logo
19 MART 2024

Ayna

15.03.2021 00:00:00
'Ayna' seslendirme dosyası:

1977 tarihinde tanışmıştım muhterem merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamla. 1980'de mürebbî-merebbâ (sonunda ? yok) düzeyine çıkmıştı birlikteliğimiz. 

Acı-tatlı, hüzünlü-neşe kaynağı, dertli-tasalı nice hatıralar barındırır o yıllar.

Mudanya'da idim.

Bana ulaşamayanlar aile bireylerimi aradılar.

Hocam seni arıyor dedi uzun uğraşı sonucu telefonumdan bana ulaşabilen arkadaş.

"Hocam seni arıyor" cümlesinin nasıl bir ağırlık taşıdığını bilen bilir.

Hemen hocamı ara dedi devamında.

Telefonundan kendisine ulaşıp; "Müslim bir konu var ama telefonda çözemeyiz, buraya gelmen lazım" cümlesi mübarek fem-i muhsinesinden dökülünce endişem zayii olmuş, tarifi imkânsız bir sevinç kuşatmıştı beni, yanına davet etmenin mutluluğunu da ekleyerek.

Çokça hayır barındıran bir işin layık olmadığım halde hissedarı etmişti beni.

"Bu işi çözse çözse sen çözersin" sözü 1981'e, lise son sınıf öğrencisi olduğum yıllara taşımıştı beni.

O yıllar bir şey yapacak olsam mutlaka danışır iznini isterdim.

Bir, iki, üç, mübarek baktı bunun arkası gelmeyecek, bir Cuma günü, Kemeraltı'nda baba yadigârı o meşhur mağazada otururken yanına vardım, niyetimi anladı, mütebessim bir çehre ile bana baktı ve: "Müslim! Sana destur, ne istersen yapabilirsin" dedi. O desturun bereketiydi ben lise son sınıfı devlet memuru olarak bitirdim. 

Gün içinde ilk işi himmetleriyle hayırla sonlandırmıştık.

Hayır üzre olanın hayatı hayır için hep aktif olur ya, akşam iki kardeşimizin sözü vardı.

Oldukça kalabalık bir aile meclisindeydik artık.

Beklemediğim bir anda mübarek sesi ile kendime geldim: Konuş Müslim!

Beklediğim zamanlar da olurdu, çok beklerdim, beklediğimle kalırdım.

Gün içinde yaşanmış olumlu havanın heyecanıyla konuşmaya başladım:

-Muhterem Hocam! Malumunuz, büyük manâ insanı Abdulkadir Geylanî için şöyle bir menkıbe anlatılır: Bağdat'ta mescidde vaaz verirken ne zaman cennetten bahsetsem cemaattekiler kendi iç âlemlerine dalar, cennette dolaşmaya başlarlardı.

Ama, ne zaman cehennemden bahsedecek olsam, herkes yanındakine "işte cehennemlik" biri diye göz ucuyla süzmeye başlardı...

Gülümsemesi geçince devam ettim.

Bu misal dedim, gerek biz ilahiyat eğitimi almışlar, gerekse sonradan ilahiyatçılar (gülüşmeler), Allah Resûlü kıyamet alametlerini sanki bizim dışımızdakiler için haber vermiş gibi anlatırız. Oysa Allah Resûlü bu alametleri biz ümmetini ikaz sadedinde, kendilerine çeki-düzen versin diye haber vermiştir. 

Bize düşen, haber verilen bu alametlerden bizde var mı, yok mu diye düşünmektir.

Varsa, nasıl uzak dururum, kendimi nasıl koruyabilirim?  

Sözümü kesip; "duyuyor musunuz Müslim hocanın dediklerini?" sorusuna "evet, duyuyoruz" cevabını verenler anlattıklarımın şahididirler. 

Evet, önce, ben düşünmeliyim bu Nebevî birer mucize mesabesinde kıyamet alametlerinden bende var mı? Kaç tanesini taşıyorum? Ne yapar, yasıl yapar ve bunlardan kendimi güvende tutabilirim.

Yani aynayı başkalarına değil kendime tutmalıyım, eğer sözlerimde, iddiamda samimiysem.

Ebû Cehil

Eleştirel çok şey söylemek mümkün olsa da hiss ü heyecanımıza tercüman olduğu için her seferinde ilk kez gibi izlediğimiz 'Çağrı Filmi'nde bir sahne var.

(Senaryosunu Ümeyyeoğulları yazmış, günümüz Sufyanîleri de sponsor olmuş gibi).

Bir avuç sahabi, aralarında Rahmet ve şefaat Nebî'si, Yüce Allah'ın: Kalk ve açıktan kaçınılmaz son ile korkut, hakikati/tevhidi ilan et" emrini yerine getirmek için Kâbe'nin etrafındalar.

Mekke müşrikleri, olanca kin ve nefretlerini kuşanmış, ellerinde taş, sopa ve sair ne varsa onları engellemeye çalışıyor.

Tam o esnada Hz. Hamza olay mahalline varıyor.

