Hıristiyanlık Kurtuluş teorisi gereği Hz. İsa'ya inanmayanların, Hz. İsa'ya inanıp kurtulanların hizmetkarı olduğu ve bütün varlıklarının, zenginliklerinin kurtulmuş olan Ruhul Küdüs mensuplarının doğal bir hakkı olduğuna inanmışlardı. Bu cahil ve fakir halkı kurtarmak için, Hz. İsa'nın kurtarıcı kanatları altına almak için kendilerinin seçilmiş bir ırk olduklarını bunun için misyonerlik adı altında bu insanları Hıristiyanlığı kabul ettirmek ilahi bir görevleri olduğunu savunuyorlardı. Tabi ki bu görevin, hizmetin bir karşılığı da olmalı. Karşılığı da yerli halkın toprakları, zenginlikleriydi. Böylece batı, yapmış olduğu hırsızlıklara, işgale, akıttığı kana da bir ilahi kılıf uyduruyordu.
Günümüzde durum çok farklı mı? Elbette ki hayır. Amerika, Afganistan'ı şu kadar yıl işgal etti. Sonra çekilmek zorunda kaldı. Batılı basında da bizim bazı medya organlarında yapılan haberlere bakar mısınız? Amerika, Afganistan'dan çekildikten sonra Afganlı kadınlar ne olacak? Duyan da Amerika'nın Afganistan'a kadınlara özgürlük vermek için gittiğini sanır. Bu bir algı operasyonu. İşgalin zulmünü, akıtılan kanları perdeleme taktikleri. İşgali naifleştirme çabaları. Yoksa batılı yaptığı hiçbir işgalden, akıttığı hiçbir kandan pişmanlık duyup tövbe falan etmez. Çünkü buna ne inancı ne de felsefesi müsaade eder. Batı adeta Adem'e secde emrine karşı çıkan iblis'in tabiatını temsil ediyor. Malum İblis ateşten yaratıldığını, Adem'in ise topraktan yaratıldığını söyleyerek üstünlük iddiasında bulunmuştu. Yani o günden bugüne kadar ATEŞ medeniyetinin yani İblis'in temsilciliğini Batılı zihniyet yaparken, topraktan yaratılan Hz. Adem'in TOPRAK, Tevhit medeniyetinin temsilciliğini de Hz. Adem'in ve Habil'in takipçileri olan vicdan sahibi MÜMİNLER yapıyor. Resulullah'ı ve Ehl-i Beyt'i sevenler bu medeniyetin en büyük temsilcileri ve savunucularıdır.
Hıristiyanlıkta günah çıkarma diye bir uygulama var. Bunu hepimiz biliriz de ama bazen karıştırırız. Zannederiz ki bu Hıristiyanlar biz Müslümanlarda olduğu gibi yaptıklarından pişman olup, tövbe ediyorlar sanırız. Yok, öyle değil! Hıristiyan günah çıkartıyor, yani yapacağını yapıyor sonra yaptıklarını itiraf ediyor. Pişmanlık falan yok, yaptıklarından dolayı kimseyle helalleşmiyor! Kimseye de hakkını iade etmiyor.
Batı dünyasının uluslararası arenadaki zulümlerinden dolayı yaptıkları itirafları da böyle görebiliriz. Mesela eski Alman Şansölyesi Merkel'in sömürge döneminde Avrupa ülkelerinin Afrika'da günaha girdi demesi de bu bağlamda değerlendirilebilir. Tabi bu itiraflar sorunu çözmüyor. Çünkü çok büyük bir haksızlık yapıldı ve bu haksızlıklar devam ediyor.
Batının durumu yukarıda suyu bulandırıp aşağıya inince de kuzuya suyu niye bulandırıyorsun diye çıkışan, sonra onu yiyen, daha sonra sürü sahibi ile kuzuların ölümüne birlikte ağlayan canavarın durumuna benziyor. Tam bir paradoks. Beş yüz yıllık batının karnesi ortadayken, bu karnede vicdan yok, insanlık yok, adalet yok, kadın hakkı yok, çocuk hakkı yok. Hepsinden sınıfta kalmış olmasına rağmen Batı bugün söylem bazında en büyük insan hakları savunucusu, en büyük demokrasi savunucularını kendi içinde çıkartıyor. Şimdi bunu nasıl açıklayacağız? Bunu nasıl değerlendirmemiz gerekiyor?
Evet, Batının insan hakları konusunda ve diğer haklar konusunda izleme örgütleri var. Ama bu örgütler işlerine geldiği gibi davranıyor. Sadece izliyor. Kurt suyu bulandırırken müdahale etmek yerine kurt sürüyü parçaladıktan sonra, dağıttıktan sonra adeta hasar tespitine geliyor. Papa'nın Irak ziyaretini de bu bağlamda değerlendirebiliriz. Önce neredeydiniz beyler. Ebul Garip hapishanesinde feryat edip yardım istendiğinde neredeydiniz? Aynı durumu Irak'ta, Suriye'de, Libya'da da görüyoruz. İş işten geçtikten sonra raporlar tutuluyor. İşte insanların bu kadarı işkence ile şu kadarı açlıktan, ilaçsızlıktan, şu kadarı boğularak hayatlarını kaybetmiştir diye raporları görüyoruz.
Bu da aslında bir tür günah çıkarma. İş işten geçtikten sonra o kadar insan ölmüş rapor tutup bunu tespit ediyorlar. Adama sorarlar bu vahşeti durdurma imkânın varken neredeydin? Niye durdurmadın? Şimdi günah çıkarır gibi itiraf ediyorlar. Bunun işgal edilenler için, acı çekenler için hiçbir faydası yok.
Bilakis çatışmayı körüklüyor ve tetikliyor. Bakın batılın anlayışını Tolstoy nasıl özetliyor "İnsanlar diğer insanları kardeşleri gibi görmedikleri sürece çıkarları için birbirlerinin hayatlarını yok edeceklerdir. Tanrıyı sevdiğini söyleyip de kardeşlerinden nefret eden yalancıdır. Çünkü gördüğü kardeşlerini sevmeyen, görmediği tanrıyı sevemez."
Dünyanın hak, hukuk, adalet adına sahibi yok. Dünya sahipsiz. Dünyaya hükmedenler insanlara yaşanmaz bir dünya sunuyor. O halde dünyaya adalete dayalı bir sistem gerekiyor. Zaten dünyanın başına ne geldiyse İslam'ın, İslam'ın adalet anlayışının, İslam'ın tevhit ve irfanının batılıların ucube anlayışlarıyla yorumlanmasıyla başladı. Bu mücadele bugün de, yarın da devam etmektedir. Ancak adalete, merhamete, hakka, hukuka dayalı bir sisteme dünyanın acilen ihtiyacı var. Tarancı'nın müsaadesiyle bir, iki küçük dokunuşla,
"Efkâr ettiğim şey dünyanın halidir,
Dünya zalime cennet,
Garibe gurabaya cehennem olmuş,
Sanmam hemşerim, sanmam kardeşim,
Dünyanın haline bakınca bundan acısı olsun."
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023