‘Bana, senden sonraki İmam’ın kim olduğunu haber ver’ -1-
Dâvud b. Süleyman şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû İbrahim'e (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) dedim ki: 'Bir olay olur da seninle karşılaşamam diye korkuyorum. Bana, senden sonraki İmam'ın kim olduğunu haber ver.'
13.12.2023 18:23:00 / Güncelleme: 13.12.2023 18:36:41
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Dâvud b. Süleyman şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû İbrahim'e (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) dedim ki: 'Bir olay olur da seninle karşılaşamam diye korkuyorum. Bana, senden sonraki İmam'ın kim olduğunu haber ver.'
'Oğlum Ebûl-Hasan (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) İmam'dır' buyurdu."
Nadr b. Kâbus şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû İbrahim'e (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) dedim ki: 'Senin babana, senden sonraki İmam kimdir, diye sordum, bana senin, İmam olduğunu söyledi.
Ebû Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm) vefat edince, insanlar sağa sola dağılmaya başladılar. Fakat ben ve arkadaşlarım sana bağlı kalmaya devam ettik. Sen de, senden sonra çocuklarından kimin İmam olduğunu bana haber ver.'
'Oğlum Ebûl-Hasan İmam'dır' buyurdu."
Dâvud b. Zurbî şöyle rivâyet etmiştir: "Bir miktar malı Ebû İbrahim'e (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) getirdim. Bu malın bir kısmını aldı, bir kısmını da bıraktı.
Dedim ki: 'Allah seni sâlih kılsın, niçin bunu bende bırakıyorsun?'
Buyurdu ki: 'İmamlık makamının sahibi, onu senden ister.'
İmam'ın ölüm haberi gelince, oğlu Ebû'l-Hasan (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) bana bir haber gönderdi ve o malı benden istedi, ben de malı ona geri verdim."
Usûl-i Kâfî'de yer alan uzunca bir hadis ise şöyledir: Yezid b. Selit aktardı ki:
"Umreye gitmek üzere yola çıktığımız bir sırada Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) ile karşılaştık.
Dedim ki: 'Sana fedâ olayım, şu ânda bulunduğumuz bu yeri hatırlıyor musun?'
'Evet' dedi. 'Sen de hatırlıyor musun?'
Dedim ki: 'Evet, ben ve babam burada seninle karşılaşmıştık. Sen o zaman Ebû Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm) ile beraberdin. Kardeşlerin de yanındaydı.
Babam, ona demişti ki: Anam babam sana kurban olsun, hiç kuşkusuz, hepiniz, tertemiz İmamlarsınız.
Ama ölümden de hiç kimse kurtulamıyor. Bana bir açıklamada bulun ki, benim yerime geçecek olanlara bunu açıklayayım ki, yollarını şaşırmasınlar.
Evet, ey Ebû Abdullah! Bunlar benim çocuklarım ve bu da -seni işaret ederek- onların efendisidir, demişti.
Ve demişti ki: Ona hüküm, anlama, cömertlik ve insanların ihtiyaç duydukları dünyevî ve dinî meseleler hakkında ihtilâfa düştükleri hususlarla ilgili bilgi öğretilmiştir.
Onda güzel ahlâk vardır. Onun verdiği cevaplar güzeldir. O, Allah'ın kapılarından biridir. Onun bütün bunlardan daha üstün olan bir diğer özelliği daha var.
Babam ona demişti ki: Nedir bu özelliği, anam babam sana kurban olsun?
Buyurmuştu ki: Allah bu ümmetin yardımcısını, sığınağını, nurunu ve hikmeti (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) onun soyundan gönderir. O, zamanının en iyi çocuğu ve en iyi delikanlısıdır.
Allah, onun aracılığıyla kan dökülmesini ortadan kaldırır, onunla insanların arasını buldurur. Dağılmışları bir araya getirir, gedikleri kapatır, çıplakları giydirir, açları doyurur, korkanlara güvenlik verir.
Allah, onun sâyesinde yağmur yağdırır, kullarına merhamet eder. Yaşlıların ve gençlerin en hayırlısıdır.
Onun sözü hükümdür, suskunluğu bilgidir. İnsanlara, ihtilâf edegeldikleri şeyleri açıklar. Ergenlik çağına erişmeden önce ailesine önderlik eder.
Babam ona demişti ki: Anam babam sana kurban olsun, o, şu anda doğmuş mudur?
Evet, birkaç yıl oluyor, demişti.'
Yezid der ki: 'O sırada, yanında rahat konuşamayacağımız biri geldi. Ebû İbrahim'e (aleyhisselâm) dedim ki: 'Sen de bana, babanın bana haber verdiği gibi anlat.'
'Evet' dedi. 'Babam öyle bir zamanda yaşadı ki, bizim yaşadığımız bu zamandan tamamen farklıydı.' (Bu zamanda takiyye yapmamız gerekiyor).
Dedim ki: 'Cevabın bu kadarına râzı olana Allah lanet etsin.'