Yüzü gözü kan revan içinde kalmış bir avuç insan, aralarında yeğeni Muhammed (s.a.a).

Mazlumları savunmaya mecbur hisseder kendini ve Ebû Cehil ile tartışmaya, hatta onu aşağılamaya başlar.

Ebû Cehil'in: "Senin yeğenin yalancının biridir" sözüne verdiği şu cevabı ben yeri gelince hep kullanırım: "Konuşturmadınız ki, nerden biliyorsun yalan söylediğini?"

Nice hakikat eri aynı kaderi yaşamadı mı; konuşmasına müsaade etmeyenlerce yalancılıkla itham edilen… 

Resulüllah'a "sefih" deyince de Hz. Hamza'nın (ve men esfehu minke/senden daha sefihi mi var?) deyip Ebû Cehl'in suratına indirdiği tokat, yukarıdaki sözü kadar paha biçilmezdir.   

Filimde geçmeyip tarih kitaplarında yazdığına göre (merhum hocam Hacı Sefer Efendi anlatmıştı) ki, Ebû Cehil Mekke'de saygın bir kişiliğe sahiptir. Ebu'l Hakem/Bilgeliğin Babası'dır, Mekke'nin liderliğini yapmıştır. Öyle tırışka biri değildir hani. Adamları, bu olay sonrası Hz. Hamza'ya saldırmak ister, müsaade etmez Ebû Cehil.

Niçin sorusuna cevabı ibretliktir.

"Bana kızıp Müslüman olur diye korktum."

Bütün itibarını yerlere seriyor, kişiliğini üç kuruşa tenzil ediyor, ne için?

Dindaşını, davâ arkadaşını kaybetmemek için.

Huzur hakkı, Muzur hakkı

Kimi bir işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı olarak) bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey (kamuya) hainliktir." (Ebû Dâvûd, İmâre, 9-10)


 
Müslim Karabacak / diğer yazıları
"Akıllı tarım uygulamalarıyla verimi 40'a katlayacağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
İsrail duyuru yapmadan Refah'a saldırı başlattı
Çok sayıda Filistinli hayatını kaybetti
AB'den fanatik Yahudilere yaptırım kararı
İsrailli bakandan 'genişletme' çağrısı
'Açılış' adı altındaki mitingler Meclis gündeminde
Maliyeti ne kadar?
Geçen hafta alan kaybetti
Bitcoin'de sert düşüş başladı
Davul çalan kendini başka ilçede buluyor
Bu mahallede yüz yıllardır davul çalınmıyor
Yüklü miktarda para ve külçe altınla yakalandı
FETÖ'den aranıyordu
İhracat azalıyor, ithalat katlanıyor
Sorun derinleşiyor, atölyeler kapanıyor
'Önce Atamızdan sonra Türk halkından özür dilesin'
Aytekin Şef'ten AKP'li başkana çağrı
Bir ayda 145 bin 480 emekli maaşı harcandı
Emekliye cefa, Saray'a sefa!
Rıza göstereceği tek 'darbeyi' açıkladı
'Ben o darbeye teslim olurum'
'Kazanamazsam geleceğimi düşünmem gerekir'
TİP'in Zan kararının perde arkası
MOSSAD Başkanı ve HAMAS lideri masada
Esir takası müzakereleri başladı
Filistinlilerin arazisine mahkeme el koydu
Gasp devam ediyor
Para sayılan ofisin sahibi avukatın ifadesi
'3 saat boyunca para getirdiler'
"Akıllı tarım uygulamalarıyla verimi 40'a katlayacağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
İsrail duyuru yapmadan Refah'a saldırı başlattı
Çok sayıda Filistinli hayatını kaybetti
AB'den fanatik Yahudilere yaptırım kararı
İsrailli bakandan 'genişletme' çağrısı
'Açılış' adı altındaki mitingler Meclis gündeminde
Maliyeti ne kadar?
Geçen hafta alan kaybetti
Bitcoin'de sert düşüş başladı
Davul çalan kendini başka ilçede buluyor
Bu mahallede yüz yıllardır davul çalınmıyor
Yüklü miktarda para ve külçe altınla yakalandı
FETÖ'den aranıyordu
İhracat azalıyor, ithalat katlanıyor
Sorun derinleşiyor, atölyeler kapanıyor
'Önce Atamızdan sonra Türk halkından özür dilesin'
Aytekin Şef'ten AKP'li başkana çağrı
Bir ayda 145 bin 480 emekli maaşı harcandı
Emekliye cefa, Saray'a sefa!
Rıza göstereceği tek 'darbeyi' açıkladı
'Ben o darbeye teslim olurum'
'Kazanamazsam geleceğimi düşünmem gerekir'
TİP'in Zan kararının perde arkası
MOSSAD Başkanı ve HAMAS lideri masada
Esir takası müzakereleri başladı
Filistinlilerin arazisine mahkeme el koydu
Gasp devam ediyor
Para sayılan ofisin sahibi avukatın ifadesi
'3 saat boyunca para getirdiler'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.