Avrupa'nın kırmızı çizgileri ve Cenevre'deki diplomasinin zorlu dengesi
26.11.2025 00:00:00 / Güncelleme: 26.11.2025 00:26:22
Geçtiğimiz hafta Cenevre, uluslararası gündemin odak noktası oldu. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve Ukrayna'dan temsilcilerin katıldığı toplantılar, Avrupa ve küresel güvenlik konularında yeni bir dönemin habercisi niteliğindeydi. Toplantının merkezinde, ABD tarafından hazırlanan ve basına yansıyan 28 maddelik barış planı vardı. Ancak plan, Avrupa ülkelerinin kendi güvenlik ve egemenlik çıkarları açısından bazı tartışmaları beraberinde getirdi.
Avrupa'nın yaklaşımı toplantının en dikkat çeken unsurlarından biri oldu. Avrupa ülkeleri, Ukrayna konusunda ortak bir karar alma niyetinde olduklarını net bir şekilde ortaya koydu. Avrupa, Ukrayna'yı yalnız bırakmak istemiyor; dolayısıyla herhangi bir plan, Avrupa'nın onayı olmadan uygulanamayacak. Bununla birlikte Avrupa, kendi güvenliğini ilgilendiren konularda söz sahibi olmak ve karar süreçlerine aktif biçimde dahil olmak istiyor. Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in açıklamaları bu yaklaşımı özetliyor: Avrupa, Ukrayna'ya yönelik tek taraflı tavizlere karşı temkinli ve kararlı bir duruş sergiliyor.
Avrupa'nın kırmızı çizgileri
Avrupa'nın Cenevre'de belirlediği kırmızı çizgiler üç ana başlıkta öne çıkıyor:
1. Toprak tavizi yok: Avrupa, Ukrayna'nın kendi toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini ve tek taraflı tavizlerin kabul edilmemesini temel bir ilke olarak görüyor. Bu, domino etkisi yaratabilecek bir örneklemeye karşı da bir önlem niteliğinde.
2. Uluslararası platformlar: Avrupa ülkeleri, Rusya'nın uluslararası platformlara dönüşüne dair adımların, tüm ilgili tarafların ortak rızası olmadan gerçekleşmemesi gerektiğini savunuyor.
3. Güvenlik ve egemenlik kararlarında katılım: Avrupa, güvenlik kararlarında kendi rolünü korumak istiyor. Ukrayna ile ilgili politikaların yalnızca bir dış aktörün belirleyiciliğinde olmaması, Avrupa için temel bir prensip.
ABD'nin tutumu
ABD toplantıda planın uygulanmasını hızlandırmak ve Ukrayna'yı bazı başlıklarda yönlendirmek istiyor. ABD temsilcileri, sürecin hızlı ilerlemesi gerektiğini, uluslararası iş birliğinin önemini ve koordinasyonun sağlanmasının öncelikli olduğunu ifade ediyor. ABD'nin yaklaşımı, planın uygulanabilirliğini ve sürecin uluslararası düzeyde desteklenmesini hedefliyor. Ancak Avrupa, bazı maddelerin kendi güvenlik ve egemenlik alanlarını doğrudan ilgilendirdiğini vurguladığı için, bu yaklaşım taraflar arasında tartışma yarattı.
Rusya'nın perspektifi
Rusya, toplantıya doğrudan katılmasa da sürecin önemli bir parçası olarak değerlendiriliyor. Basına yansıyan bilgiler, Rusya'nın bazı uluslararası platformlara geri dönme ve barış planına dair görüşleri üzerinde farklı değerlendirmeler yapıldığını gösteriyor. Ancak sürecin ilerleyebilmesi için Rusya'nın atacağı adımların belirleyici olacağı, taraflarca ortak bir anlayış olarak ifade ediliyor. Avrupa'nın kırmızı çizgileri, Rusya'nın tek taraflı adımlarının süreci etkilememesini ve uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmesini öngörüyor.
Türkiye'nin pozisyonu
Türkiye toplantıya doğrudan katılmasa da süreci yakından takip eden ülkelerden biri olarak dikkat çekiyor. Türkiye'nin yaklaşımı, uluslararası hukuk, karşılıklı saygı ve diplomatik iş birliği temelinde şekilleniyor. Ankara, bölgesel güvenlik ve diplomatik süreçlerde tecrübeli bir aktör olarak, uygun gördüğü durumlarda yapıcı katkılar sunabilecek kapasiteye sahip. Türkiye'nin temel tutumu, tüm tarafların diyalog kanallarını açık tutması ve barış sürecinin hukuki çerçevede ilerlemesini desteklemektir.
