Ocak 1987 yılı 15. sayıda Öğüt dergisinde "Vakıf Cenneti" tabiri vardır. Vakıf medeniyetimizi bundan daha güzel nasıl anlatalım?
Bezm-i Alem Valide Suldan için şu mübalağalı cümleyi söylesem... "Valide Sultan "Vakıf Cennetinde" de Sultan...
Valide Sultan'ın mührüne lütfen dikkat ediniz... Bakınız ne yazıyor:
"Muhabbetten Muhammed oldu hasıl
Muhammed'siz muhabbetten ne hasıl
Zuhurundan Bezm-i âlem oldu vasıl".
Kısaca açıklaması şöyle:
"Muhammed, muhabbet sebebiyle yaratıldı. Aslı Muhammed olmayan muhabbetten hayır yoktur. Muhammed'e olan ilahi muhabbetin tecellisinden Bezm-i Alem (Valide Sultan ya da umumi manada dünya) yaratılmıştır". (Öğüt Dergisi sayı: 15, Ocak 1987 K. Bayraktar, s. 13).
Bezm-i Alem Valide Sultan'ın vakfiyelerinin en başında "Gureba Hastanesi" gelmektedir.
Duygusu, fikrî olayları takibi, insanın hatırına sonsuz saygısı Valide Sultan'ın ismi gibi "ana" kalmıştır.
1843'teki çiçek salgını yahut yolda rastgeldiği bir hastayı hemen tedavi ettirmesindeki zorlukları gören Osmanlı kadın anası günlerce üzüntü çekmiş, milleti için çare aramış. Vatan caddesi üzerinde "onun insanlık ve şefkat abidesi olarak bugüne kadar modern hizmet yuvası özelliğini koruyan, elli sekiz bin üç yüz sekiz zıra arsa üzerine "Bezm-i Alem Gureba-i Müslimin Hastahanesi"ni yaptırmaya karar vermiştir.
Dikkat: Garib, yoksul, çaresiz, mahzun, bitkin, bakımsız, ele düşmüş müslümanların bütün hastahane masrafları Valide Sultan'ın vakfından karşılanacak.
Gureba Hastahanesi'nin nizamnamesinde hastalar, idareciler, çalışanlar ile ilgili kuralları hayret ve ibretle takip ediyorsunuz. Hastalara lazım olan gıdanın velev ki: "Soğanın bir tanesinin bir altın liraya çıkması halinde bile alınmasını" hekimlerin kontrolünde titizlikle diyetlerine dikkat edilmesi bugün bile hasret çektiğimiz, muhtaç olduğumuz dünya anlayışı değil midir?
Gureba Hastahanesi Başhekimlerinden Süleyman Paşa'ya ait bir rüyayı arzetmekte fayda olsa gerek... Süleyman Numan Paşa, hastahanede başhekim nezaretinde, şifa bulan hastaların ana kapı önünde toplanarak yolluklarının verilmesi ve hastahanenin camiinde duayı müteakip memleketlerine gönderilmesi adetini kaldırmıştı. Bu rüyayı Süleyman Numan Paşa Bakırköy Hekimi merhum Cemil Bey'e, o da merhum Hacı Muzaffer Ozak beyefendiye şöyle anlatmıştır:
Bir gece rüyamda Bezm-i Alem Valide Sultan yeşil feraceli ve elinde bir şemsiye olduğu halde yanıma geldi. Elindeki şemsiye ile başıma vurmaya başladı. Kocakarı beni öldürecekti" (Öğüt, A.g.m).
Bu olay vakıf şartlarına uymayanların manevi mesuliyetten kurtulamayacaklarını gayet güzel açıklar.
"Vakıf Gureba" toplumda vakıf yolu ile meydana getirilen dayanışma eserlerinin en müstesna misalidir" (A.g.m).
Gureba Hastahanesi'nin, çeşmesinden lülesinden, taşından, varlığından kopmaya, kaçırmaya çalışan kurumların hırslarını gördükçe sebil sebil gariblerin ağlaşmalarını görüyorum sanki.
