Yıllar önceydi, BTP'nin ebedi genel başkanı Merhum Prof. Dr. Haydar Baş: 'Türkiye zifirî karanlık bir döneme girdi. O kadar güçlü ışıklar tutmalıyız ki, bu karanlık gündüze tebdil olsun" demişti.
İktidar ve muhalefet bu sözün mahiyetini anlamadı. Milletimiz ise karanlığı, aydınlığa tercih etti.
22 yılın sonunda hala pembe tablolar çizip, yıllar sonrasına hedefler koyan, mazeretleri ise hiç bitmeyen bir iktidarımız var.
Laf ile sataşma ile yıllarca iktidarın değirmenine su taşıyarak muhalefet yaptığını zanneden partiler ise artık açık hedef durumda.
Ekonomide, yargıda ve siyasetteki zifiri karanlık haliyle insanımızı kuşattı. Cinnet toplumu olduk. Taciz, tecavüz, cinayet, uyuşturucu, gasp, hırsızlık, sapıklık, vahşet... Her gün 'bu kadar da olmaz' dediğimiz olayların daha vahşi şekilleriyle karşılaşıyoruz.
Ama tek parti iktidarının gündemi insan değil, millet değil, devlet değil. Nedir? İdeolojilerini millete ve devlete hakim kılmak.
Şahitlerim var
Önce bu noktaya nasıl geldiğimizi kabaca bir hatırlayalım. İlk iş olarak ekonomiyi dizayn ettiler. Devletin kurumlarını sattılar, peşkeş çektiler.
Tarımı, hayvancılığı AB isteklerine göre şekillendirdiler. Maden kanununu yeniden dizayn ederek zenginliklerimizi yabancılara sattılar. Medyanın büyük bölümünü alarak tekelleştirdiler. Ergenekon, Balyoz süreçlerinde TSK'ya önce ayar verdiler daha sonraki yıllarda yapısını tamamen değiştirdiler.
Sonra yargıyı dizayn etmeye başladılar. Anayasa Mahkemesi'nin, HSK'nın, Yargıtay'ın vs. yapısını değiştirdiler.
Bu değişimlerin tamamında liyakat ve ehliyet değil sadakat esas alındı.
2010 anayasa değişikliği referandumu ile devletin vidalarını gevşettiler. 2017 referandumu ile de yönetim şeklini değiştirdiler. 'Yeni Anayasa' başlığı ile de final yapmak istiyorlar.
Tabi bu süreçlerde her girdikleri seçimlerden birinci çıkmayı başardılar.
Kendileri hep birinci oldu ama devlet ve millet hep geriye gitti, gidiyor. Artık kazanamayacaklarının fakındalar.
Haliyle başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partilerini ve liderlerini, medyayı, yazarları, akademisyenleri vs. yargı eliyle dizayn etmeye, hizaya getirmeye çalıştılar. CHP
Her ne kadar kurucu ilkelerinden ve kurucusunda uzaklaşmış olsa bile CHP bir sembol. Neyin sembolü? Cumhuriyetin, Atatürk'ün.
Şimdi CHP'yi hem içerden hem de dışarıdan operasyon olduğu çok açık. Amaç içerden çökertip, birkaç parçaya bölüp, hem cumhuriyetin hem de Atatürk'ün partisini millet nazarında itibarsızlaştırıp tek parti olmak.
CHP hukuki olarak bunu hakketmiyor. Siyasi olarak ise Atatürk'ün çizgisinden kopmanın bedelini ödüyor.
Bu noktaya nasıl geldik?
R. T. Erdoğan Refah Partisi İstanbul il başkanıydı. 1994'te partisinin Ümraniye İlçe Örgütü'nün açılışında şöyle diyordu:
'Egemenlik Allah'ındır. Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Kıyamın başlayacağı gün yakındır. Biz hazmettire, hazmettire geliyoruz. Bu düzenin koruyucusu olamayız. Mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar'.
Yahu milletin bütünlüğü 'Ne mutlu Türküm diyene' ifadesiyle sağlanır mı?
