"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!"
Bugünler, sokaklarda Fuzuli'yi arıyorum, şaşırmayın!
Çünkü günümüzü ve hepimizin ruh halimizi, bugünleri bizimle yaşamayan birinin bu kadar net anlatabilmesi mümkün mü?
Veya Osmanlı'nın zirve dönemi Kanuni zamanında yaşayan ve "Selâm verdüm rüşvet değüldür deyu almadılar, hüküm gösterdim fâidesüzdür deyu mültefit olmadılar" bölümüyle meşhûr Şikâyetname'yi yazdıran zihniyet, "Yeniden Osmanlı" hayalleriyle yeniden canlandı ve yeni Fuzuliler var "Yeni Türkiye"de!...
Başka türlü olsa; "Memurun bahşişi peşin verilmeli" ana öğüdü ile büyüdüğünü söyleyen İranlı Reza Zarrab'dan, 700 bin liralık saat, hediye alınabilir miydi?
Ama kurban olduğum Allah, ibreti ahirete bırakmıyor!
Aslında bu Reza Zarrab hakkında da müstakil bir yazı yazmam gerek ama tenezzül etmeli miyim bilmiyorum!
Neyse, konumuz; terör!
Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılan kaleşnikoflu ve bombalı terör saldırısı! 34 masum sivilin öldürülüp 17'si ağır olmak üzere 230 sivilin yaralanması!
Kalleşlik mi, kalleşlik!
Kahpelik mi, kahpelik!
13 Kasım 2013'te Paris'te bir dergiye yapılan terörist saldırının kilit şüphelilerinden Salah Abdeslam'ın 18 Mart 2016'da Brüksel'de yakalandığında üzerinden bir not kâğıdının düşürüldüğü ve o kâğıttan alınan bilgi veya talimatla saldırının misilleme olarak yapıldığı iddiaları, Belçika basınında var!
Terörün; ırkı, dini, dili, vatanı yok biliyoruz!
Savaşı savaşlıktan çıkaran, güya evrensel insan hakları, ileri demokrasi falan tezleriyle millî ahlakları hedef alarak çökertmeye çalışan Avrupa'nın bumerangı, sahibine geri döndü!
21. yy. günümüz Haçlılarının; özellikle İslam dünyasına karşı kullanmak için icat ettikleri, örgütledikleri taşeron kiralık psikopatlar, kendilerine zarar vermeğe başladı!
Daha önce benzer olayları, Üsame Bin Ladin ve ABD arasında da izlemiştik!
Yıllardır ısrarla, "Bumerang mutlaka atana döner" der dolaşırız.
Fransa'dan sonra Belçika'da peşpeşe patlayan bombaları, hangi taşeron örgütün patlattığı önemli değil, niye Avrupa'da patlattıkları önemli!
Avrupa Birliği adı altında, 21. Yüzyıl Haçlısı'nın oluştuğunu anlayamamak için ya bakar-kör, ya da aptal olmak lazım!
Üye ülkelerin sayısı 25'i aşmışken, bayrakları hâlâ 12 yıldız! Hz. İsa'nın Havarileri'nin 12 kişi olmasına vurgulama olduğunu bilmeyen mi var?
Türkiye'nin AB'ye alınmasının mümkün olmadığını çünkü Müslüman olduğunu, kaç AB üyesi ülke açıkladı, farkında değil miyiz?
Dünyanın neresinde olursa olsun katledilen masum sivillere üzülmemek, insanlık değildir! Biz Savaşa, hatta savaştan daha öte bize göre fethetmeye, onlara göre işgale gittiğimiz ülke sınırları içerisinde, askerin kopardığı her üzüm salkımına karşılık, altın bağlamış bir kültürün mirasçılarıyız!
Günümüzde de; geçtiğimiz aylarda haber olmuştu; Bolu Dağlarında görev icabı yolunun düştüğü ve kimse olmadığı için izinsiz kullandığı yayla evinde yeyip içtiklerinin tek-tek listesini yaptıktan sonra parasını bırakan yazdığı pusulayla helallik dileyen Metmetçiği de hatırladık mı?
Millî karakterimiz ve Türk ahlakımızla bir daha övünmedik mi?
Devrimcilerine de, ülkücülerine de bizim kuşağa; zamanın sağcı-solcu lümpenleri terörist diye iftira etmişler, kahrolasıcalar!
Bizim kuşağın, hangi görüşe mensup militanları; böylesine kahpece sivillere saldırdı?
Bu memleketin heyecanlı, duyarlı vatansever ve milliyetperver Türk gençlerini birbirine salıp dövüştürdü ve bu kavgadan oy devşirdiler! Gerçi onlarında akılları, bu atı torbalı dövüştürme kurnazlığına ermezdi sanmıyorum!
