logo
30 NİSAN 2024

Avrupa Birliği için 5 senaryo!

Avrupa Birliği 60 yıllık siyasi, ekonomik ve askeri tarihinin en zor döneminden geçiyor. İngiltere'nin birlikten ayrılma kararından sonra varoluş kriziyle karşı karşıya kalan Avrupa Birliği'nde en önemli hedef, birliğin varlığını koruması ve dağılmayı önlemek.
24.03.2017 00:00:00
İngiltere'nin 23 Haziran 2016'da yapılan referandumla, ülkenin Avrupa Birliği'nden (AB) çıkışı anlamına gelen Brexit sürecini başlatması ve son dönemde AB genelinde aşırı sağcı popülist partilerin giderek güç kazanması, birliğin mevcut yapısı ve işleyişine yönelik eleştiriler ve bu alandaki reform arayışlarının ötesinde, bir bütün olarak AB'nin geleceğinin sorgulandığı tartışmalara yol açtı.
 İkinci Dünya Savaşı'nın ardından şekillenen uluslararası dengeler çerçevesinde dünyanın en önemli entegrasyon projelerinden birini temsil eden AB, uzunca bir süredir aşırı sağcı ve popülist hareketlerin yükselişe geçmesi, mülteci krizi, ekonomik sorunlar ve Doğu Avrupa'da yükselen Rusya tehdidi gibi meselelerle meşgul durumdaydı.
Bu bağlamda İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı, birlik içerisinde büyük bir kırılmaya yol açtı. Yapısal ve kronik sorunlarını aşmakta başarılı olamayan ve bu süreçte ilk kez üye ülkelerinden birinin ayrılma kararıyla yüz yüze kalan AB'nin, mevcut küresel belirsizlik ortamında varlığını nasıl idame ettireceği merak konusu. 
Mülteci krizi AB'yi böldü
Brexit'in yanı sıra, AB içinde tartışmalara neden olan diğer bir önemli konu da, yaklaşık iki yıldır güncelliğini korumaya devam eden ve Almanya'nın öncülüğünde AB içerisinde kabul gören sığınmacılara yönelik politikalar oldu. Avrupa'ya gelen mültecilerin kabulü ve AB üyesi ülkeler arasında paylaşılmasını kapsayan bu mülteci politikaları, AB üyesi ülkeler tarafından yoğun şekilde eleştiriye tabi tutuldu.
Avusturya'nın mülteci geçişlerini engellemek için Slovenya ve Macaristan'la sınırlarını kapatması üzerine, AB üyesi Balkan ülkeleri de aynı şekilde sınırlarını mültecilere ve mülteci geçişine kapatma kararı aldı. Ayrıca Çekya, Macaristan, Polonya ve Slovakya, üye ülkelerin sığınmacı almasını zorunlu kılan Brüksel'in aksine mülteci kabul etmeyeceklerini duyururken, AB'yi ve diğer üyeleri mülteci politikalarını değiştirmeye zorladı.
Aynı şekilde, sığınmacı karşıtı açıklamalarıyla tanınan ve AB içerisinde "otokratik eğilim göstermekle" suçlanan Macaristan Başbakanı Victor Orban'ın yanı sıra, AB kararlarını reddeden Polonya da AB Komisyonu'nun ağır eleştirilerine maruz kalmasına rağmen Brüksel'e karşı tavrını değiştirmedi. AB'nin önemli ülkelerinden İtalya'da da artan AB karşıtlığı, kendisini 5 Aralık 2016'da yapılan anayasa referandumunda gösterdi.
Aşırı sağcı ve popülist partilerin, anayasa referandumunu AB referandumu şeklinde lanse etmeleri, AB yanlısı olarak bilinen dönemin İtalya Başbakanı Matteo Renzi'nin referandumu kaybederek istifa etmesine sebep oldu. İtalya'da yaşanan bu gelişme ise AB uzmanları tarafından, İtalyanların "AB yanlısı politikaları reddetmesi" olarak değerlendirildi.
