Düz vatandaş, aydın-karanlık yazar-çizer takımı, medyacı, sanayici, işçi-memur, hamal velhasıl herkes, son terör olaylarını yanlış algılama ve tersten okuma zafiyetine düşebilir. Ancak devleti idare etme makamında bulunan hiçbir zevatın böylesi bir vahşeti ters okuma, yanlış algılama ve basit mantıkla değerlendirme zafiyeti olamaz, olmamalı.
Hele de sokaktaki vatandaşın ağzıyla konuşma veya hariçten maaşlı medya baykuşlarının güdümlü çala-kalemlerinin izleriyle güya değerlendirme yapma lüksü olamaz.
Efendim neymiş; bu iş el-Kaide işiymiş.
Bombalanan alanlarda, yok hüviyet cüzdanlarından, yok esmer derilerinden parçalar bırakmışlarmış...
Medya, biraz daha dikkatli olsaymış daha çok adam yakalayabilirmiş...
Terör yoluyla mesaj filan hikayeymiş... Eeee. Öyle terör yoluyla verilmek istenen bir mesaj varsa o mesajı ellerinin tersiyle itiyorlarmış.
Bu mübarek günleri kana bulayanlar ve masum insanları katledenler bunun hesabını her iki alemde de vereceklermiş... (Bu ifade Cuma hutbesinden bir parça değil, Başbakan'ın bizzat terör değerlendirmesi). Ancak terörün önüne zaten geçilemezmiş.
Başbakan ve hükümet üyelerinin bu kabil kartelvâri veya din motifleri içeren klasik yaklaşım tarzı, "terörün üstünü örtmek"ten ve "asıl failler"i gizlemekten, dolayısıyla ardı ardına "patlamaların sürdürülmesi"nden başka bir işe yaramaz.
Hamaset ile de bu iş çözülemez. Bu saldırı cinsi hamasetle çözülecek türden değil.
Adamlar mezra basmadılar.
Türkiye'yi bastılar, Türkiye'yi.
Dolayısıyla yakalanan üç-beş çapulcuyu işin failli olarak görmek ve göstermek asıl büyük failleri yani "global eşkıya"yı gizlemek olur.
Başbakan ve hükümet üyeleri, anavatanımız Türkiye ve yavruvatanımız Kıbrıs üzerinde hesap kuranları, güneydoğumuz üzerinde iştah kabartanları, bizi Irak batağına sürüklemeye çalışanları hesaba çekmeli. Onların arasında aramalı bu global ve profesyonel işin faillerini.
Başbakan, kartele ve muhafazakâr cenaha kartelden trasferlere olan ilgi ve alakasından, kendi medyacı eski dostlarına belki vakit ayıramıyor. Ama arasıra da onların makalelerine göz atsa iyi olur. Böylece belki terörün mesajını kartelvâri tersten okumak yerine birebir okuma imkanı yakalayabilir.
Başbakan'ın yakın dostlarından biri, dün aynen şunları yazıyor:
"Bir şeyi biliyoruz ki, yaratılan bu "korku örgütleri"ni bahane eden Amerika ülkeleri işgal ediyor, çocukları, kadınları katlediyor. Dünyanın demokrasi ve özgürlük hayallerini çalıyor...
Aslında, ne yazık ki dünyayı cehenneme çeviren "çete" ortada dolaşıyor.
ABD'de Bush, İsrail'de Şaron'un şeytani politikaları, terörü bugüne kadar görülmedik ölçülerde azgınlaştırdı ve yaygınlaştırdı... Kimse bize "örgüt masalı" anlatmasın, zaten Amerika bu masalı anlatarak dünyamızı cehenneme çevirdi.
Belki de bu "vahşi mesaj"ın en ürkütücü anlamı, Türkiye'nin demokratikleşme yönündeki rotasını, 11 Eylül sonrasında dünyanın başına bir kabus gibi çöken Amerika, İsrail, İngiltere ve küçük yardakçılarından oluşan "militer güvenlik kuşağı"na çevirmektir..."
Başbakan, gerçekten ne terörün ne de en yakınındaki eski dostlarının terörü okumalarından hiçbirşey anlamamış olacak ki, önceki gün hala Bushvâri biçimde "Terörün uluslararası boyutlara ulaşması, işbirliği ve dayanışmayı uluslararası boyuta taşımayı gerektirmektedir" değerlendirme yapmaktadır.
Sözün özü, terörün tek hedefi Türkiye'dir. Mesaj Türkiye'yedir.
Dolayısıyla bu vahşetlerin asıl failleri, Türkiye'nin ve Kıbrıs'ın parselasyon işini artık son noktaya getiren global aktörlerdir. Gerisi, üç-beş maşadır.
Bunu böyle okursak, belki Türkiye kendi güvenliğini ve geleceğini sağlama alacak irade ve idareye kavuşur.
