Arabesk, damardan denilen türden bir şarkı var:"Zaman kötü korkuyorum gitme sevdiğim."Fark ettim ki, Anadolu insanının, hatta Türk dünyasının, zaman ve felekle açıktan-gizliden bir çekişmesi var!"Zaman kötü" der, kendisini veya incittiği karşısındakini atlar!"Kahpe felek, sana nettim, neyledim?/Attın gurbet ele parelerimi!" diye sorgularken yerini-yurdunu terk eden kendisini atlar!Bu tavır; kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa yaşatılarak seyreder!Şimdi de biz; "Zalim bir zamana kaldık!" diye zamanı malzeme ederek kendimizi savunuyoruz güya! Hem de kendimize karşı!Sandığa zaman mı giriyor yahu?Sandığa girenleri, zaman mı oyluyor?Başımıza belâ olanları, zaman mı seçiyor ki, zâlim zaman olsun?Bunları zaman yapıyorsa, bunları felek yapıyorsa; zaman kim, felek kim kardeşim?Nerede otururlar, kaç kişiler, ne iş yaparlar, hangi partililer?Zamanla veya felekle arası iyi olan; zengin-fakir, genç-ihtiyar, kadın-erkek, Asyalı-Avrupalı, Afrikalı-Sibiryalı her hangi bir kişi tanıyan, gören, duyan var mı?"Zaman hızlı, ömür çok kısa!" diye biz de söyleniriz bazen ama bizim söylenmemizde bir dayanağımız, bir delîlimiz var; "Gökyüzünden yeryüzüne kadar yönetim işini düzenler. Sonra sizin hesap etmenizle süresi bin yıl olan bir günde O'na yükselir" (Secde, 6) ayeti ve benzer ayetler hep aklımızdadır zamanla halleşirken! Öylesine aklımızdadır ki, "bizim saymakta olduğumuz günlerden bin yıla denk bir gün"ün içinde, ömrümüzün kısalığının hep farkındayızdır.Geçmez zannedilen ömrün, zamanın içinde, daha başladığı anda bittiğinin farkındalıkla acele ederiz ama bizim acelemiz; kaçan zamanı kovalamak, geçen zamana yetişmek için değildir; "Gâh ağlaya gâhi güle/Yetişmek için menzile" gideriz biz gündüz-gece.Ne yaptıklarının farkında olanlar, ne yaptığımızın farkında olalım diye;"Cehennem yerinde hiç ateş yoktur,Herkes ateşini burdan götürür!" şeklinde ve benzer sözlerle, kıssalarla, şiirlerle bizi uyaranlarımız vardır her zaman...Kıssa bu ya; Ünlü Abbasi halifesi Harun Reşid, suratını asık gördüğü Behlül Dânâ'ya:- Bu ne hal Behlül, nerden geliyorsun? diye sorar.Behlül:- Cehennemden geliyorum Sultanım!- Cehennemde ne işin vardı?- Tandıra ateş lazımdı, ateş almaya gitmiştim.Şaşırdığını belli etmeden Harun Reşid:- Getirdin mi bari, diye sorunca,Behlül:- Hayır. Getiremedim. Cehennem görevlileriyle görüştüm; "Burada ateş olmaz, herkes ateşini buraya, dünyadan kendisi getirir" dediler diye cevaplar!Benzer yüzlerce şiir, onlarca kıssa biliriz ama hâlâ zamanla, felekle çekişmeye veya çekiştiğimizi zannetmeye de devam ederiz!Kahpe feleğe, kötü zaman kızmaya devam ederiz!Yahu! Kötü de, kahpe de biziz! Ve kahpeliğimiz de, kötülüğümüz de kendimize!Sadece kendimize kahpelik, kötülük etsek yine vicdânî sayılabilir!Biz, kurunun oduna yaşı da yakıyoruz psikopatça, sonra da; "Kurunun oduna yaş da yanar!" diye utanmadan kendimizi teselli ediyoruz!Doğruyu söylemiyoruz, doğru söyleyeni duymuyoruz!Elin gâvuru duyuyor, Rus'u duyuyor, BRICS Ülkeleri duyuyor, görüyor; Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayarak ABD'nin 'Boyalı Kâğıt'tan imparatorluğunu çökertmeğe başlıyor ama biz; Milli Devlet-Sosyal Devlet Projesi'nin ve Millî Ekonomi Modeli'nin mucidi Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'yı görmemek için gözlerimizi kapatıyor, kulaklarımızı tıkıyoruz!Bu kadarla da yetinmiyoruz; medya şebeği Jöleli Saray Soytarısı'nın; "Milli Ekonomi Modeli'ni Türkiye'de RTE başarıya ulaştırdı!" sözlerini alkışlıyoruz!Yalancıyı Allah kahretsin mi?İntihal de olsa, yani uğrulayarak da olsa; "Milli Ekonomi Modeli'nin uygulandığı Rusya'da asgari ücret 10 dolardan 2.000 dolara çıkmışken, bizde niye açlık sınırları altında A kahrolasıca?" sorusunu sormuyoruz!Devekuşu misali, kafasını kuma gömen gömene!Gerçeklere gözünü, kulağını kapatan kapatana!Biri sağdan, biri soldan; biri ümmetçilikle biri şövenizmle milleti bölen bölene!Biri şarapla, biri haşhaşla; biri talih oyunlarıyla, biri Milli Piyango'yla milleti sarhoş eden edene!Ayılana, Milli Piyango; bayılana Kollu makine!Kandıran kandırana, "Titan titana!"Ehl-i Beyt Dostu, Hüseynî Duruşlu bir Allah dostu ve Millet evlâdı da, tek başına yıllardır; bu sarhoş milleti ayıktırmak gayretinde sabırla!Vallahi başka çare yok!Artık konuşarak, gerekirse sövüşerek; kucaklaşarak, gerekirse dövüşerek; sarhoşun defterini okumamak kaydıyla milleti ayıktırmak mecburiyetindeyiz!Yoksa biz de zamana ve feleğe kafa tutarak, havanda su dövenlerden oluruz!Giden zaman olur, geçen ömrümüz olur!"Sizi çağıracağı gün, O'nu hamd ederek çağrısına derhal uyacaksınız ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz." (İsrâ-52) Gerçeği ile yüzleşiriz pişmanlar ve "kendisine zulmedenlerden" olarak!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017