Eğer onların da akılları erse, ferâsetleri kavrasaydı; Haçlı'nın özellikle ABD'nin 6 sefer iktidardan indirmesine rağmen yedinci kere gelmeyi başaran Süleyman Demirel'e; "Amerikan uşağı" derler miydi?
Sıradan ve bir yerlerin adamı olan biri; 21. yy.'ın ortalarından itibaren bölge ve dünyada "Su Savaşları"nın olacağını öngörerek yaptıklarıyla, "Barajlar Kralı" unvanını kazanabilir miydi?
3 Haziran 2001 'de Antalya'da; "Yalnızca 20. yüzyılda dünya nüfusu üç kez artarken su tüketimi yedi kat artmıştır. Kişi başına düşen su miktarı ise, sadece son 40 yılda yüzde 40 azalmıştır" tespitini yaptıktan sonra yapılan su israflarını örneklemiş; "Su sorunu, paylaşım sorunu değildir, suların kullanım ve muhafazasında etkinliğin artırılması sorunudur" diyerek önümüzdeki 40-50 yılın meselesini tespit ederek çarelerini üretmeğe çalışan bir bir millet evladına, demedik laf, etmedik hakaret bırakılmamıştı!
O zaman; ne Demirel'in, ne de dediklerinin farkında olamamıştık!
Çünkü ülkücüler de, devrimciler de ağız birliği etmişçesine; "Amerikan uşağı" diyorlardı! "Mason-Morison Süleyman" diyorlardı!
Oysa; işi ayinesi değil miydi kişinin? Şimdi vicdanları sızlamıyor mu?
Konumuza dönersek; "Bir musîbet, bin nasihattan evlâdır!" demiş atalarımız. İnşallah gerekli dersi alarak kahpeliklerin tekrarlarını önlemek için gerekli ve yeterli tedbirler alınır!
Taşeron terör örgütlerini kurup destekleyenlerle ısrarla birlikte olmaya gayrete devam edersek; "Ben umarız bacımdan, bacım ölür acından!" tekerlemesini yaşarız Allah korusun.
Ya akledeceğiz, ya da başımıza pislik yağdırılmaya devam edecek!
"DÎNİ BİRLİK SAĞLANMADAN, MİLLÎ BİRLİK SAĞLANAMAZ." (Prof. Dr. Haydar BAŞ).
Selâm, sevgi, duâ...
Bugünler, sokaklarda Fuzuli'yi arıyorum, şaşırmayın!
Çünkü günümüzü ve hepimizin ruh halimizi, bugünleri bizimle yaşamayan birinin bu kadar net anlatabilmesi mümkün mü?
Veya Osmanlı'nın zirve dönemi Kanuni zamanında yaşayan ve "Selâm verdüm rüşvet değüldür deyu almadılar, hüküm gösterdim fâidesüzdür deyu mültefit olmadılar" bölümüyle meşhûr Şikâyetname'yi yazdıran zihniyet, "Yeniden Osmanlı" hayalleriyle yeniden canlandı ve yeni Fuzuliler var "Yeni Türkiye"de!...
Başka türlü olsa; "Memurun bahşişi peşin verilmeli" ana öğüdü ile büyüdüğünü söyleyen İranlı Reza Zarrab'dan, 700 bin liralık saat, hediye alınabilir miydi?
Ama kurban olduğum Allah, ibreti ahirete bırakmıyor!
Aslında bu Reza Zarrab hakkında da müstakil bir yazı yazmam gerek ama tenezzül etmeli miyim bilmiyorum!
Neyse, konumuz; terör!
Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılan kaleşnikoflu ve bombalı terör saldırısı! 34 masum sivilin öldürülüp 17'si ağır olmak üzere 230 sivilin yaralanması!
Kalleşlik mi, kalleşlik!
Kahpelik mi, kahpelik!
13 Kasım 2013'te Paris'te bir dergiye yapılan terörist saldırının kilit şüphelilerinden Salah Abdeslam'ın 18 Mart 2016'da Brüksel'de yakalandığında üzerinden bir not kâğıdının düşürüldüğü ve o kâğıttan alınan bilgi veya talimatla saldırının misilleme olarak yapıldığı iddiaları, Belçika basınında var!
Terörün; ırkı, dini, dili, vatanı yok biliyoruz!
Savaşı savaşlıktan çıkaran, güya evrensel insan hakları, ileri demokrasi falan tezleriyle millî ahlakları hedef alarak çökertmeye çalışan Avrupa'nın bumerangı, sahibine geri döndü!
21. yy. günümüz Haçlılarının; özellikle İslam dünyasına karşı kullanmak için icat ettikleri, örgütledikleri taşeron kiralık psikopatlar, kendilerine zarar vermeğe başladı!