Osmanlı, 30'u aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu. Biz de inanç birliğiyle tutacağız. Terörü Cudi Dağları'nda arıyorlar. Terör Meclis'te yahu! Orada işi halledin..."
2 Eylül 2024 Yargı Yılı açılış töreni
Sayın Erdoğan diyor ki: 'Esasında bir toplumu bölmek ve kamplara ayırmak istiyorsanız bunun en etkili yollarından biri adalet sistemine olan inancı zayıflatmaktır. Adalet sistemine inancı zayıflamış bir toplumun devletine ve kurumlarına güveni de örselenecektir..."
23 Şubat 2025 AK Parti 8. Olağan Büyük Kongresi'nde
Sayın Erdoğan diyor ki: 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, hem vesayetin, hem siyasi istikrarsızlığın, hem de toksik demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
Türkiye Yüzyılı'nı inşa ederken, muhalefeti dönüştürme görevimizi de adım adım yerine getirmekten kaçınmayacağız. Bunu da hep olduğu gibi siyasetin er meydanında yapacağız... Terörle siyaset, terörle demokrasi aynı anda bir arada bulunamaz. Bunun için 'Ya terör ya demokrasi' diyoruz, 'Ya silah ya sivil siyaset' diyoruz.
Şunun bir defa altını kalın çizgilerle tekrar çizmek mecburiyetindeyim; Türk'e de Kürt'e de Sünni'ye de Alevi'ye de hiçbir faydası olmayan dış kaynaklı fitne ürünü bir literatür yığınıyla boğuşmaya vaktimiz yok'.
Bugün
Siyaset ile terör örgütü masada, muhalefet ise dizayn ediliyor. Hem de masaya kendi isteği ile oturan muhalefet!
CHP ise akıllanmamakta ısrarlı! Sahi o masada ne işiniz var hala?
İktidar ve muhalefet bu sözün mahiyetini anlamadı. Milletimiz ise karanlığı, aydınlığa tercih etti.
22 yılın sonunda hala pembe tablolar çizip, yıllar sonrasına hedefler koyan, mazeretleri ise hiç bitmeyen bir iktidarımız var.
Laf ile sataşma ile yıllarca iktidarın değirmenine su taşıyarak muhalefet yaptığını zanneden partiler ise artık açık hedef durumda.
Ekonomide, yargıda ve siyasetteki zifiri karanlık haliyle insanımızı kuşattı. Cinnet toplumu olduk. Taciz, tecavüz, cinayet, uyuşturucu, gasp, hırsızlık, sapıklık, vahşet... Her gün 'bu kadar da olmaz' dediğimiz olayların daha vahşi şekilleriyle karşılaşıyoruz.
Ama tek parti iktidarının gündemi insan değil, millet değil, devlet değil. Nedir? İdeolojilerini millete ve devlete hakim kılmak.
Şahitlerim var
Önce bu noktaya nasıl geldiğimizi kabaca bir hatırlayalım. İlk iş olarak ekonomiyi dizayn ettiler. Devletin kurumlarını sattılar, peşkeş çektiler.
Tarımı, hayvancılığı AB isteklerine göre şekillendirdiler. Maden kanununu yeniden dizayn ederek zenginliklerimizi yabancılara sattılar. Medyanın büyük bölümünü alarak tekelleştirdiler. Ergenekon, Balyoz süreçlerinde TSK'ya önce ayar verdiler daha sonraki yıllarda yapısını tamamen değiştirdiler.
Sonra yargıyı dizayn etmeye başladılar. Anayasa Mahkemesi'nin, HSK'nın, Yargıtay'ın vs. yapısını değiştirdiler.
Bu değişimlerin tamamında liyakat ve ehliyet değil sadakat esas alındı.
2010 anayasa değişikliği referandumu ile devletin vidalarını gevşettiler. 2017 referandumu ile de yönetim şeklini değiştirdiler. 'Yeni Anayasa' başlığı ile de final yapmak istiyorlar.
Tabi bu süreçlerde her girdikleri seçimlerden birinci çıkmayı başardılar.
Kendileri hep birinci oldu ama devlet ve millet hep geriye gitti, gidiyor. Artık kazanamayacaklarının fakındalar.
