‘Ben görmediğim şeye ibadet etmem’
İmam Sâdık (a.s), "İbadet ettiğinde Allah'ı gördün mü?" diye soran birine şöyle buyurmuştur: "Ben görmediğim şeye ibadet etmem." O şahıs, "O'nu nasıl gördün?" diye sorunca da şöyle buyurmuştur: "Gözler, O'nu bakış müşahedesiyle görmemiştir. Aksine kalpler, imanın hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir"
03.11.2020 23:50:00





H. OKAN EGESEL
İmam Ali (a.s), kendisinden, Rabbini görüp görmediği sorulunca şöyle buyurmuştur: "Ben görmediğim ilaha tapacak biri değilim." Daha sonra şöyle buyurmuştur: "Gözler, göz bakışıyla O'nu görmemişlerdir, ancak gayba iman, kalpleri O'na bağlamıştır."
İmam Ali (a.s), "Acaba Rabbini gördün mü?" diye soran Za'leb'e şöyle buyurmuştur: "Ey Za'leb! Eyvahlar olsun sana! Ben görmediğim Rabbe ibadet etmem!"
O şöyle arz etti: "O'nu nasıl gördün, benim için izah et."
İmam şöyle buyurdu: "Eyvahlar olsun sana! Gözler O'nu, bakmakla görmemiştir, aksine kalpler, iman hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir."
İmam Bâkır (a.s), kendisine, "Allah'ı gördün mü?" diye soran Harici birisine şöyle buyurmuştur: "Gözler, zâhiri bakışla O'nu görmemiştir. Aksine kalpler imanın hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir."
İmam Sâdık (a.s), "İbadet ettiğinde Allah'ı gördün mü?" diye soran birine şöyle buyurmuştur: "Ben görmediğim şeye ibadet etmem."
O şahıs, "O'nu nasıl gördün?" diye sorunca da şöyle buyurmuştur: "Gözler, O'nu bakış müşahedesiyle görmemiştir. Aksine kalpler, imanın hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir. O duyu organlarıyla derk edilmez, insanlarla değerlendirilmez. Eşyalara ve bir şeye teşbih edilmeksizin tanınmıştır."
İmam Sâdık (a.s), kendisine, "Müminler kıyamet günü Allah'ı görecekler mi?" diye soran Ebu Basir'e şöyle buyurmuştur: "Evet! Kıyametten önce de onu görmüşlerdir."
Ebu Basir, "Ne zaman?" diye sorunca şöyle buyurmuştur: "Onlara şöyle buyurduğu zaman: 'Acaba Ben Rabbiniz değil miyim?' Onlar, 'Evet' dediler."
İmam Sâdık (a.s) bir müddet sustuktan sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz mü'minler Allah'ı kıyametten önce görürler, şimdi sen de O'nu görmüyor musun?"
Ebu Basir, "Kurbanın olayım! Senin bu sözünü (başkalarına da) nakledeyim mi?" dedi.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Hayır! Zira eğer onu nakledersen sözünün anlamını bilmeyen kimse onu inkâr eder ve bunun bir teşbih olduğunu sanarak (inkârından dolayı) küfre düşer. Kalple görmek, gözle görmekten farklıdır. Allah, teşbih edenlerin ve inkârcıların Kendisi hakkında dediklerinden çok daha yüce ve münezzehtir."
Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ebedi hayat insanın dünyanın gözünde küçük göreceği ve ahiretin gözünde büyük olacağı bir şekilde çalıştığı hayattır. İnsan böyle yaptığı takdirde onun kalbine öyle bir muhabbet ve sevgi yerleştiririm ki; kalbini Benim için karar kılar, dinlenmesini, çalışmasını, himmetini ve sözünü, Benim yaratıklarımdan muhabbetimin ehli olan kimselere verdiğim nimetlerden biri kılar. Böylece kalp gözünü ve kulağını açarım. Böylece kalbiyle duyar ve kalbiyle celalime ve azametime bakar." (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
İmam Ali (a.s), kendisinden, Rabbini görüp görmediği sorulunca şöyle buyurmuştur: "Ben görmediğim ilaha tapacak biri değilim." Daha sonra şöyle buyurmuştur: "Gözler, göz bakışıyla O'nu görmemişlerdir, ancak gayba iman, kalpleri O'na bağlamıştır."
İmam Ali (a.s), "Acaba Rabbini gördün mü?" diye soran Za'leb'e şöyle buyurmuştur: "Ey Za'leb! Eyvahlar olsun sana! Ben görmediğim Rabbe ibadet etmem!"
O şöyle arz etti: "O'nu nasıl gördün, benim için izah et."
İmam şöyle buyurdu: "Eyvahlar olsun sana! Gözler O'nu, bakmakla görmemiştir, aksine kalpler, iman hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir."
İmam Bâkır (a.s), kendisine, "Allah'ı gördün mü?" diye soran Harici birisine şöyle buyurmuştur: "Gözler, zâhiri bakışla O'nu görmemiştir. Aksine kalpler imanın hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir."
İmam Sâdık (a.s), "İbadet ettiğinde Allah'ı gördün mü?" diye soran birine şöyle buyurmuştur: "Ben görmediğim şeye ibadet etmem."
O şahıs, "O'nu nasıl gördün?" diye sorunca da şöyle buyurmuştur: "Gözler, O'nu bakış müşahedesiyle görmemiştir. Aksine kalpler, imanın hakikatleri yoluyla O'nu müşahede etmişlerdir. O duyu organlarıyla derk edilmez, insanlarla değerlendirilmez. Eşyalara ve bir şeye teşbih edilmeksizin tanınmıştır."
İmam Sâdık (a.s), kendisine, "Müminler kıyamet günü Allah'ı görecekler mi?" diye soran Ebu Basir'e şöyle buyurmuştur: "Evet! Kıyametten önce de onu görmüşlerdir."
Ebu Basir, "Ne zaman?" diye sorunca şöyle buyurmuştur: "Onlara şöyle buyurduğu zaman: 'Acaba Ben Rabbiniz değil miyim?' Onlar, 'Evet' dediler."
İmam Sâdık (a.s) bir müddet sustuktan sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz mü'minler Allah'ı kıyametten önce görürler, şimdi sen de O'nu görmüyor musun?"
Ebu Basir, "Kurbanın olayım! Senin bu sözünü (başkalarına da) nakledeyim mi?" dedi.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Hayır! Zira eğer onu nakledersen sözünün anlamını bilmeyen kimse onu inkâr eder ve bunun bir teşbih olduğunu sanarak (inkârından dolayı) küfre düşer. Kalple görmek, gözle görmekten farklıdır. Allah, teşbih edenlerin ve inkârcıların Kendisi hakkında dediklerinden çok daha yüce ve münezzehtir."
Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ebedi hayat insanın dünyanın gözünde küçük göreceği ve ahiretin gözünde büyük olacağı bir şekilde çalıştığı hayattır. İnsan böyle yaptığı takdirde onun kalbine öyle bir muhabbet ve sevgi yerleştiririm ki; kalbini Benim için karar kılar, dinlenmesini, çalışmasını, himmetini ve sözünü, Benim yaratıklarımdan muhabbetimin ehli olan kimselere verdiğim nimetlerden biri kılar. Böylece kalp gözünü ve kulağını açarım. Böylece kalbiyle duyar ve kalbiyle celalime ve azametime bakar." (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.