İkili sıkıştırma sonuç getirmiyor
1989'dan itibaren Azerbaycan, abluka uygulayarak Ermenistan'ın kara ve demir yolu ulaşımına ağır bir darbe indirdi. Ayrıca Azerbaycan, Ermenistan'ın enerji bağlantılarına da darbe vurdu. Türkiye de batıdan ambargo uygulayarak, Ermenistan'ı ikili prese aldı. Kesintisiz süren bu abluka, Ermenistan'ın ağır ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmasına yol açtı. Ermenistan 1992-93 yıllarında ağır bir enerji kriziyle yüzleşti.
Karabağ, 1989'da Sovyetler Birliği henüz dağılmadığı için doğrudan Moskova'ya hesap veren bir yönetimin idaresi altındaydı. 1990-91 yıllarında Moskova, Karabag içindeki ve çevresindeki Ermeni köylerine yönelik Azeri operasyonlarını desteklemek için İçişleri Bakanlığı Kuvvetlerini harekete geçirerek, Bakü'yü destekledi. Sovyetler Birliği, Aralık 1991'de çökünce, Rusya askeri teçhizat vererek Ermenistan'ı desteklemeye başladı. Rusya, 1997 yılına kadar Ermenistan'a 1 milyar dolarlık askeri malzeme verdi. Bunlar arasında tanklar ve uzun menzilli füzeler de bulunuyor. İşin daha ilginci, Rusya'nın verdiği bu silahların bir bölümü Ermenistan'ın işgal ettiği Azeri topraklarına konuşlandırıldı.
Azerbaycan'la resmen savaş halinde olduğunu ilan etmeyen Ermenistan ise, (Keza Azerbaycan da Ermenistan'a karşı savaş ilan etmedi!) Karabağ'ın savaş mücadelesine maddi ve teknik malzeme desteğiyle arka çıktı. Ancak belgeler şunu göstermektedir ki, Ermeni Silahlı Kuvvetleri 1992-93 yıllarındaki savaşa aktif olarak katıldı.
Ermeni-Azeri savaşı karşısında Türkiye'nin politikasına gelince, Ankara, NATO ülkelerinin ve Rusya'nın itirazlarını dikkate alarak, savaşa doğrudan müdahil olmadı. Ankara'nın Azerbaycan'a desteği sadece Azeri askerlerin eğitimi ve Ermenistan'a yönelik diplomatik baskıyla sınırlı kaldı.
Karabağ savaşının askeri boyutuna gelince... Azeri kuvvetleri, 1991'den 1992 yazına kadar Karabağ'ın yarısını ele geçirdiler ve başkent Stepanakert'i (Hankendi) kuşattılar. Bu tarihten sonra Rusya'nın Ermenileri açıktan açığa desteklemesiyle güç dengesi değişti ve Ermeniler 1992'nin ikinci yarısında Hocali, Suşa, Laçin koridorunu ele geçirdi. 1993-94'te ise Kelbecer ve Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarının bir bölümü (Azerbaycan topraklarının bağımsız gözlemcilerin hesabına göre yüzde 14'ü; resmi Azeri söylemine göre ise yüzde 20'si Ermenistan işgali altındadır.) Ermenilerce işgal edildi. Aralık 1993'teki Azerbaycan hücumu ise sonuçsuz kaldı.
Bu savaşın trajik, insanın tüylerini diken diken eden kesitlerinden birini de Ermenilerin Aralık 1992'de yaptıkları Hocali katliamı oluşturmaktadır.
Bitmeyen müzakere süreci başlıyor
Mayıs 1994'te Rusya'nın arabulucuğu ile her iki taraf da ateşkes ilan etti. Temmuz 1994'te ise Ermenistan, Azerbaycan ve Karabağ, ateşkese uyacaklarını ve müzakere yoluyla sorunun çözümüne rıza gösterecekleri taahhüdünde bulundular. Ardından Avrupa Güvenlik ve İşbirlği Örgütü (AGİT) anlaşmazlığa el koydu.
Karabağ anlaşmazlığı şu ana kadar çözülemedi. Çözüleceğe de benzemiyor. Her iki taraf da ateşkes hattı boyunca birbirlerini yakından izliyor. Ateşkes arasıra ihlal ediliyor ama bu ihlaller hiç bir zaman geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmedi.
1994-98 yılları arasında sorun donduruldu. Ermenilerin hakimiyet kurduğu Dağlık Karabağ, fiili olarak bağımsızlığını pekiştirdi ve Ermenistan ile bağlantılar kurdu.
Karabağ meselesinde şu sıralarda inisiyatif Rusya, ABD, Fransa'dan oluşan Minsk Grubu'nun elinde bulunuyor. Azerbaycan, özellikle bir çok faktör nedeniyle Rusya'nın tarafsızlığından kuşku duymaktadır. Rusya'nın Kafkaslara dönük uzun vadeli niyetlerinden çekinen Azerbaycan, bölgeye Rus barış gücü yerleştirilmesine karşı çıkıyor. Rusya'nın bölgeye yönelik politikası ise tutarsızlık gösteriyor. Rus yetkililerin ağzından çıkan uyumsuz sözler, çelişkili Rus çıkarlarını ve politikalarını açığa vurmakta.
Ermeniler işgalden vazgeçmiyor
Taraflar arasında temel yaklaşımlar şöyledir:
* Karabağ'ın statüsü: Hukuki bağımsızlıktan ziyade fiili bir bağımsızlığa razı olacağını ima eden Karabağ yönetimi, . doğrudan Azerbaycan yönetimine bağlı kalmayı (dikey teslimiyeti) kabul etmemekte ve gerçek egemenlikte ısrar etmektedir. Öte yandan Azeri yönetimi, Karabağ'a en yüksek özerkliği vereceğini ilan etti. Bu çerçevede üniter devlet yapısını öngören Azerbaycan Anayasası'nın gözden geçirilmesi gerekiyor.