Haliyle başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partilerini ve liderlerini, medyayı, yazarları, akademisyenleri vs. yargı eliyle dizayn etmeye, hizaya getirmeye çalıştılar. CHP
Her ne kadar kurucu ilkelerinden ve kurucusunda uzaklaşmış olsa bile CHP bir sembol. Neyin sembolü? Cumhuriyetin, Atatürk'ün.
Şimdi CHP'yi hem içerden hem de dışarıdan operasyon olduğu çok açık. Amaç içerden çökertip, birkaç parçaya bölüp, hem cumhuriyetin hem de Atatürk'ün partisini millet nazarında itibarsızlaştırıp tek parti olmak.
CHP hukuki olarak bunu hakketmiyor. Siyasi olarak ise Atatürk'ün çizgisinden kopmanın bedelini ödüyor.
Bu noktaya nasıl geldik?
R. T. Erdoğan Refah Partisi İstanbul il başkanıydı. 1994'te partisinin Ümraniye İlçe Örgütü'nün açılışında şöyle diyordu:
'Egemenlik Allah'ındır. Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Kıyamın başlayacağı gün yakındır. Biz hazmettire, hazmettire geliyoruz. Bu düzenin koruyucusu olamayız. Mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar'.
Yahu milletin bütünlüğü 'Ne mutlu Türküm diyene' ifadesiyle sağlanır mı?
Osmanlı, 30'u aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu. Biz de inanç birliğiyle tutacağız. Terörü Cudi Dağları'nda arıyorlar. Terör Meclis'te yahu! Orada işi halledin..."
2 Eylül 2024 Yargı Yılı açılış töreni
Sayın Erdoğan diyor ki: 'Esasında bir toplumu bölmek ve kamplara ayırmak istiyorsanız bunun en etkili yollarından biri adalet sistemine olan inancı zayıflatmaktır. Adalet sistemine inancı zayıflamış bir toplumun devletine ve kurumlarına güveni de örselenecektir..."
23 Şubat 2025 AK Parti 8. Olağan Büyük Kongresi'nde
Sayın Erdoğan diyor ki: 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, hem vesayetin, hem siyasi istikrarsızlığın, hem de toksik demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
Türkiye Yüzyılı'nı inşa ederken, muhalefeti dönüştürme görevimizi de adım adım yerine getirmekten kaçınmayacağız. Bunu da hep olduğu gibi siyasetin er meydanında yapacağız... Terörle siyaset, terörle demokrasi aynı anda bir arada bulunamaz. Bunun için 'Ya terör ya demokrasi' diyoruz, 'Ya silah ya sivil siyaset' diyoruz.
Şunun bir defa altını kalın çizgilerle tekrar çizmek mecburiyetindeyim; Türk'e de Kürt'e de Sünni'ye de Alevi'ye de hiçbir faydası olmayan dış kaynaklı fitne ürünü bir literatür yığınıyla boğuşmaya vaktimiz yok'.
Bugün
Siyaset ile terör örgütü masada, muhalefet ise dizayn ediliyor. Hem de masaya kendi isteği ile oturan muhalefet!
CHP ise akıllanmamakta ısrarlı! Sahi o masada ne işiniz var hala?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025
- Kılıç kınından kime karşı çıkacak? / 04.09.2025
- Peygamber Efendimizin doğum günü / 03.09.2025
- Tek parti iktidarı fakirden alıp zengine veriyor / 01.09.2025
- Yandaş medya nereye koşuyor, yargı ne yapıyor? / 31.08.2025
- Bu zafer öyle üç satır ile gerçekleşmedi, bakın nasıl gerçekleşti? / 30.08.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025
- Kılıç kınından kime karşı çıkacak? / 04.09.2025
- Peygamber Efendimizin doğum günü / 03.09.2025
- Tek parti iktidarı fakirden alıp zengine veriyor / 01.09.2025
- Yandaş medya nereye koşuyor, yargı ne yapıyor? / 31.08.2025
- Bu zafer öyle üç satır ile gerçekleşmedi, bakın nasıl gerçekleşti? / 30.08.2025