Bırakın şu bir tane kalan vakıf gariblere kalsın ne olur?
Bezm-i Alem Valide Sultan Hastahanenin ihtiyaçlarını karşılamak, fakir ve garip insanımıza ücretsiz sağlık hizmeti vermek için bakın neler bağışlamış.
Lütfen dikkatle okuyun:
- Hastane önünde kagir, hamam, 9 dükkan ve caminin arkasındaki bahçenin dikili ağaçları,
- Edremit'te içinde toplam, 25.241 zeytin ağacı bulunan zeytinlitk, zeytinyağı mengenesi ve ekleri.
Bugün bu zeytinliklerin geliri vakıf garipler hastanesine "edeb ve vefa örneği olarak" akıyor mu? Yoksa ticari firmalar mı kullanıyor? Orasını siz araştırın?
-Kocaeli sancağı Terkoz kazasında, Elecik mezrası, göl, dükkan ve tarla.
Allah aşkına şu anlayışa bakın. Hastahaneye gölleri, meraları bağışlıyor. Yanılmıyorsam bugün de İSKİ Hastahaneden su parası almıyor. Terkoz gölü vakıf malıdır da ondan.
-İstanbul Koska, Kızıltaş Mahallesi'nde ev.
-Süleymaniye Camii civarında ev ve han
- At Meydanında ev.
-Eyüp'te evler, zeytinlikler, dikili bağ ve yemiş ağaçları dikili arazi.
- Gemlik'te dut bahçesi ve su değirmeni de vakfedilmiştir.
Ne diyelim!.. Bu Osmanlı Hanımefendisinin ancak eli öpülür. Bakış açısı, ruh zenginliği ile başındaki taç ile insanlığa faydalı bir iş yapmak için çırpınan bir abide şahsiyet; laf üretenlere, dırdır, cırcır sakızları çiğneyip tembellik, beleşçilik, üç kağıtçılıkla gününü gün eden lafazanlara ibret olur mu acaba...
Bezm-i Alem Valide Suldan için şu mübalağalı cümleyi söylesem... "Valide Sultan "Vakıf Cennetinde" de Sultan...
Valide Sultan'ın mührüne lütfen dikkat ediniz... Bakınız ne yazıyor:
"Muhabbetten Muhammed oldu hasıl
Muhammed'siz muhabbetten ne hasıl
Zuhurundan Bezm-i âlem oldu vasıl".
Kısaca açıklaması şöyle:
"Muhammed, muhabbet sebebiyle yaratıldı. Aslı Muhammed olmayan muhabbetten hayır yoktur. Muhammed'e olan ilahi muhabbetin tecellisinden Bezm-i Alem (Valide Sultan ya da umumi manada dünya) yaratılmıştır". (Öğüt Dergisi sayı: 15, Ocak 1987 K. Bayraktar, s. 13).
Bezm-i Alem Valide Sultan'ın vakfiyelerinin en başında "Gureba Hastanesi" gelmektedir.
Duygusu, fikrî olayları takibi, insanın hatırına sonsuz saygısı Valide Sultan'ın ismi gibi "ana" kalmıştır.
1843'teki çiçek salgını yahut yolda rastgeldiği bir hastayı hemen tedavi ettirmesindeki zorlukları gören Osmanlı kadın anası günlerce üzüntü çekmiş, milleti için çare aramış. Vatan caddesi üzerinde "onun insanlık ve şefkat abidesi olarak bugüne kadar modern hizmet yuvası özelliğini koruyan, elli sekiz bin üç yüz sekiz zıra arsa üzerine "Bezm-i Alem Gureba-i Müslimin Hastahanesi"ni yaptırmaya karar vermiştir.
Dikkat: Garib, yoksul, çaresiz, mahzun, bitkin, bakımsız, ele düşmüş müslümanların bütün hastahane masrafları Valide Sultan'ın vakfından karşılanacak.