Farklı görüşler ve diyalog alanı
Cenevre'deki toplantılar, farklı önceliklerin ve görüşlerin bir araya geldiği bir platform oldu. Avrupa, Ukrayna'nın güvenliğini öncelikli görüyor ve kendi kırmızı çizgilerini belirlemiş durumda. ABD, sürecin hızlanmasını ve koordinasyonun sağlanmasını önemsiyor. Rusya, uluslararası platformlar ve barış planına dair görüşlerini hala dolaylı yollardan iletirken; Türkiye sürecin dikkatle izlenmesini ve diplomatik iş birliğinin güçlendirilmesini destekliyor.
Toplantının en büyük mesajı, farklı bakış açılarına rağmen diyalog zemininin hala korunduğuydu. Bu, çözümün ancak karşılıklı adımlar ve iş birliği ile mümkün olabileceğini gösteriyor. Taraflar arasındaki görüş ayrılıkları, sürecin doğal bir parçası; önemli olan bu farklılıkların diplomatik yollarla ele alınması.
Sonuç: Barış süreci ve zorluklar
Cenevre'deki görüşmelerden hemen bir sonuç çıkmasa da sürecin ilerleyebileceğine dair işaretler mevcut. Avrupa, Ukrayna'ya ilişkin kararların kendi katılımı olmadan alınamayacağını net biçimde ortaya koyarken; ABD sürecin hızlı ilerlemesini ve koordinasyonu savunuyor. Rusya'nın sürece aktif katılımı ve Türkiye'nin izleyici ve destekleyici rolü, sürecin çok taraflı doğasını gösteriyor.
Barış süreçleri nadiren kısa ve kolay olur. Ancak Avrupa'nın kırmızı çizgileri, tarafların önceliklerini ve sınırlarını netleştirmesi açısından önemli bir adım. Ukrayna'nın güvenliği ve egemenliği, tüm tarafların dikkate aldığı temel bir unsur olarak sürecin merkezinde yer alıyor. Cenevre masasında henüz somut bir anlaşma çıkmasa da bu diyalog kanallarının açık olması, barış yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Bürüç / diğer yazıları
- Avrupa'nın kırmızı çizgileri ve Cenevre'deki diplomasinin zorlu dengesi / 26.11.2025
- Pasifik'in nabzı: Su, çip ve güç – Tayvan'ın görünmez stratejik haritası / 25.11.2025
- Trump'ın barış planına AB'nin temkinli duruşu / 24.11.2025
- Zelenskiy'nin iki ateş arasında kaldığı an: 'Onur mu, ortak mı?' / 23.11.2025
- Karayipler'de ABD ile Venezuela arasında ne dönüyor? / 22.11.2025
- Orta Doğu'da yeni savunma dinamikleri / 21.11.2025
- Epstein dosyaları üzerinden küresel şeffaflık dersi / 20.11.2025
- Almanya'nın savunmadaki yeni dönemi: Avrupa için ne anlama geliyor? / 19.11.2025
- Japonya'nın stratejik dengesi ve Ankara mukayesesi / 18.11.2025
- Kıbrıs'ta yeni dönem 5+1: Denktaş dönemi ile bugünün karşılaştırması / 15.11.2025
- Pasifik'in nabzı: Su, çip ve güç – Tayvan'ın görünmez stratejik haritası / 25.11.2025
- Trump'ın barış planına AB'nin temkinli duruşu / 24.11.2025
- Zelenskiy'nin iki ateş arasında kaldığı an: 'Onur mu, ortak mı?' / 23.11.2025
- Karayipler'de ABD ile Venezuela arasında ne dönüyor? / 22.11.2025
- Orta Doğu'da yeni savunma dinamikleri / 21.11.2025
- Epstein dosyaları üzerinden küresel şeffaflık dersi / 20.11.2025
- Almanya'nın savunmadaki yeni dönemi: Avrupa için ne anlama geliyor? / 19.11.2025
- Japonya'nın stratejik dengesi ve Ankara mukayesesi / 18.11.2025
- Kıbrıs'ta yeni dönem 5+1: Denktaş dönemi ile bugünün karşılaştırması / 15.11.2025

















































































