Toplumun geleceğini konuşurken genellikle müfredat, sınav sistemi ya da öğretmen sayıları üzerinde duruyoruz. Oysa eğitimi sadece okul duvarlarının arasına hapsetmek, bir milleti eksik inşa etmektir. Eğitim dediğimiz süreç, insanın doğduğu andan itibaren çevresiyle kurduğu ilişkiyle başlar. Bu yüzden aile, milli eğitim ve medya, bir milletin eğitim sisteminin üç ayağıdır. Bu üç ayaktan biri zayıfsa, masa devrilir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce yaptığı bir konuşmada söylediği gibi, "eğitim ailede başlar, milli eğitimle şekillenir, medya ile yaygınlaşır." Bugün baktığımızda, bu tespitin hâlâ ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Çünkü insanı şekillendiren yalnızca okul değil; evde gördüğü örnek, televizyonda izlediği davranış, sosyal medyada takip ettiği model de birer "ders materyali" haline gelmiş durumda.
AİLENİN EĞİTİCİ GÜCÜ
Eğitimin ilk halkası ailedir. Çocuğun ilk öğretmeni annesi, ilk rol modeli babasıdır. Bugün en gelişmiş eğitim programları bile ailenin oluşturduğu karakter temelini sağlayamaz. "Aile kurumunu güçlü yapan toplumlar güçlü milletler olur" sözü, artık bir sosyolojik yasa haline gelmiştir. Aile, yalnızca bilgi değil, değer aktarımı yapar.
Ancak bu aktarımın en önemli koşulu örnek olmaktır.
"Çocuğa 'yalan söyleme' dersiniz ama çocuk sizi yalan söylerken yakalarsa o sözün hiçbir anlamı kalmaz."
Ebeveynin eğitimdeki rolü, yalnızca rehberlik değil, canlı bir örnek olmaktır. Çünkü çocuk, söze değil, davranışa inanır. Bu noktada aile içindeki sevgi, sabır ve ortak tutum belirleyici olur.
Anne bir konuda çocuğu azarladığında baba onun karşısında çocuğu savunursa, çocuk orada çelişkiyi öğrenir.
Oysa eğitim tutarlılıkla başlar.
Ailenin çocuk üzerindeki etkisi, okuldaki bir yıllık öğretimden daha kalıcıdır.
Bu yüzden, çocuk "güzel ahlakı" yalnızca duyarak değil, görerek öğrenir.
HELAL KAZANÇ VE AHLAKIN YANSIMASI
Eğitim, sadece kitapla değil, hayatla verilir.
Ailenin kazancı, yaşama biçimi, adalet anlayışı da bir eğitim biçimidir.
Helal kazanç, sadece dini değil, toplumsal bir değer ölçüsüdür.
"Bir lokma haram gırtlağından geçtiğinde, o sadece seni değil, seninle yaşayan herkesi etkiler" ifadesi, bugünün psikolojik araştırmalarıyla da örtüşüyor.
Evdeki ekonomik davranış biçimi, çocukta adalet duygusunu şekillendirir.
Eğer çocuk, ebeveyninin haksız kazançla övündüğünü görüyorsa, yarın okulda kopyayı "başarı" sayar.
Bu nedenle ahlak, soyut bir kavram değil; günlük yaşamın diliyle verilen bir eğitimdir.
Ailenin, dürüstlük, sabır ve tevazu gibi değerleri çocuklarına yaşatarak öğretmesi gerekir.
Ve evet, yetişkin için de "eğitilmenin yaşı yoktur."
Kendini geliştirmek, karar vermekle başlar.
MİLLİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM DENGESİ
Ailenin ardından gelen ikinci halkaysa milli eğitimdir.
Ancak "milli eğitim" sadece bir kurum adı değil, toplumun ortak değerlerini yansıtan bir eğitim anlayışıdır.
Öğretim bilgi verir; eğitim ise o bilgiyi insana dönüştürür.
"Öğretim, insana malzeme vermektir; eğitim ise o malzemeyi karaktere dönüştürmektir."