Gureba Hastahanesi'nin nizamnamesinde hastalar, idareciler, çalışanlar ile ilgili kuralları hayret ve ibretle takip ediyorsunuz. Hastalara lazım olan gıdanın velev ki: "Soğanın bir tanesinin bir altın liraya çıkması halinde bile alınmasını" hekimlerin kontrolünde titizlikle diyetlerine dikkat edilmesi bugün bile hasret çektiğimiz, muhtaç olduğumuz dünya anlayışı değil midir?
Gureba Hastahanesi Başhekimlerinden Süleyman Paşa'ya ait bir rüyayı arzetmekte fayda olsa gerek... Süleyman Numan Paşa, hastahanede başhekim nezaretinde, şifa bulan hastaların ana kapı önünde toplanarak yolluklarının verilmesi ve hastahanenin camiinde duayı müteakip memleketlerine gönderilmesi adetini kaldırmıştı. Bu rüyayı Süleyman Numan Paşa Bakırköy Hekimi merhum Cemil Bey'e, o da merhum Hacı Muzaffer Ozak beyefendiye şöyle anlatmıştır:
Bir gece rüyamda Bezm-i Alem Valide Sultan yeşil feraceli ve elinde bir şemsiye olduğu halde yanıma geldi. Elindeki şemsiye ile başıma vurmaya başladı. Kocakarı beni öldürecekti" (Öğüt, A.g.m).
Bu olay vakıf şartlarına uymayanların manevi mesuliyetten kurtulamayacaklarını gayet güzel açıklar.
"Vakıf Gureba" toplumda vakıf yolu ile meydana getirilen dayanışma eserlerinin en müstesna misalidir" (A.g.m).
Gureba Hastahanesi'nin, çeşmesinden lülesinden, taşından, varlığından kopmaya, kaçırmaya çalışan kurumların hırslarını gördükçe sebil sebil gariblerin ağlaşmalarını görüyorum sanki.
Bırakın şu bir tane kalan vakıf gariblere kalsın ne olur?
Bezm-i Alem Valide Sultan Hastahanenin ihtiyaçlarını karşılamak, fakir ve garip insanımıza ücretsiz sağlık hizmeti vermek için bakın neler bağışlamış.
Lütfen dikkatle okuyun:
- Hastane önünde kagir, hamam, 9 dükkan ve caminin arkasındaki bahçenin dikili ağaçları,
- Edremit'te içinde toplam, 25.241 zeytin ağacı bulunan zeytinlitk, zeytinyağı mengenesi ve ekleri.
Bugün bu zeytinliklerin geliri vakıf garipler hastanesine "edeb ve vefa örneği olarak" akıyor mu? Yoksa ticari firmalar mı kullanıyor? Orasını siz araştırın?
-Kocaeli sancağı Terkoz kazasında, Elecik mezrası, göl, dükkan ve tarla.
Allah aşkına şu anlayışa bakın. Hastahaneye gölleri, meraları bağışlıyor. Yanılmıyorsam bugün de İSKİ Hastahaneden su parası almıyor. Terkoz gölü vakıf malıdır da ondan.
-İstanbul Koska, Kızıltaş Mahallesi'nde ev.
-Süleymaniye Camii civarında ev ve han
- At Meydanında ev.
-Eyüp'te evler, zeytinlikler, dikili bağ ve yemiş ağaçları dikili arazi.
- Gemlik'te dut bahçesi ve su değirmeni de vakfedilmiştir.
Ne diyelim!.. Bu Osmanlı Hanımefendisinin ancak eli öpülür. Bakış açısı, ruh zenginliği ile başındaki taç ile insanlığa faydalı bir iş yapmak için çırpınan bir abide şahsiyet; laf üretenlere, dırdır, cırcır sakızları çiğneyip tembellik, beleşçilik, üç kağıtçılıkla gününü gün eden lafazanlara ibret olur mu acaba...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021