logo
20 NİSAN 2024

Avrupa Birliği Maceramızı Tarih Affeder Mi?

23.08.2001 00:00:00
Birleşik Avrupa Devleti'nde Eyalet Olmak

Bugün Türkiye AB sürecinde egemenliğin devretmek aşamasına gelmiştir. Aslında Gümrük Birliği Anlaşması egemenliğimizi bir ölçüde de olsa fiilen Avrupa Parlamentosu'na devretmiştir. Üstelik karar alma sürecine Türkiye dahil olmadığı halde alınan kararlara uyma yükümlülüğü vardır.

Dizimizin ikinci yazısında vurguladığımız gibi kelimenin tam anlamışya Gümrük Birliği bir "Sömürge Anlaşması"dır. Aslında Gümrük Birliği Anlaşması'ndan hemen sonra bunu kamuoyuna bir zafer gibi sunan ve "Bu arada bir şey olmazsa, iki-üç yıl içinde Türkiye Avrupa Birliği'nin üyesi olacaktır" sözleriyle iki-üç yıl sonrasını bile göremediğini kanıtlayan Sn Çiller gibi AB sevdalı politikacılarımızdan başka bir şey beklemek de haksızlık olurdu.

AB sevdalıları "egemenliğin devrinde ne sakınca var?" diyerek topluluk üyelerinin bunu zaten yaptığını eğer Türkiye de AB'ye girmek istiyorsa bu fedakarlığı yapmak zorunda olduğunu savunmaktadırlar. Oysa egemenliğimizi de AB'ye devrettikten sonra bağımsız bir devlet değil birleşik bir devletin üçüncü sınıf bir eyaleti olmak durumunda kalmayacak mıyız? Üçüncü sınıf bir eyalet diyoruz, çünkü Müslüman Türk olarak postmodern devlet Avrupa Birliğinde azınlık konumunda kalacağız.

Murat S. Özbülbül'ün Avrupa Birliği ve Türkiye başlıklı çalışmasında belirttiği gibi "Avrupalı ülkeler ortak bir kültürden gelmektedirler. Bu ülkelerin hepsi hıristiyandır, tarihi kültürel köklerini Helen-Roma medeniyetine dayandırmaktadırlar. Türklerse bu medeniyetin sadece dışında değildir aynı zaman tarih boyunca bu medeniyetin karşısındadır da. Bu iki ayrı kültürün bir araya gelmesine ne gerek vardır ne de mümkündür. Bu iki kültürün bir şekilde bir araya geldiğini hayal etsek bile bu kesinlikle adil bir birliktelik olamaz 350 milyonluk bir Hıristiyan topluluğuna karşı 70 milyon Müslüman Türk. 420 milyonluk bir ortak nüfusun sadece %20 si boyutunda bir azınlık demektir. Her şeyi bir tarafa bırakın durduk yerde bağımsız devletimizi bırakıp birleşik bir devletteki azınlık halk statüsüne düşmenin mantığını açıklayabilecek bir tek insan var mı?"

Egemenlik konusuna anayasamız ve yürürlükteki yasalarımız açısından baktığımızda hukukumuzun egemenliğin devrine kesinlikle müsaade etmediğini en başta belirtmeliyiz. Ancak son günlerde ortaya atılan 'ulusal güvenlik' kavramının Türkiye'nin atacağı demokratik (!) adımların önünde sürekli engel oluşturduğu iddiası ile Avrupa Birliğine girmek için şart olan 'egemenliğin devri' konusu arasında bir bağlantı yok mu acaba? Bu tartışmayı AB ile Türkiye münasebetlerinden sorumlu başbakan yardımcısının açması konuyu daha da ilginç ve düşündürücü hale getiriyor.

Türk milletinin önüne AB'ye girmeyi yegâne umut haline getirenler ve ülkenin ancak bu birliğe girmesi halinde içinde bulunduğu buhrandan kurtulacağını dayatanlar milletimizden küçük (!) bir taviz beklemektedir. O da egemenliğimizin uluslarüstü kuruluşlara devridir.