Ne yazık ki bugün öğretimle eğitim arasındaki denge bozulmuş durumda.
Çocuklara bilgi yığını yükleniyor, ama o bilgilerin yönü belirlenmiyor.
Bilgiyi nereye koyacağını bilmeyen genç, bir süre sonra kendi içinde çelişkiye düşüyor.
Bir yandan tarihini inkâr eden öğretim sistemi, diğer yandan "değerler eğitimi" vermeye çalışıyor.
Bu çelişki, kişilik inşasını sekteye uğratıyor.
Eğitim ile öğretim birbirini tamamlamadığında, bilgi insanı büyütmez; sadece yorar.
MEDYAYI UNUTMAYALIM
Günümüzde üçüncü eğitim halkası medyadır.
Televizyon, dijital platformlar ve sosyal medya, artık birer öğretim aracı haline gelmiştir.
Ekranda izlenen bir davranış, bir replik, bir yaşam tarzı, farkında olmadan rol model olur.
Bir film sahnesinin, bir gencin değer yargılarını değiştirmesi artık çok sıradan bir olay.
Dolayısıyla medya, sadece haber vermekle değil, karakter inşa etmekle de sorumludur.
Eğitimde bu üç ayağın —aile, milli eğitim, medya— bir bütünlük içinde çalışması şarttır.
Biri çürükse, masa devrilir.
Biri yanlış yön gösterirse, çocuk şaşar.
Ve bugün yaşadığımız toplumsal çelişkiler, tam da bu kopukluğun sonucudur.
AHKAM-I HATİME
Bir milletin gerçek kalkınması, yollarla, binalarla değil; insan yetiştirme biçimiyle ölçülür.
Aile, okul ve medya el ele vermedikçe; eğitim öğretimi tamamlamadıkça, hiçbir reform kalıcı olmaz.
Gerçek dönüşüm, çocuğun evde gördüğüyle okulda öğrendiği, televizyonda izlediğiyle toplumda yaşadığı arasında çelişki olmamasıyla mümkündür.
Çünkü eğitim, sadece bilmek değil; yaşamakla başlar.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce yaptığı bir konuşmada söylediği gibi, "eğitim ailede başlar, milli eğitimle şekillenir, medya ile yaygınlaşır." Bugün baktığımızda, bu tespitin hâlâ ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Çünkü insanı şekillendiren yalnızca okul değil; evde gördüğü örnek, televizyonda izlediği davranış, sosyal medyada takip ettiği model de birer "ders materyali" haline gelmiş durumda.
AİLENİN EĞİTİCİ GÜCÜ
Eğitimin ilk halkası ailedir. Çocuğun ilk öğretmeni annesi, ilk rol modeli babasıdır. Bugün en gelişmiş eğitim programları bile ailenin oluşturduğu karakter temelini sağlayamaz. "Aile kurumunu güçlü yapan toplumlar güçlü milletler olur" sözü, artık bir sosyolojik yasa haline gelmiştir. Aile, yalnızca bilgi değil, değer aktarımı yapar.
Ancak bu aktarımın en önemli koşulu örnek olmaktır.
"Çocuğa 'yalan söyleme' dersiniz ama çocuk sizi yalan söylerken yakalarsa o sözün hiçbir anlamı kalmaz."
Ebeveynin eğitimdeki rolü, yalnızca rehberlik değil, canlı bir örnek olmaktır. Çünkü çocuk, söze değil, davranışa inanır. Bu noktada aile içindeki sevgi, sabır ve ortak tutum belirleyici olur.
Anne bir konuda çocuğu azarladığında baba onun karşısında çocuğu savunursa, çocuk orada çelişkiyi öğrenir.
Oysa eğitim tutarlılıkla başlar.
Ailenin çocuk üzerindeki etkisi, okuldaki bir yıllık öğretimden daha kalıcıdır.
Bu yüzden, çocuk "güzel ahlakı" yalnızca duyarak değil, görerek öğrenir.
HELAL KAZANÇ VE AHLAKIN YANSIMASI
Eğitim, sadece kitapla değil, hayatla verilir.