AB için beş senaryo
AB'nin karşı karşıya olduğu 'varoluş meselesini' ortaya koyan en önemli gelişme ise AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in hazırladığı ve 1 Mart'ta yayınladığı "Beyaz Kitap" belgesi oldu. Belgede, birliği ilgilendiren iç ve dış faktörler dikkate alınarak AB'nin yola nasıl devam etmesi gerektiği üzerine beş farklı senaryo tanıtıldı.
Bugün bir araya gelen AB liderleri ise birliğin varlığını devam ettirebilmesi için Juncker tarafından hazırlanan beş senaryoyu inceleyecek. 27 üyeli birleşik bir Avrupa'nın kendi kaderini şekillendirmesi ve kendi geleceği için bir vizyon geliştirmesi gerektiği belirtilen belgedeki senaryolarda da, AB'nin mevcut siyasi ve ekonomik yapılarla devam etmesinin zor olduğuna vurgu yapılarak, AB'nin varlığını idame ettirmek için birliği bir arada tutacak yeni bir vizyon geliştirmesi gerektiği ve bu çerçevede reform ve düzenlemelerin yapılmasının elzem olduğu ifade ediliyor.
Yeni lider Almanya mı?
Brexit aynı zamanda AB içerisindeki siyasal dengeleri de etkileyerek İngiltere, Fransa ve Almanya'dan oluşan ve AB'nin liderliğini ve taşıyıcı gücünü meydana getiren 'troyka'nın dağılmasına sebep oldu.
Bu durum, AB içinde ekonomik ve siyasi anlamda önemli bir konuma sahip Almanya'yı lider ülke olarak öne çıkarırken, 'yeni dönemde AB'nin liderliği nasıl şekillenecek' sorusunu da gündeme getirdi. İngiltere'nin birlikten ayrılma kararının haricinde, Fransa'nın da ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntılar ve ülkenin cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde oluşu, AB'nin siyasi ve ekonomik anlamdaki en istikrarlı ülkesi konumundaki Almanya'yı, AB liderliğini üstlenmeye iten en önemli faktörlerin başında geliyor.
Almanya'nın Avrupa'ya liderlik yapma eğiliminin tarihsel kökleri olduğu ve uzun zamandır bu liderliği kabul ettirmeyi hedeflediği biliniyor. Birlik içindeki bazı ülkelerin muhalefetine rağmen, Brexit'in sağladığı koşullar Almanya'yı AB'nin 'de facto' lideri konumuna getirmiş durumda.
Başbakan Angela Merkel Almanya'nın AB'nin zayıflaması sonucundaulaştığı pozisyonla, AB'yi bir arada tutmak ve Almanya'nın liderliğini konsolide etmek için yoğun bir çaba içinde. Merkel, Brexit'in ardından yaptığı açıklamalarda AB'nin devam etmesi gerektiğini belirterek, bunun için AB üyesi ülkelerin öncelikle ekonomik anlamda rekabet kabiliyetinin arttırılması, daha fazla istihdam sağlanması ve ekonomik büyümenin sürdürülmesi gerektiğine dikkati çekmişti.
AB'nin geleceği belirsiz
AB 60 yıllık siyasi, ekonomik ve askeri tarihinin en zor döneminden geçerken, birliğin varlığı, devamı ve geleceği gibi konular, AB üyesi ülkeler arasında tartışılmaya devam ediyor. AB'nin nüfus ve ekonomik ağırlığının giderek azaldığı, bu çerçevede 2060 yılında AB üyesi hiçbir ülkenin tek başına dünya nüfusunun yüzde 1'ini dahi teşkil etmeyeceği, birlik içerisinde yapılan son görüşmelerde değerlendirilen konular arasında yer alıyor.