Türk Hukuk Sistemi Açısından Egemenliğin Devri Meselesi

Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti anayasası, egemenliğin uluslararası ya da uluslarüstü kuruluşlara devrine izin vermiyor: Anayasamızın 6, 7, 8 ve 9'uncu maddeleri dış güçlerle yetki paylaşımına uygun değil.

Madde 6.- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk milleti, egemenliğini anayasanın koydugu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.

Madde 7.-Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

Madde 8.-Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

Madde 9.-Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

Bunlardan çıkan sonuç şudur: TBMM'nin egemenliği Millet adına sadece kullanma yetkisine sahiptir. Egemenliği 'kısıtlama' ya da 'devir' yetkisi yoktur.

Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğunu anayasamız belirtmiş egemenliği kullanma yetkisini TBMM'ne vermiştir. Anayasanın 6.maddesi; "Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır" demektedir.

Bir organ olarak TBMM'nin sadece egemenliği kullanma yetkisi vardır. TBMM, millete ait olan egemenliği sadece Anayasa çerçevesinde ve "Millet adına" kullanma yetkisine sahiptir. Ancak bu yetki sadece 'egemenliği kullanma' yetkisidir. Egemenliği 'kısıtlayabilme ya da devretme' yetkisi değildir. Milletin egemenliğini kısıtlayacak veya ortadan kaldıracak bir yetkiyi TBMM kullanamaz.

AB sürecinde egemenliğin devri hakkında Prof. Dr Haydar Baş'ın 28 Mayıs 2001 tarihli Yeni Mesaj Gazetesinde yazmış olduğu başyazısı hem konuyu açıklığa kavuşturmak hem de egemenliğin devrini savunan kişi ve kurumlara verilecek en doğru ve hukuki cevabı vermesi bakımından çok önemlidir. Önemine binaen bu yazıyı yarın ayrıca bütün olarak vereceğiz.

İstiklal Savaşını Kime Karşı Niçin Vermiştik?

Sadece anayasada yazılı maddelerde değil bu ülkeyi düşman işgalinden kurtararak (ne tesadüftür ki bu gün Türkiye'nin girmeye çalıştığı AB üyelerinin neredeyse tamamına karşı Kurtuluş Savaşı vermiştik) büyük İstiklal Savaşını veren ve bağımsız ve egemen Türkiye Cumhuriyetini kuran şehitlerimizin yegane maksadıydı egemenliği Türk milletine vermek.

I. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle Türk Milleti bağımsızlığını korumak ve kendi topraklarında milletin egemenliğini kurmak için yedi düvele karşı tarihe geçecek bir 'Kurtuluş Savaşı' vermiş ve bu milli mücadele sonucunda tam istiklali sağlamış ve egemenliğin Türk milletine ait olduğu Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Bu savaşın adı İstiklal (Bağımsızlık) savaşıdır. Bu Milli Mücadele "ya istiklal ya ölüm" andı içilerek ve bağımsızlık uğruna binlerce şehit verilerek yapılmıştır.

Milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal, 'bağımsızlık şiarımdır, karakterimdir' demiştir. Yine Atatürk tarafından bağımsızlık tek başına kullanılmamış, daima "istiklal-i tamme" şeklinde anılarak Türk milletinin bağımsız ve egemen olduğuna vurgu yapılmıştır.

Nitekim tarihe de bakıldığında Türklerin kurduğu pek çok devlet sürekli bağımsız kalmış ya da bağımsızlık mücadelesi vermiştir. Hiç biri kendi iradesiyle ne bağımsızlığını ne de egemenliğini devretmeyi düşünmüştür. Böyle bir ihtimal bu milletin tarihinde yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından önce bin yılı aşkın tarihe damgasını vuran Osmanlı ve Anadolu Selçuklu Devletleri, hep bağımsız devlet olmuşlardır. Hiçbir zaman tabi devlet olmamışlardır.

Maalesef bugün AB yanlısı, mandacı küreselleşmenin iflah olmaz bendelerine göre bu fikirleri söylemek, yazmak, Türkiye'nin bağımsızlığını ve egemenliğini savunmak gericilik, yobazlık ve çağdışılıktır. Küresel akıl ve düşünceyle bağdaşmamaktır.

