Batan bir AB gemisinde ısrar niye?

Avrupa Birliği'nin temellerinin atıldığı Schuman Deklarasyonu'nun kabul edildiği 9 Mayıs günü "Avrupa Günü" olarak ilan edilmiş.Büyük bir ekonomik ve siyasi çıkmazın içinde olan AB ülkeleri, artık AB projesine inançları kalmadığı için bu günü pek gündemlerine almıyorlar, kutlamıyorlar.Ama Türk siyasiler kraldan fazla kralcı olarak bu günü 1999 yılından bu yana azimle kutlamaya devam ediyorlar.Bu kapsamda çeşitli etkinlikler düzenlendi; Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı ve Avrupa Birliği Bakanı basın açıklaması yaparak AB'yi yerlere göklere sığdıramadılar ve de AB yolunda atılan adımları basınla paylaştılar.Konuyla alakalı açıklama yapan Cumhurbaşkanı da, Başbakan da AB'yi "Stratejik tercih" olarak ifade ettiler.Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye, stratejik tercihi olan Avrupa Birliği üyelik perspektifini kararlılıkla muhafaza etmektedir. AB'nin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümüne katkı sağlama iradesi tamdır" ifadelerini kullandı.Başbakan Erdoğan ise, AB yolunda yürütülen çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladıktan sonra, "Avrupa Birliği'nde üyelik Türkiye'nin stratejik tercihidir" dedi.AB ülkeleri bile kendi projelerine bu gözlükle bakmazken, AB'yi dağılma aşamasında bir birlik olarak görüp, temkinli davranırken, siyasilerimizin bu AB aşkını anlamak mümkün değil.AB'nin lokomotifi olan Almanya, Yunanistan krizi ile başlayan süreçte yükün kendi sırtına kalmasından rahatsız olup feryat ederken, siyasilerimizin AB'nin yükünü alma konusundaki iştiyaklarını, heveslerini anlamak mümkün değil. Üstelik bugüne kadar AB ile Gümrük Birliği sebebiyle en az 200 milyar euro kaybımız var ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) askeri oluşumun yüzde 10'unu 6 bin askerle Türkiye sağlamasına rağmen hala karar mekanizmasında yok.Sayın Başbakan, açıklamasında bu yılı ülkemizde "AB yılı" olarak ilan etti.Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, daha Ortak Pazar iken AB'nin bir Hıristiyan birliği olduğunu ve Türkiye'yi asla içlerine almayacağını ifade etmişti.AB kurulunca, marşıyla, bayrağıyla, İslam dünyasına bakışıyla, kısaca her şeyiyle bunu ilan ettiklerini gördük. Türkiye'den istenen talepler hiçbir üyeden istenmedi. Türkiye hemen hemen hepsini jestler de yaparak yerine getirmesine rağmen en basit bir vize konusu bile halledilemedi.Türkiye ile beraber AB sürecine başlayan ve hatta daha sonra müracaat eden birçok ülke AB'ye alınmasına rağmen, Türkiye rıhtımda bekletilip durdu.Hatta AB ile üyelik müracaatı olmayan 19 ülkeye bile Schengen Alanı'na vizesiz girme hakkı tanındı. Bu 19 ülkenin birçoğunun ismini bile duymadım:Birleşik Arap Emirlikleri, Kolombiya, Dominika, Grenada, Kiribati, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau, Peru, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Samoa, Solomon Adaları, Doğu Timor, Tonga, Trinidad ve Tobago, Tuvalu ve Vanuatu?Bunlara vize muafiyeti var, ama 50 yılı aşkın AB'nin kapısında sürünen Türkiye'ye yok?Ve Türkiye'nin en üst düzey yetkilileri bu tabloya rağmen, AB'de bile kutlanmayan AB Günü'nü kutluyor, bu yılı "AB yılı" ilan ediyor.Sayın Baş'ın 2005 yılında ifade ettiği "AB 15 yıl içinde dağılacaktır" gerçeği ise bugün AB ülkelerinde net olarak yaşanmaktadır.AB'nin Türkiye'ye ?farzı muhal alsa bile- sunabileceği hiçbir çözüm, proje yoktur. Kendi üyesi Yunanistan'ın yaşadığı krizdeki çözümsüzlüğü buna en açık delildir.Türkiye, batan gemilere binme gayretinde olacağına, Milli Ekonomi Modeli ile dünyanın zirvesine oturan Rusya ile ilişkilerini geliştirmelidir. Ama bir gerçek var ki, asıl stratejik olan, Rusya'yı ayağa kaldıran Milli Ekonomi Modeli'ni ve Sosyal Barış Projesi'ni Türkiye'de, Türk milleti için uygulamaktır, Türkiye'yi kainat devleti yapmaktır.Bu vizyon da sadece Bağımsız Türkiye Partisi'nde var.