Ailenin kazancı, yaşama biçimi, adalet anlayışı da bir eğitim biçimidir.
Helal kazanç, sadece dini değil, toplumsal bir değer ölçüsüdür.
"Bir lokma haram gırtlağından geçtiğinde, o sadece seni değil, seninle yaşayan herkesi etkiler" ifadesi, bugünün psikolojik araştırmalarıyla da örtüşüyor.
Evdeki ekonomik davranış biçimi, çocukta adalet duygusunu şekillendirir.
Eğer çocuk, ebeveyninin haksız kazançla övündüğünü görüyorsa, yarın okulda kopyayı "başarı" sayar.
Bu nedenle ahlak, soyut bir kavram değil; günlük yaşamın diliyle verilen bir eğitimdir.
Ailenin, dürüstlük, sabır ve tevazu gibi değerleri çocuklarına yaşatarak öğretmesi gerekir.
Ve evet, yetişkin için de "eğitilmenin yaşı yoktur."
Kendini geliştirmek, karar vermekle başlar.
MİLLİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM DENGESİ
Ailenin ardından gelen ikinci halkaysa milli eğitimdir.
Ancak "milli eğitim" sadece bir kurum adı değil, toplumun ortak değerlerini yansıtan bir eğitim anlayışıdır.
Öğretim bilgi verir; eğitim ise o bilgiyi insana dönüştürür.
"Öğretim, insana malzeme vermektir; eğitim ise o malzemeyi karaktere dönüştürmektir."
Ne yazık ki bugün öğretimle eğitim arasındaki denge bozulmuş durumda.
Çocuklara bilgi yığını yükleniyor, ama o bilgilerin yönü belirlenmiyor.
Bilgiyi nereye koyacağını bilmeyen genç, bir süre sonra kendi içinde çelişkiye düşüyor.
Bir yandan tarihini inkâr eden öğretim sistemi, diğer yandan "değerler eğitimi" vermeye çalışıyor.
Bu çelişki, kişilik inşasını sekteye uğratıyor.
Eğitim ile öğretim birbirini tamamlamadığında, bilgi insanı büyütmez; sadece yorar.
MEDYAYI UNUTMAYALIM
Günümüzde üçüncü eğitim halkası medyadır.
Televizyon, dijital platformlar ve sosyal medya, artık birer öğretim aracı haline gelmiştir.
Ekranda izlenen bir davranış, bir replik, bir yaşam tarzı, farkında olmadan rol model olur.
Bir film sahnesinin, bir gencin değer yargılarını değiştirmesi artık çok sıradan bir olay.
Dolayısıyla medya, sadece haber vermekle değil, karakter inşa etmekle de sorumludur.
Eğitimde bu üç ayağın —aile, milli eğitim, medya— bir bütünlük içinde çalışması şarttır.
Biri çürükse, masa devrilir.
Biri yanlış yön gösterirse, çocuk şaşar.
Ve bugün yaşadığımız toplumsal çelişkiler, tam da bu kopukluğun sonucudur.
AHKAM-I HATİME
Bir milletin gerçek kalkınması, yollarla, binalarla değil; insan yetiştirme biçimiyle ölçülür.
Aile, okul ve medya el ele vermedikçe; eğitim öğretimi tamamlamadıkça, hiçbir reform kalıcı olmaz.
Gerçek dönüşüm, çocuğun evde gördüğüyle okulda öğrendiği, televizyonda izlediğiyle toplumda yaşadığı arasında çelişki olmamasıyla mümkündür.
Çünkü eğitim, sadece bilmek değil; yaşamakla başlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Eğitimin üç ayağı: Aile, okul ve medya / 20.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Çeteleşme: Yönsüz ve gayesiz bırakılan gençlik / 13.10.2025
- Çeteler: Gençliğin suçla değil, umutsuzlukla kurduğu ittifak / 12.10.2025
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Çeteleşme: Yönsüz ve gayesiz bırakılan gençlik / 13.10.2025
- Çeteler: Gençliğin suçla değil, umutsuzlukla kurduğu ittifak / 12.10.2025
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025