Avrupa'nın kırık aynasındaki İslam imajı
Oryantalizm Bir Paranoya mı?
Herkesin bildiği gibi, yalancı herkesi yalancı görür, hırsız herkesi hırsız görür.
Buna psikoloji dilinde, "yansıtma" denir. "Yansıtma" bir savunma mekanizmasıdır başka deyişle bir tür kendi kendini kandırma mekanizmasıdır.
Bir savunma mekanizmasının uzun süre ve ısrarla kullanılması durumunda bir ruhsal hastalığa yol açar, psikiyatri dilinde buna "paranoya" adı verilir.
Paranoyaklar saplantılı oldukları konular dışında oldukça normaldirler. Ama trajik olan "paranoya"nın tedavisinin çok zor hatta imkansız gibi olmasıdır.
Batı kültürü ve bunun çarpıcı örneği Amerikan kültürünün paranoid karakterini gözlemlemek için ünlü postmodernist Jean Baudrillard'ın Amerika'sını (1) okumak yerine B. Wills'in "Kuşatma" filmini de izleyebilirsiniz.
Kuşatma filminde "müslüman Arap teröristler" (!?) ABD'yi işgale (!?) teşebbüs etmektedir; B. Wills de her zaman ki gibi "kurtarıcı" olarak görevini yerine getirmektedir.
Paranoyanın temel bazı özellikleri şöyledir (2):
- Parlak bir zeka (akıl değil),
- Aşırı bencillik,
- Herşeyden ve herkesten kuşku duyma.
Paranoid tiplerde gözlemlenen özellikler, aslında İblis'in Alemlerin Rabbi Allah'ın "Adem'e secde edin" emri karşısındaki tavrına da denk düşmektedir. (3) Tasavvuf'un diliyle paranoya bir tür kalp hastalığı olan "tekebbür: kibirlenme"dir. Bu tür tekebbür: kibirlenme ise İblis örneğinde olduğu gibi hakikatin bile bile inkarını gerektirir. (4)
Ben-merkezli İblis gibi Avrupalı oryantalistlerin hareket noktası "etno-santrizm" olmuştur. Kişi için aşırı bencillik ne ise toplumsal bağlamda etno-santrizm de odur. Tasavvufi açıdan söylersek etno-santrizm, aşırı bencillik gibi tipik nefs-i emmare tavrıdır. Bu nedenle oryantalistlerin İslam'ı kavrayışları paranoid bir karakterdedir. Şimdi bunu görelim.
Ortaçağ'dan günümüze Avrupa'nın kırık aynasındaki İslam imajı(5)
1. "İslam dini, batıl ve hakikatin zıddıdır." güya.
Halbuki Mevcut Hıristiyanlık hakikatten bir sapmadır. Hıristiyanlığın İsa Mesih değil Pavlus tarafından kurulduğunu genellikle kendilerince bile kabul edilir.(6)
2. "İslam, şiddet ve kılıç dinidir." güya.
Halbuki Haçlı seferlerini düzenleyenler, Engizisyonlar aracılığı ile insanlara zorla din değiştirmeyi dayatanlar müslümanlar değil Hıristiyanlardı.(7)
Watt'ın dediği gibi, "Haçlı seferlerine katılanların, kendi dinlerinin bir barış dini, muhaliflerinin ise bir şiddet dini olduğuna inanmaları gerçekten çok gariptir."(8)
3. Güya "Müslümanlık, nefse düşkünlük dinidir."
"Müslüman İspanya ve Sicilya'nın "ihtişamlı hayat"ına ulaşamayanlar için böyle lüks bir hayat tarzı, nefse düşkünlük gibi gelmiş olmalıdır. İşlerine geldiği zaman müminlerin yeminlerine bozabileceklerini; ve bir Müslüman Kelime-i Şehadet'i mükerreren söylediği takdirde, hiç bir amel-i salihası olması bile onun cennete girebileceğini, Kur'an'ın ilan ettiğini söylüyorlardı". (9)
Halbuki hedonizmi öngören felsefe de (10), tüketim kültürü (11) de Batı kaynaklıdır. Pavlusla birlikte Tevrat'taki emir ve yasakların yahudi kökenli olmayan hıristiyanlar için-ki zaten büyük çoğunluğu oluşturuyor- bağlayıcılığı kalmamıştır.
4. Güya "Muhammed İsa'nın muarızı." (12) imiş.
Halbuki Hz Kur'an, İsa Mesih'i Allah'ın elçisi olduğunu bildirirken Pavluscu hıristiyanlık Orijinal İncillerde "Ahmed" adıyla müjdelenen (13) Hz Muhammed''in peygamberliğine inanmadıkları gibi ona düşmanlık beslerler.