Öte yandan, birliğin en önemli üyelerinden İngiltere'nin AB'den ayrılma kararının, diğer üye ülkeleri de aynı istikamette adımlar atma konusunda cesaretlendireceği ihtimali de, birliğin geleceğine ilişkin tartışmalarda sıkça dile getirilen bir endişe.
Nitekim bu durum, birçok açıdan sıkıntı içinde olan AB'yi kendi içinde birliği korumak adına yeni bir vizyon yaratmaya ve varlığını devam ettirmek için mevcut siyasi sistemini reforma tabi tutmaya zorluyor.
Mevcut yapısıyla artık varlığını koruyamayacağı AB Komisyonu tarafından da kabul edilen AB'nin, önümüzdeki dönemde başlıca hedefi siyasi ve ekonomik gelişme ve birliğin büyümesi gibi konular değil, birliğin varlığını koruması ve dağılmasını engelleyici önlemlerin alınması olacak.
Arınç'tan Özgür Özel övgüsü
'O benim kahramanım'
Boykot dediğin böyle olur
Malezya'dan İsrail kuklası KFC'ye sille
Yabancı, Türk şirketini yaşatır mı hiç?
Uçtu uçtu, pat diye düştü, karizmayı çizdirdi!
Hükümet onları bekliyor lakin...
Hiç de aceleleri yok!
Kiraları 4'e, 5'e katladılar
Mağaza sahipleri kara kara düşünüyor
AKP 'yasak' dedi, sendikalar ve partiler kararlı
Yine 1 Mayıs yine gerilim!
Türkiye, NATO Genel Sekreterliği için Rutte'yi destekleyecek
26 Nisan'da Erdoğan'la görüşmüştü
İsrail'den UCM'nin tutuklama kararı ihtimaline hazırlık
Büyükelçiliklere talimat geçildi
'Doktora olmayan mülakat neden öğretmen için var?'
Ayrımcılığa tepki gösterdi
Özel'den Yerlikaya'ya 1 Mayıs telefonu
'Kararı gözden geçirin'
Sinan Ateş cinayeti iddianamesi tamamlandı
22 kişi cinayetten yargılanacak
İstanbul'da müthiş yarış
Yağmur yağdı, dereceler güzelleşti
'AKP, 31 Mart'ta neden oy kaybetti' anketi
CHP'nin performansı 7. sırada
Oturma izni biten Kenyalı kadın kaçamadı
Soyunarak polise direnmeye çalıştı!
Su baskını ve yıldırım tehlikesine dikkat
Kuvvetli sağanak uyarısı
Arınç'tan Özgür Özel övgüsü
'O benim kahramanım'
Boykot dediğin böyle olur
Malezya'dan İsrail kuklası KFC'ye sille
Yabancı, Türk şirketini yaşatır mı hiç?
Uçtu uçtu, pat diye düştü, karizmayı çizdirdi!
Hükümet onları bekliyor lakin...
Hiç de aceleleri yok!
Kiraları 4'e, 5'e katladılar
Mağaza sahipleri kara kara düşünüyor
AKP 'yasak' dedi, sendikalar ve partiler kararlı
Yine 1 Mayıs yine gerilim!
Türkiye, NATO Genel Sekreterliği için Rutte'yi destekleyecek
26 Nisan'da Erdoğan'la görüşmüştü
İsrail'den UCM'nin tutuklama kararı ihtimaline hazırlık
Büyükelçiliklere talimat geçildi
'Doktora olmayan mülakat neden öğretmen için var?'
Ayrımcılığa tepki gösterdi
Özel'den Yerlikaya'ya 1 Mayıs telefonu
'Kararı gözden geçirin'
Sinan Ateş cinayeti iddianamesi tamamlandı
22 kişi cinayetten yargılanacak
İstanbul'da müthiş yarış
Yağmur yağdı, dereceler güzelleşti
'AKP, 31 Mart'ta neden oy kaybetti' anketi
CHP'nin performansı 7. sırada
Oturma izni biten Kenyalı kadın kaçamadı
Soyunarak polise direnmeye çalıştı!
Su baskını ve yıldırım tehlikesine dikkat
Kuvvetli sağanak uyarısı