* Ermeni güçlerinin Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarından geri çekilmesi: Ermeni tarafı ilkesel olarak işgal ettiği toprakların önemli bir bölümünden nihai olarak geri çekilmeyi kabul ederken, pratikte işgal altındaki toprakları güvenliği açısından elzem gören Karabağ yönetimi en güçlü pazarlık silahının elinden alınacağını savunarak, buna karşı çıkmaktadır. Başta Laçin olmak üzere işgal altındaki topraklarda Ermeni yerleşim birimleri oluşturuldu. Ayrıca buralarda Ermeni tarihi ve kültürel eserlerinin bulunması, Ermenilerin çözüme yanaşmamalarına yol açıyor.
* Karabağ'ın güvenliği: Karabağ yönetimi, elinde tuttuğu topraklardan vazgeçmesi karşılığında güçlü güvenlik garantileri istiyor. Karabağ'ın kendi güvenlik birimlerinin tesisi yanında, bu talep bir barış gücü birliğinin uzun vadeli olarak bölgede konuşlandırılmasını ve muhtemel Azeri saldırısına karşı uluslararası garantileri içermekte. Karabağ yönetimi, Ermenistan ile iletişimin kesintisiz sağlanabilmesi için Laçin koridorunun açık tutulmasını istemekte. Minsk Grubu, bu bağlamda kapsamlı bir 'kiralama anlaşması'nı teklif ediyor.
* Mültecilerin geri dönüşü ve Suşa'nın kontrolü: Azerbaycan yönetimi, gerekli güvenlik önlemleri alınarak, savaş nedeniyle Karabağ'dan kaçmak zorunda kalan mültecilerin yurtlarına dönmeleri gerektiğini savunmaktadır. Buna karşılık Karabağ yönetimi, Azerilerin dönmesi karşılığında diğer mültecilerin de yurtlarına dönmesi gerektiğini öne sürmekte. Burada hem Azeriler, hem de Ermeniler için tarihsel ve sembolik açıdan önemli bir kent olan Suşa'nın durumu dikkat çekmekte. Savaştan önce Suşa'nın nüfusunun yüzde 90'ı Azeriydi. Suşa, Karabağ'ın başkenti Stepanakert'e hakim bir noktada bulunuyor. Azeriler, 1991 ve 1992'de Stepanakert'i Suşa'dan bombaladığı için, Ermeniler bu şehri uluslararası barış gücüne bile devretmeye yanaşmıyor.
Çözüme giden yol tıkandı
1997 yılında uluslararası arabulucular, Azerbaycan ve Ermenistan yönetimleri 'ortak bir payda'da buluşmuştu. Buna göre, Karabağ'a dair sorunlar aşama aşama çözüme kavuşturulacaktı. Minsk Grubu, aşamalı bir planı masaya koydu. Buna göre, ilk aşamada Ermeni işgal güçleri Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarından çekilecek, mülteciler yurtlarına dönecek, bölgeye barış gücü askerleri yerleştirilecek ve sınırlar yeniden açılacaktı. İkinci aşamada ise Karabağ'ın statüsü belirlenecekti. Kendi kendini yöneten bir Karabağ oluşturulacaktı. Böylece Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü şeklen de olsa korunacaktı.
Robert Koçaryan'ın desteklediği Karabağ liderliği ve Ermenistan'daki üst düzey yönetim, bu plana karşı çıktı. Minsk Grubu'nun planına 'evet' diyen Ter-Petrosyan 1998'deki seçimlerde cumhurbaşkanı seçilemedi, yerini 'aşırı milliyetçi' Koçaryan'a bıraktı. Karabağ sorunu da bugüne kadar geldi.
Ermeniler meydan okumaya devam ediyor
Rusların desteğiyle savaş meydanından galip çıkan Ermeniler, işgal ettikleri topraklardan çekilmeye niyetli görünmüyor. Nitekim Azerbaycan topraklarını işgal altında tutan Ermeni güçlerinin lideri Arkadi Gukasyan, 24 Eylül 2003 yılında yaptığı açıklamada, Yukarı Karabağ sorununun çözümü sürecinde Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının biraraya gelmelerinin pek sık olmadığını, ancak daha yakın görüşmelere ihtiyaç duyulduğunu savunarak, kendi liderliğindeki sözde Karabağ cumhuriyetinin de bu görüşmelere katılacağını iddia ediyordu. Açıklamasında, bağımsızlıklarından hiçbir şekilde vazgeçmeyeceklerini söyleyen Gukasyan, Azerbaycan'ın savaşı tekrar başlatmaya niyetli görünmediğini, savaşın olması durumunda da Bakü'nün kazanamayacağını ileri sürüyordu.
Azerbaycan'ın yaklaşımı
Azerbaycan'ın tezine gelince, Bakü, Ermeni güçlerinin Azerbaycan topraklarını Ermenistan'daki Rus birliklerinin desteğiyle işgal ettiğini düşünüyor. Azeri yetkililer, Yukarı Karabağ'daki Ermeni toplumuyla yapılabilecek herhangi bir görüşmenin de ancak işgal sona erdirildikten ve Azeri topraklarındaki Ermeni güçlerinin çıkartılmasından sonra sadece Azerbaycan vatandaşı Ermeni toplum liderleriyle ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması çerçevesinde gerçekleştirilebileceğini belirtiyor.