"Hıristiyan tefekkürünün esasını şu nokta teşkil ediyordu: Muhammed, peygamber olmadığına ve buna rağmen bir din kurduğuna göre, muhakkak ki o, insanları şerre teşvik etmektedir, o halde, O ya şeytanın bir aleti veya mümessilidir."(14)
"Avrupalılar arasında İslam'ı bir din olarak ilmi bir şekilde tetkik etme arzusu ve bu arzunun zamanla aleni bir şekilde artması, Haçlı seferleri sırasında meydana geldi. Daha evvel İslam hakkında, kısmen Bizans kaynakları, kısmen de İspanya'daki Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki münasebetler sebebiyle şüphesiz bir şeyler biliyorlardı. Ancak bu bilinenler, içinden çıkılmaz surette hatalarla dolu idi. Müslümanları Muhammed'e ibadet eden putperestler olarak telakki ediyorlardı. Yahut Peygambere sihirbazlık isnad ediyorlardı. Muhammed'in adından bozularak meydana getirilen İngilizce'deki "Mahound" kelimesinde de anlaşılacağı gibi bizzat O'na şeytan diyorlardı. (15) İslam dinini, fuhşa ve gayri meşru cinsi münasebetlere müsaade ettiğini inanıyorlardı." (16) Bu sapık inanışlar hala Avrupa'nın bilinçaltında yer almaktadır.
Dipnotlar:
1 Jean Baudrillard, Amerika, çev., Yusuf Avunç, İst.-1996, Ayrıntı yay.
2 Geniş bilgi çin bkz., Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ed., Prof Dr M. Orhan Öztürk, 4. Bası, Hekimler Yayın Birliği, 199-204.
3 Bkz., Hazret-i Kur'an, Bakara sûresi 2/30 vd.
4 İblis, Adem'in topraktan yaratıldığını ileri sürüyordu, tipik bir indirgemeci mantıkla. Halbuki Adem'in bedeni topraktan iken Ruh'u Allah'tan bir nefhadır. Allah'ın bunu bildirmesine rağmen İblis bile bile bunu inkar ediyordu. Bkz., Hazret-i Kur'an, Bakara sûresi, 30. Ayet ve devamı.
5 Geniş bilgi için bkz., W. M. Watt, The Influence of İslam on Medieval Europe, Edinburgh, 1972, özellikle, s. 72-77; Norman Daniel, İslam and the West: the Making of an Image, Edinburgh, 1960; İslam and Imperializm, 1965.
6 Mesela bkz., Altındal'ın "Üç İsa" adlı yapıtı.
7 Engizisyon mahkemeleri hakkında geniş bilgi çin bkz., Kürşat Demirci, Engizisyon, TDV İslam Ansiklopedisi, XI/238-241.
8 W. M. Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, çev., H. Yavuz Boğaziçi yay., İst. -1986, s. 82.
9 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 83.
10 Bu bağlamda özellikle güya Sokrat'ı izlediklerini söyleyen Kyreneliler ekolünü ve bu ekolün önde gelen filozoflarından Aristippos'u anmak gerek herhalde, Alfred Weber, Felsefe Tarihi, s. 46 vd; Frank Thilly, Felsefenin Öyküsü, çev. İ. Şener, İst.-2000, İzdüşüm Yay., I/177 vd.
11 Örneğin bkz., Featherstone, Mike, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, çev., M. Küçük, Ayrıntı Yay., İst.-1997.
12 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80.
13 Tevrat ve İncil'de Alemlere rahmet Hz Muhammed'in müjdelenişi hakkında geniş bilgi için bkz., Prof Abdulehad Davud, Tevrat ve İncil'e Göre Hz Muhammed (as), çev., Nusret Çam, İzmir-1990, Nil yay.; A. H. Vidyarthi , U. Ali, Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed, Zerdüşt, Hindu, Budist (Muhammad in Parsi Hindoo and Buddhist Scpirtures) çev., Kemal Karataş, İstanbul 1997, İnsan Yayınları.
14 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80; Aynı yazar, İslam ve Hıristiyanlık, çev. Turan Koç, İst.-1991, İz yay., s. 21
15 Watt, İslam ve Hıristiyanlık, s. 21; Aynı yazar, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80
16 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80.
17 G. E. Prvett, s. 61.
18 Watt, İslam ve Hıristiyanlık, s. 21.
19 "Güçlenen İslam'ın Yankıları"nın içinde, s. 29-44.
Ali KARATEPE /İbrahim BERK /Mustafa ÇİÇEK
Oryantalizm Bir Paranoya mı?