Ebû İbrahim bu cevap karşısında uzun süre gülmekten kendini alamadı. Sonra bana dedi ki: 'Sana anlatacağım, ey Ebû Umare! Ben evimden çıktığım zaman, falan oğluma vasiyette bulundum, zâhiren diğer kardeşlerini de bu vasiyete ortak ettim. Ama gizlice ona vasiyetimi yaptım. Sadece onu diğerlerinden ayırdım. Eğer benim elimde olsaydı, imamlığı oğlum Kâsım'a verirdim.
Çünkü onu severim ve ona karşı çok şefkatliyim. Ancak bu, Allah Azze ve Celle'nin elindedir. Onu dilediğine verir. Bunun haberini bana (rüyada) Resûlullah verdi. Benden sonra İmam olacak kimseyi ve onun taraftarlarını bana gösterdi. Zaten bizden birine, Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi ve âlihi) ve dedem Ali'den (aleyhisselâm) haber gelmeden, vasiyette bulunulmaz.
Rüyada Resûlullah'ın yanında bir yüzük, bir kılıç, bir âsâ, bir kitap ve sarık gördüm.
Dedim ki: Bu nedir, ya Resûlallah?
Bana dedi ki: Sarık, Allah'ın egemenliğidir. Kılıç, Allah'ın izzetidir. Kitap, Allah'ın nurudur. Âsâ, Allah'ın kuvvetidir. Yüzük ise, bunların tümünü sembolize eden bir işarettir.
Sonra bana şöyle dedi: İmamlık yetkisi senden çıkmış, başkasına geçmiştir.
Dedim ki: Ya Resûlallah, onu bana göster, onlardan hangisi olduğunu göreyim.
Bunun üzerine Resûlallah buyurdu ki: Senin kadar, imamlıktan ayrılmak için acele eden birini daha görmedim. Eğer imamlık sevgiyle olan bir şey olsaydı, baban İsmail'i senden daha çok severdi fakat bu, Allah Azze ve Celle'nin elindedir.'
Ebû İbrahim, sonra dedi ki: Sağ-ölü bütün çocuklarımı gördüm. Emîrü'l-Mü'minîn (Ali b. Ebû Tâlib) bana, bu, onların efendisidir, dedi -Oğlum Ali'yi göstererek- Bu bendendir, ben de ondanım. Allah iyilik yapanlarla beraberdir.'
Yezid der ki: 'Sonra Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) devamla şunları söyledi: Ey Yezid! Bu, sende bir sır, bir emanet olarak kalsın. Onu akıllı veya doğruluğundan emin olduğun kimselerden başkasına haber verme. Eğer senden tanık istenirse, Allah'ın şu sözlerini tanık göster: 'Allah size, emanetleri ehline vermenizi emreder.'
Yine bize şöyle hitap etmiştir: 'Yanındaki Allah'ın şahitliğini gizleyenden daha zâlim kim vardır?' (Prof. Dr. Haydar Baş İma Musa Kazım eserinden)
'Oğlum Ebûl-Hasan (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) İmam'dır' buyurdu."
Nadr b. Kâbus şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû İbrahim'e (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) dedim ki: 'Senin babana, senden sonraki İmam kimdir, diye sordum, bana senin, İmam olduğunu söyledi.
Ebû Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm) vefat edince, insanlar sağa sola dağılmaya başladılar. Fakat ben ve arkadaşlarım sana bağlı kalmaya devam ettik. Sen de, senden sonra çocuklarından kimin İmam olduğunu bana haber ver.'
'Oğlum Ebûl-Hasan İmam'dır' buyurdu."
Dâvud b. Zurbî şöyle rivâyet etmiştir: "Bir miktar malı Ebû İbrahim'e (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) getirdim. Bu malın bir kısmını aldı, bir kısmını da bıraktı.
Dedim ki: 'Allah seni sâlih kılsın, niçin bunu bende bırakıyorsun?'
Buyurdu ki: 'İmamlık makamının sahibi, onu senden ister.'
İmam'ın ölüm haberi gelince, oğlu Ebû'l-Hasan (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) bana bir haber gönderdi ve o malı benden istedi, ben de malı ona geri verdim."
Usûl-i Kâfî'de yer alan uzunca bir hadis ise şöyledir: Yezid b. Selit aktardı ki:
"Umreye gitmek üzere yola çıktığımız bir sırada Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) ile karşılaştık.
Dedim ki: 'Sana fedâ olayım, şu ânda bulunduğumuz bu yeri hatırlıyor musun?'
'Evet' dedi. 'Sen de hatırlıyor musun?'
Dedim ki: 'Evet, ben ve babam burada seninle karşılaşmıştık. Sen o zaman Ebû Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm) ile beraberdin. Kardeşlerin de yanındaydı.
Babam, ona demişti ki: Anam babam sana kurban olsun, hiç kuşkusuz, hepiniz, tertemiz İmamlarsınız.
Ama ölümden de hiç kimse kurtulamıyor. Bana bir açıklamada bulun ki, benim yerime geçecek olanlara bunu açıklayayım ki, yollarını şaşırmasınlar.