Türkiye hem göç veriyor hem de alıyor

2022 yılında Türkiye’den yurt dışına göç eden Türk vatandaşlarının sayısı, bir önceki yıla göre %62,3 oranında artış gösterdi
29.04.2024 20:01:00
Fahri Fatih Özcan
Türkiye hem göç veriyor hem de alıyor
Türkiye hem göç veriyor hem de alıyor
2022 yılında Türkiye'den yurt dışına göç eden Türk vatandaşlarının sayısı, bir önceki yıla göre %62,3 oranında artış gösterdi. Bu artışla birlikte, göç edenlerin toplam sayısı 466 bin 914'e ulaştı. Göç eden Türk vatandaşlarının sayısı ise 139 bin 531 olarak kaydedildi.

Göç eden nüfus içinde en çok hareketlilik 25-29 yaş grubunda tespit edildi. Bu yaş grubu, hem Türkiye'ye gelenlerde hem de yurt dışına gidenlerde en büyük paya sahipti. İstanbul, göç veren ve alan iller arasında ilk sırada yer aldı.

Türkiye'nin en çok göç aldğı ülkeler arasında ise Rusya ilk sırayı aldı. Rusya'yı, Ukrayna, İran, Afganistan ve Irak takip etti. Türk vatandaşlarının yurt dışına göçünde ise Irak vatandaşları ilk sırada yer aldı. Irak'ı, İran, Özbekistan, Afganistan ve Türkmenistan izledi.

Bu veriler, Türkiye'nin hem göç alan hem de göç veren bir ülke olduğunu gösteriyor. Göç hareketleri, ekonomik, sosyal ve politik faktörlerle yakından ilişkili olup, ülkenin demografik yapısını da etkilemektedir. Göç edenlerin tercih ettiği ülkeler, genellikle ekonomik fırsatların yanı sıra sosyal ve kültürel bağların güçlü olduğu yerler olmaktadır.

Türkiye'den yurt dışına göç, özellikle genç nüfus arasında artmaya devam ediyor. Bu durum, ülkenin geleceği için önemli bir göstergedir ve göç politikalarının şekillendirilmesinde dikkate alınması gereken bir faktördür.

1 Mayıs için Taksim çağrısı yapan sendika ve partiler hangileri?

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Taksim Meydanı'nın 1 Mayıs kutlaması için uygun olmadığını açıkladı. Ancak birçok sendika ve parti, 1 Mayıs için Taksim çağrısı yaptı.
29.04.2024 15:10:00 / Güncelleme: 29.04.2024 15:31:54
Yaşar Cebesoy
1 Mayıs için Taksim çağrısı yapan sendika ve partiler hangileri?
1 Mayıs için Taksim çağrısı yapan sendika ve partiler hangileri?
Her yıl 1 Mayıs yaklaşırken başlayan Taksim Meydanı gerilimi bu yıl da yaşanıyor. 1 Mayıs 1977'de yaşanan kanlı 1 Mayıs'ın ardından işçiler için sembol haline gelen Taksim Meydanı, 2004 yılına kadar İstanbul'daki kutlamaların adresi oldu.

AK Parti iktidarı ise 2004'te Taksim Meydanı'nı 1 Mayıs kutlamalarına kapattı. 2010 yılına kadar ise her yıl 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkmak isteyen gruplar polisin sert müdahalesi ile karşılaştı .

2010 yılında Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamalarına yeniden açılırken, 2013 yılında yeniden yasaklandı.

O yıl 1 Mayıs kutlamaları için Taksim'e çıkmak isteyenlere yapılan sert müdahale, hemen arkasından patlak verecek olan Gezi eylemlerinin de ateşleyicisi oldu.

O günden sonra AK Parti, 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasını bir daha serbest bırakmadı ve alan çıkmak isteyen kitleler her yıl gözaltına alındı.

Bu yıl da Taksim gerginlik  sebebi

Bu yıl da 1 Mayıs yaklaşırken başta DİSK ve KESK olmak üzere çeşitli sendikalar ve siyasi partiler Taksim Meydanı için çağrıda bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi de (CHP) 1 Mayıs için Taksim çağrısı yaptı.

Ancak önce İstanbul Valisi Davut Gül, ardından İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Taksim Meydanı'nın 1 Mayıs gösterilerine yasaklandığını açıkladı.

Ancak 1 Mayıs'a iki gün kala sendikaların ve partilerin Taksim ısrarı sürerken, iktidar ise alternatif bir kutlama alanı göstermedi.

İktidara yakın HAK İŞ Konfederasyonu 1 Mayıs'a Kocaeli'nde, Memur Sen ise İzmir'de kutlama kararı aldı.

