Batı ile ilişkiler Türkiye'yi batırıyor

15 Temmuz'da gerçekleştirilen menfur darbe girişimini yapan irade belli, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)? Failler belli, deliller belli, ortaya çıkan gerçekler belli?
Her şey net olmasına rağmen başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin bu noktadaki duruşları, aslında hem gizledikleri niyetlerini hem de bu darbe girişiminin asıl faillerinin kimler olduğunu gözler önüne seriyor.
Deliller, itiraflar, bağlantılar açık olmasına rağmen Obama yönetimi hala Fetullah Gülen'in iadesi konusunda "belge isteriz" modunda? Suçüstü yakalandılar, inkar ederek ya da ayak sürterek tehlikeyi savuşturmaya çalışıyorlar.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel darbe girişimi sonrası tutuklanan FETÖ mensuplarının ABD ordusunun yakın müttefikleri olduğunu söylüyor.
Yani Türkçe, "Bizim çocukları tutukladınız" diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Haddini bil" diye sert bir çıkış yaptıktan sonra, Votel, "Türkiye uzun yıllardan beri olağanüstü önemli bir partner" diyerek bildik Amerikan üslubuyla durumu geçiştirmeye çalıştı ama söz ağızdan çıktı bir kere...
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper de benzer bir şekilde "Darbe girişiminden sonra Türkiye'deki bazı muhataplarımız tutuklandı" dedi.
Siyasilerimizin her daim "stratejik müttefik" kabul ettiği ABD'nin, ülkemizde darbe girişimi düzenleyen FETÖ'ye, müttefikliğin gereği olarak, kendi ifadeleriyle "olağanüstü önemli bir partner" olarak tavır almaları gerekirken, öğreniyoruz ki daha büyük destekler verilmeye devam ediliyor.
FETÖ'nün ABD'de 140 civarındaki sözleşmeli (charter) okul ile ABD'de en yaygın sözleşmeli okul ağlarından birini yönettiğini bu şekilde yılda Amerikan yönetiminden 500 milyon dolar gelir elde ettiğini öğreniyoruz.
Konuyu araştıran "Killing ed" (öldüren eğitim) belgeselinin yönetmeni Mark Hall, ABD'deki FETÖ okullarında yolsuzluklar sebebiyle birçok kişinin tutuklanıp sınır dışı edilmesi gerektiği halde faaliyetlerine devam ettiğini söylüyor ve "ABD üst düzey devlet yetkilileri tarafından korunuyor olmalılar" diyor. Daha ne desin?
Hatta Hall şu ilginç soruyu da soruyor: "Şimdi soruyorum, bizim vergiler Gülen tarafından Türkiye'de gerçekleştirilen, şiddet içeren askeri darbe girişiminde harcandı mı?"
Darbeci FETÖ'ye stratejik müttefikin(!) son kıyağı ise çok daha dikkat çekici?
FETÖ'ye ABD'de bulunan dünyanın en büyük muharebe eğitim misyonuna sahip Nellis Hava Üssü'nde yeni bir okul imkanı verdiler.
Normal bir Türk vatandaşı ABD'ye giderken her türlü zorluğu çıkartırlar, kontrol noktasında donuna kadar ararlar, neredeyse terörist muamelesi yaparlar ama FETÖ'ye en büyük askeri üssünde okul açtırırlar.
140 tane okul varken neden bir tane daha ve neden askeri üs? Neden ABD'lilere bile tanınmayan bir imkan FETÖ'ye tanınır? Babasının hayrına mı? Elbette ki hayır? İslam ülkelerinde müstakbel 15 Temmuzlar için?
İşte bütün bu ve daha birçok nedenlerden dolayı; 15 Temmuz'un yaraları sarılırken, kurumlarımızdaki habis temizlenirken, siyaset, devlet ve millet olarak bir adımı daha atmamız gerekiyor, o da FETÖ'nün arkasındaki asıl irade olan ve yeni FETÖ'leri de hazırlayan ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerimizi derhal gözden geçirmektir.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın sürekli vurguladığı gibi, "ülkemiz üzerinde hesabı olmayan ülkelerle ilişkileri geliştirmeliyiz."
Dış politikamızın temeli bu olmalıdır.
Irak'ta Çekiç Güç'le beraber PKK'yı oluşturup üzerimize salan ve 40 bin insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan ABD, bugün FETÖ ile birlikte darbe girişimiyle milletin sandıkta seçtiği iradesine hedef almıştır ve sonrasında da FETÖ'ye sahip çıkmaktadır.
Burada bir şeyin daha altını çizmemiz lazım. Sözümüz "ABD müsaade etmezse olmaz" diyenlere? ABD darbe istedi ama millet tek bilek tek yürek olunca, darbeye dur deyince bütün planlar alt üst oldu. Demek ki kenetleşmiş ve inanmış bir milletin iradesi ABD'den de başka güçlerden de büyükmüş. Kurtuluş Savaşı'nda, Çanakkale'de bunu görmüştük, 15 Temmuz'da yeniden bu irade tecelli etti.
Köklü ve milli bir dış politika anlayışından önce birinci basamakta şu adımlar atılabilir:
İncirlik Üssü ve diğer üslerimiz ABD askerlerine ve diğer yabancı askerlere derhal kapatılmalıdır. Hiçbir menfaatimize olmayan Kürecik'te bulunan radar kapatılmalıdır.
9 Temmuz'daki Rusya görüşmesi ile Türkiye, üzerinde menfur hesapları olan Batıya mesafe koymalı, üretimin, kaynakların, ticaretin merkezi olan Doğu Bloku'na, BRICS ülkelerine karşılıklı menfaatler doğrultusunda yakın olmalıdır.
Ama unutmayalım ki bütün bu adımlarda güçlü olabilmek ve de güçlü kalabilmek için, bağımlılıklardan tamamen kurtulabilmek için tek yol haritası Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir.
Bu yol haritasını uygulayan BRICS ülkeleri her türlü boyunduruktan kurtulup güçlü ve milli bir devlet oldular, sıra Türkiye'de?
15 Temmuz'daki demokrasi zaferini bununla taçlandıralım.