Başıboş yaratılmadık

 Hz. Adem'le başlayan insanlık tarihine, gerçekten istifade etmek mantığıyla baktığımızda şu gerçekle karşılaşırız:
İnsanı yoktan var eden Cenab-ı Hakk'ın murat ettiği yapıldığında, O'nun, "Bu sevdiğime ve seçtiğime tabi olun" dediğine tabi olunduğunda barış, huzur ve kardeşlik yaşanmış, O'na ve seçtiklerine isyan edildiğinde de kaos, karmaşa, çatışma, belalar ardı ardına gelmiştir.
Bu temel bakış açısıyla baktığımızda bugün gerek İslam dünyasında, gerekse tüm dünyada kaosun, çatışmaların, huzursuzlukların asıl nedeni işte budur.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, insanlığın ve İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu çıkmazı, gazetemizde yayınlanan, "İmam Ali örneğinde liderlik" makalesinde bakın şöyle özetliyor:
"Bugün insani değerler tartışılıyor. Can, mal, namus emniyetinin yok olduğuna; kaynaklara ulaşım uğruna savaşların çıkarıldığı ve masumların hayatının hiçe sayıldığına şahidiz. Esasen tartışılan insanlıktan uzak devlet adamlığı ve aranan Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ahlakıdır. 
İslam dünyasına bakıldığında Allah'a hesap verme şuurunu yitirmiş, Kur'an'daki ikazları hiçe sayan, hak ile batılın birbirine girdiği bir Müslüman kimlik karşımıza çıkmakta?"
Hz. Peygamber'le buluşmayan, İslam'la şereflenmeyen insanlığın bunalımda olması gayet normal de, kendisini "Müslüman" olarak tanımlayan, Hz. Peygamber'e tabi olduğunu iddia eden İslam dünyasının bugün hali niye böyledir.
Yani İslam dünyası bugün, Prof. Dr. Baş'ın ifade ettiği gibi, niye aslından uzaklaşarak farklı bir kimliğe büründü? Bunun nedenlerini de Sayın Baş, BTP'nin 6. Olağan Kongresi'nde konuşmasının Ehl-i Beyt'le ilgili bölümünde anlattı:
"İslam'da iki büyük yol var. Biri nübüvvettir ki bunun sahibi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'dir. Peygamberimiz aynı zamanda velayetin de başıdır ama nübüvvet dönemi sona erdikten sonra Allah'ın emri ile velayet dönemi açılmıştır ve onun da sahibini Allah (c.c.), İmam Ali olarak ilan etti."
Yani Cenab-ı Hak, ilk insanı peygamber olarak seçerek başlattığı dünya hayatının hiçbir karesinde Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kadar insanlığı bir an bile peygambersiz, örneksiz bırakmamıştır. 
"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?" (Kıyame, 36) ayetiyle Cenab-ı Hak bu durumu ifade etmektedir. Hz. Peygamber'e kadar böyle de O'nun vefatından sonra durum farklı mı? Elbette ki hayır? Bu adetullahtır, sünnetullahtır.
Hz. Peygamber Veda Haccı'ndan dönerken, Maide 67. ayet nazil olmuş, bu ayetin gereği olarak Gadir-i Hum denilen mevkide bir hutbe irad etmiş ve bu hutbenin 6 yerinde Kendisinden sonraki halifenin, mü'minlerin emirinin, hidayet önderinin, imamın İmam Ali (a.s.) efendimiz olduğunu ilan etmiştir. (Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, Prof. Dr. Haydar Baş, s.52; Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur; ibn Hatim, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim; Vahidi, Esbab-ı Nüzul)
Gadir-i Hum'la ve burada okunan hutbenin İmam Ali'nin velayetinin ilanıyla ilgili olduğunu 222 Ehl-i Sünnet kaynağı belirtmiştir. (Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, a.g.e, s.81-117)
Ayrıca bu kaynaklardan birçoğu dinin tamamlandığını ifade eden Maide suresi 3. ayetinin yine Gadir-i Hum'da nazil olduğunu ve dinin imam Ali'nin velayet ilanıyla tamamlandığını beyan etmişlerdir. (Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, a.g.e, s.53,54; Ahmed b. Hanbel, Müsned; Taberi'nin tefsiri; Suyuti'nin tefsiri; Fahri Razi'nin tefsiri; Gazali'nin İhya'sı)
Sayın Baş'ın ifade ettiği gibi nübüvvet yolu tamamlanmış ve İmam Ali'yle beraber velayet yolu başlamıştır. Mana açısından bakıldığında nübüvvet yolu ile velayet yolu arasında bir fark yoktur; her ikisi de Allah'ın muradıdır, her ikisi de tabi olunduğunda insanları Allah'a vuslat ettirir, her ikisi konusunda da insanlar hesaba çekileceklerdir. 
Tek farkı da nübüvvet yolunun temsilcileri peygamberlerdir, velayet yolunun temsilcileri ise ilki İmam Ali, sonuncusu Hz. Mehdi olan 12 imamdır. Onlara peygamber denmemesinin nedeni ise son peygamberin Hz. Muhammed (s.a.v.) olmasındandır.
Gadir-i Hum hutbesinde ve de onun dışındaki birçok hadiste tüm insanların İmam Ali'ye itaat etmesi bizzat Hz. Peygamber tarafından farz olduğu beyan edilmiştir.
Yani insanlık ve İslam dünyası gerçekten barış ve huzur istiyorsa, bunun tek adresi vardır, Nuh'un Gemisi olarak tasvir edilen, Tathir ayetinde tertemiz oldukları, Meveddet ayetinde ise sevilmesi farz kılınan Ehl-i Beyt'tir.
Ehli-i Beyt, Ebrar ayetinde, Mübahale ayetinde ve de bizzat Hz. Peygamber'in hanımları tarafından rivayet edilen birçok hadis-i şerifte ifade edildiği gibi, "Hz. Peygamber, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir."
12 imamın, İmam Hüseyin'den sonra itaat edilmesi emredilen 9'unun isimleri de bizzat Hz Peygamber tarafından tek tek künyeleriyle sayılmıştır. Bu konu çok açık ve nettir, şüpheye en ufak bir mahal yoktur; şüphe etmek dahi kişiyi Allah'ın muradından uzaklaştırır.
Prof. Dr. Baş'ın kaleme aldığı 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'nı ve de son olarak özet mahiyetinde yazdığı Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabını mutlaka temin edip okuyun.