Herkesin bildiği gibi, yalancı herkesi yalancı görür, hırsız herkesi hırsız görür.
Buna psikoloji dilinde, "yansıtma" denir. "Yansıtma" bir savunma mekanizmasıdır başka deyişle bir tür kendi kendini kandırma mekanizmasıdır.
Bir savunma mekanizmasının uzun süre ve ısrarla kullanılması durumunda bir ruhsal hastalığa yol açar, psikiyatri dilinde buna "paranoya" adı verilir.
Paranoyaklar saplantılı oldukları konular dışında oldukça normaldirler. Ama trajik olan "paranoya"nın tedavisinin çok zor hatta imkansız gibi olmasıdır.
Batı kültürü ve bunun çarpıcı örneği Amerikan kültürünün paranoid karakterini gözlemlemek için ünlü postmodernist Jean Baudrillard'ın Amerika'sını (1) okumak yerine B. Wills'in "Kuşatma" filmini de izleyebilirsiniz.
Kuşatma filminde "müslüman Arap teröristler" (!?) ABD'yi işgale (!?) teşebbüs etmektedir; B. Wills de her zaman ki gibi "kurtarıcı" olarak görevini yerine getirmektedir.
Paranoyanın temel bazı özellikleri şöyledir (2):
- Parlak bir zeka (akıl değil),
- Aşırı bencillik,
- Herşeyden ve herkesten kuşku duyma.
Paranoid tiplerde gözlemlenen özellikler, aslında İblis'in Alemlerin Rabbi Allah'ın "Adem'e secde edin" emri karşısındaki tavrına da denk düşmektedir. (3) Tasavvuf'un diliyle paranoya bir tür kalp hastalığı olan "tekebbür: kibirlenme"dir. Bu tür tekebbür: kibirlenme ise İblis örneğinde olduğu gibi hakikatin bile bile inkarını gerektirir. (4)
Ben-merkezli İblis gibi Avrupalı oryantalistlerin hareket noktası "etno-santrizm" olmuştur. Kişi için aşırı bencillik ne ise toplumsal bağlamda etno-santrizm de odur. Tasavvufi açıdan söylersek etno-santrizm, aşırı bencillik gibi tipik nefs-i emmare tavrıdır. Bu nedenle oryantalistlerin İslam'ı kavrayışları paranoid bir karakterdedir. Şimdi bunu görelim.
Ortaçağ'dan günümüze Avrupa'nın kırık aynasındaki İslam imajı(5)
1. "İslam dini, batıl ve hakikatin zıddıdır." güya.
Halbuki Mevcut Hıristiyanlık hakikatten bir sapmadır. Hıristiyanlığın İsa Mesih değil Pavlus tarafından kurulduğunu genellikle kendilerince bile kabul edilir.(6)
2. "İslam, şiddet ve kılıç dinidir." güya.
Halbuki Haçlı seferlerini düzenleyenler, Engizisyonlar aracılığı ile insanlara zorla din değiştirmeyi dayatanlar müslümanlar değil Hıristiyanlardı.(7)
Watt'ın dediği gibi, "Haçlı seferlerine katılanların, kendi dinlerinin bir barış dini, muhaliflerinin ise bir şiddet dini olduğuna inanmaları gerçekten çok gariptir."(8)
3. Güya "Müslümanlık, nefse düşkünlük dinidir."
"Müslüman İspanya ve Sicilya'nın "ihtişamlı hayat"ına ulaşamayanlar için böyle lüks bir hayat tarzı, nefse düşkünlük gibi gelmiş olmalıdır. İşlerine geldiği zaman müminlerin yeminlerine bozabileceklerini; ve bir Müslüman Kelime-i Şehadet'i mükerreren söylediği takdirde, hiç bir amel-i salihası olması bile onun cennete girebileceğini, Kur'an'ın ilan ettiğini söylüyorlardı". (9)
Halbuki hedonizmi öngören felsefe de (10), tüketim kültürü (11) de Batı kaynaklıdır. Pavlusla birlikte Tevrat'taki emir ve yasakların yahudi kökenli olmayan hıristiyanlar için-ki zaten büyük çoğunluğu oluşturuyor- bağlayıcılığı kalmamıştır.
4. Güya "Muhammed İsa'nın muarızı." (12) imiş.
Halbuki Hz Kur'an, İsa Mesih'i Allah'ın elçisi olduğunu bildirirken Pavluscu hıristiyanlık Orijinal İncillerde "Ahmed" adıyla müjdelenen (13) Hz Muhammed''in peygamberliğine inanmadıkları gibi ona düşmanlık beslerler.