Aksi halde hem vakit kaybederiz, hem de insanımızı ve hatta Allah muhafaza etsin vatanımızı...
Ne Türkiye'nin, ne de özellikle hükümetin terörü tersinden okuma lüksü vardır.
Hele de sokaktaki vatandaşın ağzıyla konuşma veya hariçten maaşlı medya baykuşlarının güdümlü çala-kalemlerinin izleriyle güya değerlendirme yapma lüksü olamaz.
Efendim neymiş; bu iş el-Kaide işiymiş.
Bombalanan alanlarda, yok hüviyet cüzdanlarından, yok esmer derilerinden parçalar bırakmışlarmış...
Medya, biraz daha dikkatli olsaymış daha çok adam yakalayabilirmiş...
Terör yoluyla mesaj filan hikayeymiş... Eeee. Öyle terör yoluyla verilmek istenen bir mesaj varsa o mesajı ellerinin tersiyle itiyorlarmış.
Bu mübarek günleri kana bulayanlar ve masum insanları katledenler bunun hesabını her iki alemde de vereceklermiş... (Bu ifade Cuma hutbesinden bir parça değil, Başbakan'ın bizzat terör değerlendirmesi). Ancak terörün önüne zaten geçilemezmiş.
Başbakan ve hükümet üyelerinin bu kabil kartelvâri veya din motifleri içeren klasik yaklaşım tarzı, "terörün üstünü örtmek"ten ve "asıl failler"i gizlemekten, dolayısıyla ardı ardına "patlamaların sürdürülmesi"nden başka bir işe yaramaz.
Hamaset ile de bu iş çözülemez. Bu saldırı cinsi hamasetle çözülecek türden değil.
Adamlar mezra basmadılar.
Türkiye'yi bastılar, Türkiye'yi.
Dolayısıyla yakalanan üç-beş çapulcuyu işin failli olarak görmek ve göstermek asıl büyük failleri yani "global eşkıya"yı gizlemek olur.
Başbakan ve hükümet üyeleri, anavatanımız Türkiye ve yavruvatanımız Kıbrıs üzerinde hesap kuranları, güneydoğumuz üzerinde iştah kabartanları, bizi Irak batağına sürüklemeye çalışanları hesaba çekmeli. Onların arasında aramalı bu global ve profesyonel işin faillerini.
Başbakan, kartele ve muhafazakâr cenaha kartelden trasferlere olan ilgi ve alakasından, kendi medyacı eski dostlarına belki vakit ayıramıyor. Ama arasıra da onların makalelerine göz atsa iyi olur. Böylece belki terörün mesajını kartelvâri tersten okumak yerine birebir okuma imkanı yakalayabilir.
Başbakan'ın yakın dostlarından biri, dün aynen şunları yazıyor:
"Bir şeyi biliyoruz ki, yaratılan bu "korku örgütleri"ni bahane eden Amerika ülkeleri işgal ediyor, çocukları, kadınları katlediyor. Dünyanın demokrasi ve özgürlük hayallerini çalıyor...
Aslında, ne yazık ki dünyayı cehenneme çeviren "çete" ortada dolaşıyor.
ABD'de Bush, İsrail'de Şaron'un şeytani politikaları, terörü bugüne kadar görülmedik ölçülerde azgınlaştırdı ve yaygınlaştırdı... Kimse bize "örgüt masalı" anlatmasın, zaten Amerika bu masalı anlatarak dünyamızı cehenneme çevirdi.
Belki de bu "vahşi mesaj"ın en ürkütücü anlamı, Türkiye'nin demokratikleşme yönündeki rotasını, 11 Eylül sonrasında dünyanın başına bir kabus gibi çöken Amerika, İsrail, İngiltere ve küçük yardakçılarından oluşan "militer güvenlik kuşağı"na çevirmektir..."
Başbakan, gerçekten ne terörün ne de en yakınındaki eski dostlarının terörü okumalarından hiçbirşey anlamamış olacak ki, önceki gün hala Bushvâri biçimde "Terörün uluslararası boyutlara ulaşması, işbirliği ve dayanışmayı uluslararası boyuta taşımayı gerektirmektedir" değerlendirme yapmaktadır.
Sözün özü, terörün tek hedefi Türkiye'dir. Mesaj Türkiye'yedir.
Dolayısıyla bu vahşetlerin asıl failleri, Türkiye'nin ve Kıbrıs'ın parselasyon işini artık son noktaya getiren global aktörlerdir. Gerisi, üç-beş maşadır.
Bunu böyle okursak, belki Türkiye kendi güvenliğini ve geleceğini sağlama alacak irade ve idareye kavuşur.
Aksi halde hem vakit kaybederiz, hem de insanımızı ve hatta Allah muhafaza etsin vatanımızı...
Ne Türkiye'nin, ne de özellikle hükümetin terörü tersinden okuma lüksü vardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019