Daha önce benzer olayları, Üsame Bin Ladin ve ABD arasında da izlemiştik!
Yıllardır ısrarla, "Bumerang mutlaka atana döner" der dolaşırız.
Fransa'dan sonra Belçika'da peşpeşe patlayan bombaları, hangi taşeron örgütün patlattığı önemli değil, niye Avrupa'da patlattıkları önemli!
Avrupa Birliği adı altında, 21. Yüzyıl Haçlısı'nın oluştuğunu anlayamamak için ya bakar-kör, ya da aptal olmak lazım!
Üye ülkelerin sayısı 25'i aşmışken, bayrakları hâlâ 12 yıldız! Hz. İsa'nın Havarileri'nin 12 kişi olmasına vurgulama olduğunu bilmeyen mi var?
Türkiye'nin AB'ye alınmasının mümkün olmadığını çünkü Müslüman olduğunu, kaç AB üyesi ülke açıkladı, farkında değil miyiz?
Dünyanın neresinde olursa olsun katledilen masum sivillere üzülmemek, insanlık değildir! Biz Savaşa, hatta savaştan daha öte bize göre fethetmeye, onlara göre işgale gittiğimiz ülke sınırları içerisinde, askerin kopardığı her üzüm salkımına karşılık, altın bağlamış bir kültürün mirasçılarıyız!
Günümüzde de; geçtiğimiz aylarda haber olmuştu; Bolu Dağlarında görev icabı yolunun düştüğü ve kimse olmadığı için izinsiz kullandığı yayla evinde yeyip içtiklerinin tek-tek listesini yaptıktan sonra parasını bırakan yazdığı pusulayla helallik dileyen Metmetçiği de hatırladık mı?
Millî karakterimiz ve Türk ahlakımızla bir daha övünmedik mi?
Devrimcilerine de, ülkücülerine de bizim kuşağa; zamanın sağcı-solcu lümpenleri terörist diye iftira etmişler, kahrolasıcalar!
Bizim kuşağın, hangi görüşe mensup militanları; böylesine kahpece sivillere saldırdı?
Bu memleketin heyecanlı, duyarlı vatansever ve milliyetperver Türk gençlerini birbirine salıp dövüştürdü ve bu kavgadan oy devşirdiler! Gerçi onlarında akılları, bu atı torbalı dövüştürme kurnazlığına ermezdi sanmıyorum!
Eğer onların da akılları erse, ferâsetleri kavrasaydı; Haçlı'nın özellikle ABD'nin 6 sefer iktidardan indirmesine rağmen yedinci kere gelmeyi başaran Süleyman Demirel'e; "Amerikan uşağı" derler miydi?
Sıradan ve bir yerlerin adamı olan biri; 21. yy.'ın ortalarından itibaren bölge ve dünyada "Su Savaşları"nın olacağını öngörerek yaptıklarıyla, "Barajlar Kralı" unvanını kazanabilir miydi?
3 Haziran 2001 'de Antalya'da; "Yalnızca 20. yüzyılda dünya nüfusu üç kez artarken su tüketimi yedi kat artmıştır. Kişi başına düşen su miktarı ise, sadece son 40 yılda yüzde 40 azalmıştır" tespitini yaptıktan sonra yapılan su israflarını örneklemiş; "Su sorunu, paylaşım sorunu değildir, suların kullanım ve muhafazasında etkinliğin artırılması sorunudur" diyerek önümüzdeki 40-50 yılın meselesini tespit ederek çarelerini üretmeğe çalışan bir bir millet evladına, demedik laf, etmedik hakaret bırakılmamıştı!
O zaman; ne Demirel'in, ne de dediklerinin farkında olamamıştık!
Çünkü ülkücüler de, devrimciler de ağız birliği etmişçesine; "Amerikan uşağı" diyorlardı! "Mason-Morison Süleyman" diyorlardı!
Oysa; işi ayinesi değil miydi kişinin? Şimdi vicdanları sızlamıyor mu?
Konumuza dönersek; "Bir musîbet, bin nasihattan evlâdır!" demiş atalarımız. İnşallah gerekli dersi alarak kahpeliklerin tekrarlarını önlemek için gerekli ve yeterli tedbirler alınır!
Taşeron terör örgütlerini kurup destekleyenlerle ısrarla birlikte olmaya gayrete devam edersek; "Ben umarız bacımdan, bacım ölür acından!" tekerlemesini yaşarız Allah korusun.
Ya akledeceğiz, ya da başımıza pislik yağdırılmaya devam edecek!
"DÎNİ BİRLİK SAĞLANMADAN, MİLLÎ BİRLİK SAĞLANAMAZ." (Prof. Dr. Haydar BAŞ).
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017