"Hıristiyan tefekkürünün esasını şu nokta teşkil ediyordu: Muhammed, peygamber olmadığına ve buna rağmen bir din kurduğuna göre, muhakkak ki o, insanları şerre teşvik etmektedir, o halde, O ya şeytanın bir aleti veya mümessilidir."(14)
"Avrupalılar arasında İslam'ı bir din olarak ilmi bir şekilde tetkik etme arzusu ve bu arzunun zamanla aleni bir şekilde artması, Haçlı seferleri sırasında meydana geldi. Daha evvel İslam hakkında, kısmen Bizans kaynakları, kısmen de İspanya'daki Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki münasebetler sebebiyle şüphesiz bir şeyler biliyorlardı. Ancak bu bilinenler, içinden çıkılmaz surette hatalarla dolu idi. Müslümanları Muhammed'e ibadet eden putperestler olarak telakki ediyorlardı. Yahut Peygambere sihirbazlık isnad ediyorlardı. Muhammed'in adından bozularak meydana getirilen İngilizce'deki "Mahound" kelimesinde de anlaşılacağı gibi bizzat O'na şeytan diyorlardı. (15) İslam dinini, fuhşa ve gayri meşru cinsi münasebetlere müsaade ettiğini inanıyorlardı." (16) Bu sapık inanışlar hala Avrupa'nın bilinçaltında yer almaktadır.
Dipnotlar:
1 Jean Baudrillard, Amerika, çev., Yusuf Avunç, İst.-1996, Ayrıntı yay.
2 Geniş bilgi çin bkz., Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ed., Prof Dr M. Orhan Öztürk, 4. Bası, Hekimler Yayın Birliği, 199-204.
3 Bkz., Hazret-i Kur'an, Bakara sûresi 2/30 vd.
4 İblis, Adem'in topraktan yaratıldığını ileri sürüyordu, tipik bir indirgemeci mantıkla. Halbuki Adem'in bedeni topraktan iken Ruh'u Allah'tan bir nefhadır. Allah'ın bunu bildirmesine rağmen İblis bile bile bunu inkar ediyordu. Bkz., Hazret-i Kur'an, Bakara sûresi, 30. Ayet ve devamı.
5 Geniş bilgi için bkz., W. M. Watt, The Influence of İslam on Medieval Europe, Edinburgh, 1972, özellikle, s. 72-77; Norman Daniel, İslam and the West: the Making of an Image, Edinburgh, 1960; İslam and Imperializm, 1965.
6 Mesela bkz., Altındal'ın "Üç İsa" adlı yapıtı.
7 Engizisyon mahkemeleri hakkında geniş bilgi çin bkz., Kürşat Demirci, Engizisyon, TDV İslam Ansiklopedisi, XI/238-241.
8 W. M. Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, çev., H. Yavuz Boğaziçi yay., İst. -1986, s. 82.
9 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 83.
10 Bu bağlamda özellikle güya Sokrat'ı izlediklerini söyleyen Kyreneliler ekolünü ve bu ekolün önde gelen filozoflarından Aristippos'u anmak gerek herhalde, Alfred Weber, Felsefe Tarihi, s. 46 vd; Frank Thilly, Felsefenin Öyküsü, çev. İ. Şener, İst.-2000, İzdüşüm Yay., I/177 vd.
11 Örneğin bkz., Featherstone, Mike, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, çev., M. Küçük, Ayrıntı Yay., İst.-1997.
12 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80.
13 Tevrat ve İncil'de Alemlere rahmet Hz Muhammed'in müjdelenişi hakkında geniş bilgi için bkz., Prof Abdulehad Davud, Tevrat ve İncil'e Göre Hz Muhammed (as), çev., Nusret Çam, İzmir-1990, Nil yay.; A. H. Vidyarthi , U. Ali, Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed, Zerdüşt, Hindu, Budist (Muhammad in Parsi Hindoo and Buddhist Scpirtures) çev., Kemal Karataş, İstanbul 1997, İnsan Yayınları.
14 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80; Aynı yazar, İslam ve Hıristiyanlık, çev. Turan Koç, İst.-1991, İz yay., s. 21
15 Watt, İslam ve Hıristiyanlık, s. 21; Aynı yazar, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80
16 Watt, İslam'ın Avrupa'ya Tesiri, s. 80.
17 G. E. Prvett, s. 61.
18 Watt, İslam ve Hıristiyanlık, s. 21.
19 "Güçlenen İslam'ın Yankıları"nın içinde, s. 29-44.
Ali KARATEPE /İbrahim BERK /Mustafa ÇİÇEK