Taksim'e çağrı yapanlar

Öte yandan 1 Mayıs için pek çok sendika, meslek örgütü ve siyasi parti de 1 Mayıs için Taksim çağrısı yaptı.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) basın açıklamasında sendikaların 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını açıklayarak üyelerine Taksim çağrısı yaptı.
Öte yandan CHP, DEM,  TKP, HKP ve EHP gibi partiler de 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını duyurdu.

Sosyalistlerden ortak çağrı

Emek Partisi, Halkevleri, SOL Parti, Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Komünist Hareketi'nin İstanbul örgütleri, 1 Mayıs'ta Taksim'e yürümek üzere Saraçhane'de saat 10.00'da buluşma çağrısı yaptı.

Ortak açıklamada "Türkiye işçi sınıfının mücadelesiyle tarihsel ve kentsel bir anlam kazanmış olan Taksim'i emekçilere kapatarak işçi sınıfının ortak mücadele hafızasını kesintiye uğratmak istiyorlar. AYM kararını tanımayarak kendi yarattıkları hukuku dahi ayaklar altına alıyor, gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal etmeye devam ediyorlar. Yasaklarla, baskılarla engellemeye çalıştıkları, işçi ve emekçilerin insanca bir yaşam ve çalışma talebi, eşit ve özgür bir yaşam mücadelesidir" denildi.

AYM kararı var

Anayasa Mahkemesi 2023 yılında, Taksim'de kutlama yapılmasının engellenmesinin "Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının engellenmesi" olduğuna hükmetmişti.

2009'da resmi tatil ilan edildi

Türkiye Cumhuriyeti'nin Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri çerçevesinde, Ankara'da, 1 Mayıs 1922'de işçi bayramı kutlandı.

Cumhuriyet tarihindeki ilk resmi kutlama ise 1 Mayıs 1923'te yapıldı.

Milli Güvenlik Konseyince 12 Eylül döneminde resmi tatil olmaktan çıkarılan 1 Mayıs, 2009'da "Emek ve Dayanışma Günü" olarak yeniden resmi tatil ilan edildi.

Türkiye, yeni NATO Genel Sekreterliği için Hollanda Başbakanı Rutte'yi destekleyecek

Türkiye, yeni NATO Genel Sekreterliği için Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin adaylığına destek vereceğini, örgütün diğer üyelerine bildirdi

29.04.2024 14:13:00 / Güncelleme: 29.04.2024 14:19:01
AA
Türkiye, yeni NATO Genel Sekreterliği için Hollanda Başbakanı Rutte'yi destekleyecek
Türkiye, yeni NATO Genel Sekreterliği için Hollanda Başbakanı Rutte'yi destekleyecek

Türk yetkililerden alınan bilgiye göre, Türkiye, yeni NATO Genel Sekreterlik görevi için Rutte'yi destekleyeceğini açıkladı.

Rutte'nin geçen hafta NATO Genel Sekreterliği için destek talep etmek üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la İstanbul'da görüşmesinin ardından Türkiye, NATO üyelerine bugün Rutte'yi destekleyeceğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Nisan'da Türkiye'yi ziyaret eden Hollanda Başbakanı Rutte ile Vahdettin Köşkü'nde baş başa görüşme gerçekleştirmişti.

Mark Rutte, düzenlenen ortak basın toplantısında, NATO'nun güney kanadının Türkiye'ye ve Türkiye'nin liderliğine ihtiyaç duyduğunu söylemişti.

Hollanda Başbakanı Rutte, "Türkiye belirleyici bir rol oynuyor. Bunu yaparken de Gazze'deki durumu çözmeye yönelik çabalar sarf ediyor. Aynı zamanda Ukrayna'daki bu korkunç savaşla ilgili de çabaları var. O bakımdan siz önemli bir rol oynamaktasınız" ifadesini kullanmıştı. 

Erdoğan, Bahçeli ile görüşecek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ziyaret edecek

29.04.2024 12:33:00 / Güncelleme: 29.04.2024 12:37:01
AA
Erdoğan, Bahçeli ile görüşecek
Erdoğan, Bahçeli ile görüşecek

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Devlet Bahçeli'nin görüşmesi, saat 15.30'da Bahçeli'nin Çankaya'daki konutunda yapılacak.

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.