250 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu ABD, kırk beşinci başkanını bugün seçiyor.
Aslında hep Clinton ile Trump'ın adını duyuyor olsak da aslında ABD seçimlerinde 4 aday yarışıyor.
Bunlar; Demokratların adayı Hillary Clinton, Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, Liberal kesimin adayı Gary Johnson ve Yeşillerin adayı Jill Stein.
Johnson ve Stein'in seçilmesi mümkün görülmediği için kıyasıya yarış Trump ile Clinton arasında yaşandı.
Yarın ipi kimin göğüslediği belli olacak.
Trump bir sürpriz yapmazsa seçimin kazananı büyük olasılıkla Hillary Clinton olacak.
Aslında Beyaz Saray'da kimin oturacağı bizim için çok fark etmiyor. Çünkü ABD Başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun, kritik meselelerdeki Amerikan yaklaşımında radikal değişiklikler oluşmuyor.
Çünkü ABD'de başkanlar vitrindeki isimlerdir.
Amerika'yı asıl yöneten güçleri aldıkları kararları halka hazmettirmeye çalışan görevlendirilmiş kişilerdir başkanlar.
ABD'de başkanlar kalıcı değildir, ama başkanın kim olacağına karar veren kurumların başkanları ölene kadar aynıdır.
Bu kurumlar arasında Amerikan Merkez Bankası (FED), trilyonluk ABD sermayesini elinde tutan ailelerin kontrolündeki şirketler, kurumlar ve lobi kuruluşları da bulunmaktadır.
Bu kuruluşların ezici çoğunluğu Rockefeller ve Rothschild ailelerinin kontrolündedir.
ABD'nin derin devleti işte bunlardır.
Amerika'nın ne zaman ve kiminle savaşa gireceğine, bu savaşına ne kadar süreceğine hep bunlar karar verirler. Savaş sürse de sona erse de kazanan yine bu derin devleti oluşturanlardır.
Bugün sandık başına giden Amerikalıların çoğu farkında bile olmadan işte bu derin devletin istediği ismi Beyaz Saray'a gönderecek.
Kazara istenmeyen bir sonuç ortaya çıkarsa da 2000 yılında olduğu gibi
Çok oyu aldığı halde başkan olamayan Al Gore'nin kaderini yaşar.
Stalin'in ifade ettiği, "Oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir" ifadeleri ABD için yüzde yüz geçerlidir.
Bundan dolayı Beyaz Saray'da kim oturursa otursun, ABD'nin Türkiye'ye yaşattıkları pek değişiklik göstermeyecek.
Yani, Oval Ofis'teki koltukta kurulan Trump olsa da ABD'nin PKK-PYD ve Barzani ortaklığı bitmeyecek Clinton seçilse de?
Çünkü Türkiye'yi göz ardı eden ABD'yi, PKK-PYD/YPG ve Barzani'yle ortak çalışmaya mecbur bırakan büyük planın oyun kurucuları, Trump'ı da Clinton'u da aşan, yukarıda ifade edilen ABD'nin derin devletidir.
Aslında hep Clinton ile Trump'ın adını duyuyor olsak da aslında ABD seçimlerinde 4 aday yarışıyor.
Bunlar; Demokratların adayı Hillary Clinton, Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, Liberal kesimin adayı Gary Johnson ve Yeşillerin adayı Jill Stein.
Johnson ve Stein'in seçilmesi mümkün görülmediği için kıyasıya yarış Trump ile Clinton arasında yaşandı.
Yarın ipi kimin göğüslediği belli olacak.
Trump bir sürpriz yapmazsa seçimin kazananı büyük olasılıkla Hillary Clinton olacak.
Aslında Beyaz Saray'da kimin oturacağı bizim için çok fark etmiyor. Çünkü ABD Başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun, kritik meselelerdeki Amerikan yaklaşımında radikal değişiklikler oluşmuyor.
Çünkü ABD'de başkanlar vitrindeki isimlerdir.
Amerika'yı asıl yöneten güçleri aldıkları kararları halka hazmettirmeye çalışan görevlendirilmiş kişilerdir başkanlar.
ABD'de başkanlar kalıcı değildir, ama başkanın kim olacağına karar veren kurumların başkanları ölene kadar aynıdır.
Bu kurumlar arasında Amerikan Merkez Bankası (FED), trilyonluk ABD sermayesini elinde tutan ailelerin kontrolündeki şirketler, kurumlar ve lobi kuruluşları da bulunmaktadır.
Bu kuruluşların ezici çoğunluğu Rockefeller ve Rothschild ailelerinin kontrolündedir.
ABD'nin derin devleti işte bunlardır.
Amerika'nın ne zaman ve kiminle savaşa gireceğine, bu savaşına ne kadar süreceğine hep bunlar karar verirler. Savaş sürse de sona erse de kazanan yine bu derin devleti oluşturanlardır.
Bugün sandık başına giden Amerikalıların çoğu farkında bile olmadan işte bu derin devletin istediği ismi Beyaz Saray'a gönderecek.
Kazara istenmeyen bir sonuç ortaya çıkarsa da 2000 yılında olduğu gibi
Çok oyu aldığı halde başkan olamayan Al Gore'nin kaderini yaşar.
Stalin'in ifade ettiği, "Oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir" ifadeleri ABD için yüzde yüz geçerlidir.
Bundan dolayı Beyaz Saray'da kim oturursa otursun, ABD'nin Türkiye'ye yaşattıkları pek değişiklik göstermeyecek.
Yani, Oval Ofis'teki koltukta kurulan Trump olsa da ABD'nin PKK-PYD ve Barzani ortaklığı bitmeyecek Clinton seçilse de?
Çünkü Türkiye'yi göz ardı eden ABD'yi, PKK-PYD/YPG ve Barzani'yle ortak çalışmaya mecbur bırakan büyük planın oyun kurucuları, Trump'ı da Clinton'u da aşan, yukarıda ifade edilen ABD'nin derin devletidir.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024