Evet, ey Ebû Abdullah! Bunlar benim çocuklarım ve bu da -seni işaret ederek- onların efendisidir, demişti.
Ve demişti ki: Ona hüküm, anlama, cömertlik ve insanların ihtiyaç duydukları dünyevî ve dinî meseleler hakkında ihtilâfa düştükleri hususlarla ilgili bilgi öğretilmiştir.
Onda güzel ahlâk vardır. Onun verdiği cevaplar güzeldir. O, Allah'ın kapılarından biridir. Onun bütün bunlardan daha üstün olan bir diğer özelliği daha var.
Babam ona demişti ki: Nedir bu özelliği, anam babam sana kurban olsun?
Buyurmuştu ki: Allah bu ümmetin yardımcısını, sığınağını, nurunu ve hikmeti (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) onun soyundan gönderir. O, zamanının en iyi çocuğu ve en iyi delikanlısıdır.
Allah, onun aracılığıyla kan dökülmesini ortadan kaldırır, onunla insanların arasını buldurur. Dağılmışları bir araya getirir, gedikleri kapatır, çıplakları giydirir, açları doyurur, korkanlara güvenlik verir.
Allah, onun sâyesinde yağmur yağdırır, kullarına merhamet eder. Yaşlıların ve gençlerin en hayırlısıdır.
Onun sözü hükümdür, suskunluğu bilgidir. İnsanlara, ihtilâf edegeldikleri şeyleri açıklar. Ergenlik çağına erişmeden önce ailesine önderlik eder.
Babam ona demişti ki: Anam babam sana kurban olsun, o, şu anda doğmuş mudur?
Evet, birkaç yıl oluyor, demişti.'
Yezid der ki: 'O sırada, yanında rahat konuşamayacağımız biri geldi. Ebû İbrahim'e (aleyhisselâm) dedim ki: 'Sen de bana, babanın bana haber verdiği gibi anlat.'
'Evet' dedi. 'Babam öyle bir zamanda yaşadı ki, bizim yaşadığımız bu zamandan tamamen farklıydı.' (Bu zamanda takiyye yapmamız gerekiyor).
Dedim ki: 'Cevabın bu kadarına râzı olana Allah lanet etsin.'
Ebû İbrahim bu cevap karşısında uzun süre gülmekten kendini alamadı. Sonra bana dedi ki: 'Sana anlatacağım, ey Ebû Umare! Ben evimden çıktığım zaman, falan oğluma vasiyette bulundum, zâhiren diğer kardeşlerini de bu vasiyete ortak ettim. Ama gizlice ona vasiyetimi yaptım. Sadece onu diğerlerinden ayırdım. Eğer benim elimde olsaydı, imamlığı oğlum Kâsım'a verirdim.
Çünkü onu severim ve ona karşı çok şefkatliyim. Ancak bu, Allah Azze ve Celle'nin elindedir. Onu dilediğine verir. Bunun haberini bana (rüyada) Resûlullah verdi. Benden sonra İmam olacak kimseyi ve onun taraftarlarını bana gösterdi. Zaten bizden birine, Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi ve âlihi) ve dedem Ali'den (aleyhisselâm) haber gelmeden, vasiyette bulunulmaz.
Rüyada Resûlullah'ın yanında bir yüzük, bir kılıç, bir âsâ, bir kitap ve sarık gördüm.
Dedim ki: Bu nedir, ya Resûlallah?
Bana dedi ki: Sarık, Allah'ın egemenliğidir. Kılıç, Allah'ın izzetidir. Kitap, Allah'ın nurudur. Âsâ, Allah'ın kuvvetidir. Yüzük ise, bunların tümünü sembolize eden bir işarettir.
Sonra bana şöyle dedi: İmamlık yetkisi senden çıkmış, başkasına geçmiştir.
Dedim ki: Ya Resûlallah, onu bana göster, onlardan hangisi olduğunu göreyim.
Bunun üzerine Resûlallah buyurdu ki: Senin kadar, imamlıktan ayrılmak için acele eden birini daha görmedim. Eğer imamlık sevgiyle olan bir şey olsaydı, baban İsmail'i senden daha çok severdi fakat bu, Allah Azze ve Celle'nin elindedir.'
Ebû İbrahim, sonra dedi ki: Sağ-ölü bütün çocuklarımı gördüm. Emîrü'l-Mü'minîn (Ali b. Ebû Tâlib) bana, bu, onların efendisidir, dedi -Oğlum Ali'yi göstererek- Bu bendendir, ben de ondanım. Allah iyilik yapanlarla beraberdir.'
Yezid der ki: 'Sonra Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) devamla şunları söyledi: Ey Yezid! Bu, sende bir sır, bir emanet olarak kalsın. Onu akıllı veya doğruluğundan emin olduğun kimselerden başkasına haber verme. Eğer senden tanık istenirse, Allah'ın şu sözlerini tanık göster: 'Allah size, emanetleri ehline vermenizi emreder.'
Yine bize şöyle hitap etmiştir: 'Yanındaki Allah'ın şahitliğini gizleyenden daha zâlim kim vardır?' (Prof. Dr. Haydar Baş İma Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.