Oğlum!Tarla yapıp sürdüğümüz, "bismillah" deyip tohum serptiğimiz ve ekmeğimizi çıkardığımız bu topraklar, şehit dedelerimizin kanları ile suladığı topraklardır.Kara Dağ'ın şurasında, Taşlı Dağ'ın şurasında uzaktan bakınca gece boyunca ışıklar yanar, işte oralar şehit mezarlarıdır. Dedelerimiz, tarla sürerken, toprağın altında çürümemiş asker elbisesi ile ve elinde sımsıkı tuttuğu silahı ile çok şehitlere rastlamış ve tarlanın neresinde olursa olsun orayı koruma altına almış, köy imkanları ile çevirmiş, saygı ve hürmetini böyle ifade etmişlerdir.Şu an durduğumuz yerde de bir şehit mezarı olabilir, bu topraklar boş değildir. Onun için büyüklerimiz mümkün mertebe buralarda abdestli dolaşmaya gayret etmişlerdir.Bu topraklar hem tarlamızdır, ekmek kapımızdır hem de vatanımızdır. Yerin üstünde, sınırlarda Mehmetçiğimiz nasıl nöbet bekliyorsa, yerin altında da şehit dedelerimiz nöbettedirler.Dedelerimiz, ciğerpareleri çocuklarına, torunlarına nasıl bakmışlarsa, tarlalarının başındaki ağaçlarına da öyle bakmışlar, yani vatan topraklarını çocukları gibi tutmuşlardır. Yeni nesiller yetişmiyorsa, ölenlerin yeri doldurulmuyorsa, toprakların sahipsiz kalacağı gibi, toprak olmayınca, vatan olmayınca da yeni nesiller vatansız kalırlar. İkisi de bir birinden vahim sonuçlardır.Babam, ilkokulu okumamıştı ve belki de İstiklal Marşı'nı da ezbere bilmiyordu ama sanki İstiklal Marşı'nda anlatılanları satır satır, hem de yaşayarak anlatıyordu:
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Babamın anlattıklarını, hem daha sonra ezberlediğim İstiklal Marşımızda mısra mısra buldum hem de yöremizin saz şairlerinden Mevlüt İhsani'nin şu şiirinde kıta kıta okudum: Şehit mezarından geçtiğim yerde, Gelen bir inilti tan, tan diyordu. Tarihe gömülmüş hangi seferde, Vatan için kurban kurban diyordu.
Sürmüş düşmanları yurdundan atmış Kanını yoğurmuş toprağa katmış Kahraman ölür mü, uykuya yatmış Var mı evladıma çatan diyordu
Kanı ile dolmuştu kanlı çizmesi Önünde bir yığın düşman kellesi Eli yarasında kısıkça sesi Kulak verdim vatan vatan diyordu.
Bir aslan heykeli mezar taşında, Silahlı, çantası yanı başında Kahraman Türk'lerin her savaşında, Şehit abidesi yatan diyordu.
Mevlüt der Türk genci emanetin al Şerefli Al Bayrak, ak yüzlü hilal Aziz Cumhuriyet, şanlı istiklal Emanet bıraktı Atan Atan diyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Çok sert kınamışlar / 21.09.2025
- İslam dünyasının omurga ithalatına ihtiyacı var / 20.09.2025
- Sahte kâr / 19.09.2025
- İhtimalleri değil ihmalleri konuşalım / 17.09.2025
- Haydutlukta hudut tanımayanlar ve… / 16.09.2025
- At izinin karıştığı izler ne seçiliyor ne de sayılıyor / 15.09.2025
- Ne zaman bir şafak atar bu dağda? / 11.09.2025
- Üç Y üç B’yi sildi süpürdü / 10.09.2025
- Sessizliğe isyanım var / 09.09.2025
- Dost odur ki dar gününde yar ola Geniş günde düşman bile yar olur / 06.09.2025
- İslam dünyasının omurga ithalatına ihtiyacı var / 20.09.2025
- Sahte kâr / 19.09.2025
- İhtimalleri değil ihmalleri konuşalım / 17.09.2025
- Haydutlukta hudut tanımayanlar ve… / 16.09.2025
- At izinin karıştığı izler ne seçiliyor ne de sayılıyor / 15.09.2025
- Ne zaman bir şafak atar bu dağda? / 11.09.2025
- Üç Y üç B’yi sildi süpürdü / 10.09.2025
- Sessizliğe isyanım var / 09.09.2025
- Dost odur ki dar gününde yar ola Geniş günde düşman bile yar olur / 06.09.2025