Bütün bu gerçeklere rağmen ülkemizde aydın olarak geçinen, medeniyetin yegane ölçütünün AB ne üye olmakta görenler var. Örneğin Zeynep Göğüş, "Egemenlik Bayramı ve Avrupa" başlıklı yazısında AB sürecinde egemenliğin devrini medeniyet olarak meşrulaştırmaya kalkışıyor: "Avrupa Birliği (AB) potasında yer almayı bir egemenlik devri olarak dahi görmüyor günümüz Avrupalıları. Onlara sorarsanız, egemenliklerini harman edip paylaşmaktalar. ... Bir bütünleşme var önümüzde. Tarih içinde devletlerin gelişmesinde ulaştıkları en ileri aşama. Bir de bakıyoruz, kendi irademizle "üstünlüğümüzden" vazgeçmişiz. Ne adına? Daha yüksek bir güç kazanmak için. Bu yüksek gücü başkalarıyla paylaşmanın bir adı da medeniyet. Daha fazla güç için kendi egemenliğinden feragat etmek..."

Gani Gönüllü'nün "Egemenlik, Kürtçe Eğitim, Kıbrıs ve AB" başlıklı yazısında belirttiği gibi "AB üyeliğinin en hassas konusu "egemenlik" meselesidir. Bizim de üye vereceğimiz, ama Avrupalıların bizden en az 5 kat fazla üye ile hakim olacağı bir Parlamentosu'na Türkiye'de geçerli olacak hüküm koyma yetkisi verilecektir. Bir kere, 1071'den beri neredeyse 1000 yıllık "Avrupa ile savaş" tarihine sahip olan Türkler bakımından, bu karar kolaylıkla alınabilecek bir karar değildir. Tarih şuuruna sahip bir kişinin, bu noktada tereddüt geçirmeden, duraksamadan ve irkilmeden bu karara 'evet' diyebileceğini sanmıyoruz."

Egemenliği Tartışmaya Açanlar Tarihe ve Millet Nasıl Hesap Verecekler?

Prof Dr Haydar Baş'ın sözleri ile sonucu bağlıyoruz: "Tarih, egemenliklerini muhafaza edemeyen milletlerin çok acı manzaralarla karşılaştığını göstermektedir. Bu sebeple bağımsızlık bir millet için en hayati unsurdur, can damarıdır. 19 ve 20. yüzyıllar sömürgeciliğe karşı direnen milletlerin bağımsızlık mücadeleleriyle geçmiştir. Bu hakikatleri iyi görmek lazımdır.

Bu itibarla bazı imkanlara kavuşacağız diye temel hak ve hürriyetlerimizden vazgeçmemiz tabir yerindeyse, değirmene giderken evdeki bulgurdan olmak manasına gelir ki, bunu kabul etmek mümkün değildir.

Bu sebeple egemenliğin devri gibi hayatî bir konuyu tartışmaya açanlar millet ve tarih önünde büyük bir vebal altında olup, yanlış yapıldığı taktirde millete verilecek hesabı unutmamalıdırlar. "

Yarın: Prof. Dr. Haydar Baş: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, devredilemez

Ali KARATEPE/ İbrahim BERK/ Mustafa ÇİÇEK
Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk

Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması

Beypazarı Maden Suyu firması, ürün değerlerinin Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygun olduğunu belirterek, durumun Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de mevzuatın farklılığından kaynaklandığını açıkladı.
19.04.2024 14:17:00 / Güncelleme: 19.04.2024 14:39:00
İhlas Haber Ajansı
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
İsviçre Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Bürosu, Beypazarı Maden Suyu firmasının bazı ürünlerinden alınan numune sonrası "ürünlerde bor miktarının yüksek olduğu" gerekçesiyle teslim edilen ürünler hakkında satış durdurma kararının alınmasını istemişti.

Geçtiğimiz günlerde firma tarafından yapılan açıklamada ise sosyal medyada ürün hakkında atılan iddialar yalanlanmıştı.

Firma, tartışmalara konu olan iddialar hakkında talep edilen İsviçre kaynaklı analiz sonucunun taraflarına ulaştığını açıkladı.



