Ayasofya, çoklu baro ve gerçek sorunlar

Bir siyasi iradenin öncelikli olarak yapması gereken, vatandaşlarının sorunlarıyla ilgilenmek ve bunlara en kısa zamanda çözüm üretmektir.

En önemli sorunlar da ekonomik olanlardır, çünkü işin temeli ekonomidir; ekonomik sorunlar çözülmeden diğer sorunları çözmek mümkün değildir.

Türkiye'nin işsizlik, borç, bütçe açığı, gelir darlığı ve adaletsizliği, tüketim daralması, üretim maliyetlerinin yüksekliği, icralar, her konuda ithalata mahkum olma gibi birçok kangrenleşmiş ekonomik sorunu vardır. 

Ama siyasilerimizin odaklandığı konular bunlardan farklı konulardır.

Bugünlerin en önemli gündem maddeleri; çoklu baro düzenlemesi ve Ayasofya'nın ibadete açılması meseleleri idi…

Epey zamandır bu gündemlerle yatıyoruz, kalkıyoruz.

Peki, ya kangrenleşmiş ekonomik sorunlar? Onlar, bunların gölgesinde kaldı.

Şimdi çoklu baro yasası da, Ayasofya'nın ibadethaneye dönüştürülmesi de onaylandı.

Bu adımlarla, siyasetin asıl çözmesi gereken işsizlik sorunu çözülecek mi? Hayır…

Borçlar ödenebilecek mi, bırakın ödenmeyi döndürülebilecek mi? Hayır…

Bu yılın ilk 5 ayında bütçe açığı 90,1 milyar TL çıkmıştı, yılsonuna 200 milyar TL'nin üstünde bir bütçe açığı bekleniyor, bu çözülecek mi? Hayır…

Gelir darlığı ve adaletsizliği bir çözüme kavuşacak mı, asgari ücret normal bir yaşam seviyesi olan yoksulluk sınırının üstüne taşınabilecek mi? Hayır…

İnsanlarımız gelir darlığı ve yoksunluğu sebebiyle tüketim kabiliyetini kaybetti, vatandaşın cebine bir şekilde para konulup, borçlandırılmadan tüketim kabiliyeti, alım gücü artırabilecek mi? Hayır…

Ülkemizde üretim, yüksek faiz, ithal hammadde, ithal enerji, yüksek vergi denkleminde yürütülüyor, dolar da sürekli artmaya devam ediyor. Yani üretim maliyetleri sınır tanımıyor. Maliyetler aşağı çekilerek üretim cazip hale getirilebilecek mi? Hayır…

Vatandaşların bankalara olan borçları 700 milyar TL'yi geçti, icra dosyalarının sayısı 26 milyonu aştı, bu sorunlar çözülebilecek mi? Hayır…

Her konuda ithalata mahkûmuz, üretim için ihtiyaç duyulan girdiler de ithal, en temel tarım ve hayvancılık ürünleri de… Bu adımlarla bu girdaptan kurtulabilecek miyiz? Hayır…

Vatandaş işsiz, aç… Vatandaş borç batağında, icralık… Vatandaş cinnetin eşiğinde…

Ama vatanadaş mutlu(!), çünkü Ayasofya'da namaz kılacak.

Ey siyasiler! Siz asıl göreviniz olan vatandaşın karnını doyurma görevini başarın, merak etmeyin vatandaş namaz kılacak çok yer bulur.

İnancımıza göre, dünyada "temiz olan" her yer, her mekan namaz için uygundur.

Siz görevinizi yapın, vatandaş da görevini nerede yapacağını bilir.

Çoklu baroya geçince, vatandaşın borç ve icra tablosu mu düzelecek?

Çoklu baro genel anlamda vatandaşın ne işine yarayacak?

Türkiye'de gerek siyasilerde, gerekse onları seçen millette çok yanlış bir anlayış var.

Siyasiler, ülkenin ve vatadaşların ekonomik sorularının çözümü konusunda kendilerini sorumlu görmüyorlar; vatandaşlar ise seçtikleri siyasilere, "bu sorunların çözümünde gerçekten ehiller mi" bakmıyorlar.

Böyle bir siyaset ikliminde söyler misiniz sorunların çözümü hiç mümkün mü?

Siyaset ben çözmekle mükellef değilim diyor, seçmen de evet değilsin diyor.

Yaşanan kayıkçı kavgaları, vatandaşların siyasi tercihleri bunun ispatıdır.

Böylece siyasiler, iktidarıyla muhalefetiyle her seçim döneminde farklı tiyatrolarla seçmeni istedikleri noktaya getirdiler, bu sefer ki malzeme de belli, Ayasofya'nın ibadete açılması… Bu büyü bozulmadan en yakın zamanda bir erken seçime giderler herhalde… 

Türkiye'nin siyasileri vatandaşlara "seçimlik" yönelip, siyaseti kendileri için "geçimlik" gördükleri müddetçe vatandaş asla sorunları için bir çözüm bulamayacaktır.

Prof. Dr. Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli'ni yazarak sadece ekonomik sorunların bilimsel çözümlerini önümüze koymadı, aynı zamanda Bağımsız Türkiye Partisi'ni (BTP) kurarak "bir siyasetçin nasıl olması gerektiğini" de gösterdi.

Siyaset çözüm odaklı olmalıdır. Prof. Dr. Baş, siyasetin vazifesinin vatandaşın karnını doyurmak, sırtını giydirmek, ona aş ve iş imkanı sunmak, onu her konuda korumak, adaleti tesis etmek olduğunu her fırsatta söylemekteydi.

Siyaset vatandaşı kandırmak değil, vatandaşın kandırılmasına müsaade etmemektir.

Siyaset yabancılardan icazet alarak yabancılara hizmet etmek değil, milletinden icazet alarak milletine hizmet etmektir.

Gerçek siyasetçi her seçimde farklı bir tiyatro oynamaz, buna gerek de duymaz, yaptıkları icraatlar zaten onun aynasıdır.

İşte Sayın Baş, sunduğu modellerle, çözümlerle, projeleriyle, siyaset anlayışıyla hep bunu ortaya koydu ve "nasıl bir siyaset" sorusunun hep pratik cevabı oldu.

Bugün bu duruşu BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş beyefendi aynen göstermektedir.

Milletimiz artık tiyatro değil de çözüm görmek istiyorsa, tek çıkış yolu BTP'dir.