Şam'a elçi olarak gönderdiler. Elçiler orada bir müddet kalıp Medine'ye döndüklerinde, etraflarına toplanan halka şunu söylüyorlardı: "Size şu kadarını arz edelim ki biz Şam'da olduğumuz müddetçe her an gökyüzünden üstümüze taş yağacağından korkuyorduk. Biz öyle birinin yanından geliyoruz ki işi içki içmek, köpek, tazı ve maymun oynatmaktı. İşi zina etmekti, hatta kendi yakınlarıyla dahi bunu yapmaktan çekinmiyor. Artık bundan sonra siz kendi tekliflerinizi kendiniz bilirsiniz." Ondan sonra birtakım insanlar da harekete geçtiler. Şam'a giderek Yezid'i yakından takip ettiler. O vakit İmam Hüseyin (a.s.)'ın sözünü tasdik ettiler ve "Hüseyin o gün doğru söylüyormuş" itirafında bulundular.
Bu elim olaylar sonrasında Medine'de ayaklanma başladı. Tarihte "Hirre" olayı diye bilinen o kötü günde Yezid'in ordusu Medine'yi işgal etti. Binlerce Medineli sahabi evladı katledildi. Binlerce kadının ırzı kirletildi. Üç gün her şey Yezid'in ordusuna mubah (helal) kılındı. Daha sonra da Mekke şehri kuşatıldı. Müslümanların kıblesi Kâbe mancınıklarla, atılan taşlarla yıkılıp yakıldı. Yüzlerce masum insan öldürüldü. İşte o zaman halk anladı ki İmam Hüseyin (a.s.) niçin kıyam etti, hedefi neydi. O, "Yezid gibi biri bu ümmetin başına getirilse, İslam'ın Fatiha'sını okumak gerekir" sözünde ne kadar da haklıymış. Hüseyin'in düşmanları ne denli de habis ve alçak insanlarmış. O zaman bunu anladılar ama artık çok geç kalmışlardı.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017