Firma tarafından analiz kaynaklarına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "Maden suyumuzun değerleri Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygundur. Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de yaşanan bu durum Avrupa Birliği ve İsviçre mevzuatının farklılığından kaynaklanmaktadır. Doğal maden suyumuz, Sağlık Bakanlığı ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü denetiminde olup üretim sıklığı ile orantılı olarak düzenli bir şekilde denetlenip, analiz edilmektedir. Yer altında doğal olarak oluşan maden suyumuz tam 68 yıldır aynı kaynaktan, el değmeden şişelenmekte ve bütün ülkelere aynı içerikte ürün gönderilmektedir" ifadelerine yer verildi.

Mersin'de şafak operasyonu: 78 gözaltı

Mersin'de haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararı bulunan şahıslara yönelik sabah saatlerinde gerçekleştirilen şafak operasyonunda 78 kişi gözaltına alındı
19.04.2024 11:20:00
İhlas Haber Ajansı
Mersin'de şafak operasyonu: 78 gözaltı
Mersin'de şafak operasyonu: 78 gözaltı
Mersin'de haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararı bulunan şahıslara yönelik sabah saatlerinde gerçekleştirilen şafak operasyonunda 78 kişi gözaltına alındı.

İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, dolandırıcılık, yaralama, hakaret, hırsızlık ve tehdit gibi suçlardan haklarında yakalama kararı bulunan şahısların yakalanmasına yönelik Asayiş Şube Müdürlüğü Aranan Şahıslar Büro Amirliği koordinesinde operasyon düzenlendi. İl genelinde 30 adrese düzenlenen şafak operasyonunda 78 kişi yakalanarak gözaltına alındı.

Gözaltına alınan şahıslarla ilgili işlemlerin sürdüğü bildirildi.

Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye'nin, geçen yıl sonu itibarıyla 22 milyon 206 bin 34 olarak belirlenen çocuk nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 26'sını oluşturdu
 

 
19.04.2024 10:34:00 / Güncelleme: 19.04.2024 10:43:28
AA
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye İstatistik Kurumu, 2023 yılına ilişkin çocuk istatistiklerini açıkladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, 2023 yıl sonu itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34'ü çocuk olarak kayıtlara geçti.

Çocuk nüfusun yüzde 51,3'ünü erkek, yüzde 48,7'sini kız çocuklar oluşturdu.

Birleşmiş Milletler tanımına göre, 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5'ini oluştururken bu oran 1990'da yüzde 41,8 ve 2023'te yüzde 26 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre, çocuk nüfus oranının 2030'da yüzde 25,6, 2040'ta yüzde 23,3, 2060'ta yüzde 20,4, 2080'de yüzde 19 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023'te çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18 oldu.

AB üye ülkeleri içinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip ülkeler sırasıyla yüzde 23,4 ile İrlanda, yüzde 21,1 ile Fransa ve yüzde 20,9 ile İsveç olarak kaydedildi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 15,1 ile Malta, yüzde 15,4 ile İtalya, yüzde 15,9 ile Portekiz olarak belirlendi.

Türkiye'nin çocuk nüfus oranının AB'ye üye ülkelerden daha yüksek olduğu görüldü.

 

İstanbul-Tahran seferini yapan uçak Elazığ'a zorunlu iniş yaptı

İran'ın hava sahasını tüm uçuşlara geçici olarak kapatmasından dolayı İstanbul-İran seferini yapan uçak, Elazığ Havalimanı'na zorunlu iniş yaptı
19.04.2024 10:29:00
İhlas Haber Ajansı
İstanbul-Tahran seferini yapan uçak Elazığ'a zorunlu iniş yaptı
İstanbul-Tahran seferini yapan uçak Elazığ'a zorunlu iniş yaptı
İran'ın hava sahasını tüm uçuşlara geçici olarak kapatmasından dolayı İstanbul-İran seferini yapan uçak, Elazığ Havalimanı'na zorunlu iniş yaptı. Uçak yaklaşık 2 saat sonra tekrar havalandı.

İran'ın hava sahasını tüm uçuşlara geçici olarak kapatmasından dolayı İstanbul-Tahran seferini yapan Meraj Airlines uçağı, Elazığ Havalimanı'na zorunlu iniş yaptı. Bir süre havalimanında bekleyen yolcular, yaklaşık 2 saat sonra hava sahasının açılmasıyla birlikte yeniden Tahran'a havalandı.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.