Bush ve Blair ikilisinin Tahran ve Şam yönetimlerine yaptıkları baskı her geçen gün şiddetini artırarak devam ediyor.
Esad yönetimi Lübnan'daki askeri varlığını geri çekmeye başlayacaklarını duyururken Tahran yönetimi kendilerinin nükleer donanıma sahip olmadığını ve mevcut uranyum zenginleştirme çabalarının barışçıl amaçlarla kullanıldığını ispatlamaya çalışıyor.
Hatırlayacak olursanız, geçtiğimiz aylarda İran hem Avrupa Birliği ülkelerine hem de Amerikan yönetimine nükleer tesislerini denetleme izni verdiğini beyan etmişti.
Bu beyanın hemen devamında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bölgeye gelerek iğneden ipliği ülkenin her yanını arayıp taradı.
Tahran'ın nükleer silah geliştirdiği ya da atom bombası projesi olduğuna dair bir kanıta rastlanmadı; ama eşine az raslanır baskılar sürdü ve sürüyor.
Afganistan ve Irak operasyonlarından sonra Avrupa ile arası açılan Bush yönetimi ikinci dönemde bu ilişkiyi tamir için Avrupa liderleri ile dirsek temasına geçti. Bu temasta özellikle Fransa ve Almanya'nın Amerika'nın yanına çekilmesi planlanırken Rusya'ya da kontrolden çıkılmaması uyarılarında bulunuldu.
Şahin kanat temsilcilerinin ikinci dönemi Ortadoğu için büyük bir sorun teşkil ederken Moskova da sözkonusu baskılardan rahatsız olmaya başladı.
Putin'e ülke içerisinde kendi halkının verdiği destek hergeçen gün düşerken Şam ve Tahran ile ikili ilişkilerine ivme kazandırarak Amerika'nın gözkoyduğu hatta yerleştiği Ortadoğu'dan pay kapma telaşında.
İngiliz Başbakan Blair, Bush ile aynı yolu takip ederek İran ve Suriye'ye ince ayar yapmaya çalışırken Rusya bölgedeki yeni hareketlenmelerden rahatsızlık duymuş bulunuyor.
Bush ile ikili görüşmesinden evvel demokratik adımların atılması çabalarının hızlandırılmasını gerekçe göstererek kendilerine baskı yapmaya başlamasının ne derece sakıncalı ve kabul edilemez olduğunun altını çizdi.
Tiannanmen olaylarını bahane ederek Sosyalist Çin'e yıllardır ambargo uygulayan/uygulatan Amerika zaman zaman Tayvan yüzünden bu ülkeyle karşı karşıya geliyor.
Irak ve Afganistan operasyonlarında da kafasına eseni yapmaktan çekinmeyen Amerika, son olarak İran ve Suriye'ye baskı uygulayarak amacına ulaşmaya çalışıyor.
Rusya ve Türkiye gibi önemli aktörlerin dış politikalarını ise kendi dümensuyuna kapılmış görmek isteyen Amerika'nın aksi durumda hırçınlaştığına şahit oluyoruz.
AKP yönetimine karşı yapılan ince ayarlarda da bu politik öncelik yatıyor. Türk halkının Anti-Amerikancılığı üzerinden kıskaca alma oyunu oynanıyor.
11 Eylül'le birlikte dillendirilen "Ya yanımızdasınız ya karşımızda" söylemi karşı tarafa seçenek bırakmayan Amerika'nın seçeneklerine tabi olursunuz ya da muhalif tavır sergilersiniz.
Türkiye ve Rusya'ya bu esnada büyük görevler düşüyor.
Tabi o görevin şuurunda olmak ve hakkını vermek apayrı bir konu.
Esad yönetimi Lübnan'daki askeri varlığını geri çekmeye başlayacaklarını duyururken Tahran yönetimi kendilerinin nükleer donanıma sahip olmadığını ve mevcut uranyum zenginleştirme çabalarının barışçıl amaçlarla kullanıldığını ispatlamaya çalışıyor.
Hatırlayacak olursanız, geçtiğimiz aylarda İran hem Avrupa Birliği ülkelerine hem de Amerikan yönetimine nükleer tesislerini denetleme izni verdiğini beyan etmişti.
Bu beyanın hemen devamında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bölgeye gelerek iğneden ipliği ülkenin her yanını arayıp taradı.
Tahran'ın nükleer silah geliştirdiği ya da atom bombası projesi olduğuna dair bir kanıta rastlanmadı; ama eşine az raslanır baskılar sürdü ve sürüyor.
Afganistan ve Irak operasyonlarından sonra Avrupa ile arası açılan Bush yönetimi ikinci dönemde bu ilişkiyi tamir için Avrupa liderleri ile dirsek temasına geçti. Bu temasta özellikle Fransa ve Almanya'nın Amerika'nın yanına çekilmesi planlanırken Rusya'ya da kontrolden çıkılmaması uyarılarında bulunuldu.
Şahin kanat temsilcilerinin ikinci dönemi Ortadoğu için büyük bir sorun teşkil ederken Moskova da sözkonusu baskılardan rahatsız olmaya başladı.
Putin'e ülke içerisinde kendi halkının verdiği destek hergeçen gün düşerken Şam ve Tahran ile ikili ilişkilerine ivme kazandırarak Amerika'nın gözkoyduğu hatta yerleştiği Ortadoğu'dan pay kapma telaşında.
İngiliz Başbakan Blair, Bush ile aynı yolu takip ederek İran ve Suriye'ye ince ayar yapmaya çalışırken Rusya bölgedeki yeni hareketlenmelerden rahatsızlık duymuş bulunuyor.
Bush ile ikili görüşmesinden evvel demokratik adımların atılması çabalarının hızlandırılmasını gerekçe göstererek kendilerine baskı yapmaya başlamasının ne derece sakıncalı ve kabul edilemez olduğunun altını çizdi.
Tiannanmen olaylarını bahane ederek Sosyalist Çin'e yıllardır ambargo uygulayan/uygulatan Amerika zaman zaman Tayvan yüzünden bu ülkeyle karşı karşıya geliyor.
Irak ve Afganistan operasyonlarında da kafasına eseni yapmaktan çekinmeyen Amerika, son olarak İran ve Suriye'ye baskı uygulayarak amacına ulaşmaya çalışıyor.
Rusya ve Türkiye gibi önemli aktörlerin dış politikalarını ise kendi dümensuyuna kapılmış görmek isteyen Amerika'nın aksi durumda hırçınlaştığına şahit oluyoruz.
AKP yönetimine karşı yapılan ince ayarlarda da bu politik öncelik yatıyor. Türk halkının Anti-Amerikancılığı üzerinden kıskaca alma oyunu oynanıyor.
11 Eylül'le birlikte dillendirilen "Ya yanımızdasınız ya karşımızda" söylemi karşı tarafa seçenek bırakmayan Amerika'nın seçeneklerine tabi olursunuz ya da muhalif tavır sergilersiniz.
Türkiye ve Rusya'ya bu esnada büyük görevler düşüyor.
Tabi o görevin şuurunda olmak ve hakkını vermek apayrı bir konu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005