"Aşağıdaki sözü ancak şuursuzca biat etmiş bir Mankurt söyleyebilir: 'Ya bulunduğun yüksek yerden tepe-taklak düşerek parça-pinçik olacaksın, ya da Haydar Hoca doğrularına sığınıp biat ederek kurtulacaksın!' Bu sözü söyleyen kişinin ruh sağlığına asla güvenemem."(Sosyal Medya'dan bir nâ-dân)Bir okurum, 06 Mayıs 2014 günlü "İLERİ DEMOKRASİ SAVAŞLARI..." başlıklı yazıma, yukarıdaki yorumu yapmış, sağ olsunlar!"İlgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz"liklerine devam ettikleri sürece, bu ileri demokrat zulümlere tahammül edeceğiz!Okumakla yetinmeyip bir de yorum zahmetine katlanan sağ olası bu zavallı, daha söze başlarken; cehâletini, nâ-dânlığını, hatta nobranlığını ortaya koymuş; "şuûrsuzca biat etmiş bir mankurt" sıfat tamlamasıyla güya nazikçe hakarete niyetlenmiş!Cehâletinden dolayı acıyayım mı, teslîmiyetçiliğinden dolayı kızayım mı bilemedim!Çünkü bu nobran; şuûr'u, biat'ı ve mankurt'u sadece duymuş ve hiç birinin ne anlama geldiğini, bilmiyor! Bilen biri, bu üç kavramı bir arada, böylesine süflî bir şekilde kullanmaya cesâret eder mi?Cahillerin cesur olduğunu biliriz elbette ve bu yorumu, dikkatlerinize sunarken kastım, böylesi cehâlet öncüsü bir köleyi muhatap almak değil elbette! Atalarımız; "Kötü komşu insanı mal sahibi eder!" demişler ya! Bu sözün doğruluğunu bir daha ispatlarken yeri de gelmişken bu kavramların ne olduğunu, anlatırken bir daha anlamaya çalışmaktır kastım!Önce "şuûr, biat ve mankurt" nedir diye kaynaklara bakalım: Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügât'de;biat: (a.i.) kabul ve tasdik muâmelesi (aslı 'bey'at'dır).şuûr: (a.i.) anlama, anlayış, hissetme, duyma. Bî-şuûr: şuûrsuz diye verilmiş... Geriye "mankurt" kaldı!Mankurt, Cengiz Aytmatov'un "Gün Uzar Yüz Yıl Olur-Gün Olur Asra Bedel" Romanı'yla dünyaya anlattığı bir Kırgız efsânesi... Kafa derisi yüzülen güçlü-kuvvetli esirlerin, başlarına geçirilen taze deve derisi ile güneş altında bırakılması, kurudukça sıkan deve derisi ve alttan çıkan saçların tersine beyine baskı yapmasıyla kişiye hafızasını ve aklını kaybettiren efsânevî bir uygulama... Yani mankurtta hafıza, şuûr, akıl yok! Biat için ise akıl ve şuûr olmazsa olmaz!Yeri gelmişken biat ile teslîmiyet arasındaki farka da göz atalım ki; yabancı dili Türkçe olan, zavallı nobranlar, belki faydalansınlar!Biat; İslamiyet'in dünya dillerine kazandırdığı bir tavır ve kavram. Biatta her şeyini vermecesine olağanüstü bir fedakârlık vardır. Hz. Peygamber (s.a.a.)'e biat eden nasipli kişiler, biata kadar bulundukları belde ve bölgenin en zenginleri iken biattan sonra en fakirleri olacak şekilde hiç bir şeyleri kalmamacasına bütün mal varlıklarını infâk ederek yani Allah rızası için karşılık beklemeden dağıtarak biatlarını gösterirler. Yani biatta, her şeyini, hatta canını bile verebilecek bir fedâilik, söz konusudur.Teslîmiyet'te ise her baş eğişin, her yalakalığın, her soytarılığın ödüllendirilmesi beklenir! Yani teslîmiyetçi kendisini bir bedel karşılığı satar, her hareketini bir bedel karşılığı yapacak kadar kurnazdır, yani akıllıdır güya!Bu kavramları güncellemeğe çalışırsak; günümüz siyâsilerinin nerdeyse tamâmının ortak özelliği, teslîmiyettir! AB veya ABD adlı Haçlı Birliği'ne, bir bedel karşılığı teslîm olan gölgesizlerin gölgesine sığınan; kimliksizlerden, kişiliksizlerden, karaktersizlerden oluşur teslîmiyetçi gürûhu!Ama biat edenler; bütün bu teslîmiyetçilere ve onların baş eğdikleri emperyalistlere karşı, kanlarının son damlasına, son nefese ve son nefere kadar karşı koymaya and içerler!Yani Muhteşem Türk Atatürk'çe belki ibadet Müslümanı olmasalar da "Cihat Müslümanı" olarak hem Allah (c.c.) rızâsını kazanırlar, hem de millî hafızada ebediyyen yer alırlar!Bize bu satırları yazılmasına vesîle olan zavallı; "Kişi herkesi kendi gibi bilir!" veya "Aynaya bakan, kendini görür!" atasözlerimizi bilmeyerek de olsa ispata sebep oldu sağ olsun!"Her tülü milliyetçilik ayaklarımın altındadır" diye milliyetçiliğe hakâret eden ve daha önce; "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diye itiraf eden bir işbirlikçiye; "Herkese rağmen millî meselelerde hükümete desteğimiz devam edecektir!" açıklamasıyla "teslîmiyeçiye teslîmiyet"ini saklamayan birine yandaşlığı, dava adamlığı zanneden zavallılarla uğraşmaktan, asıl düşmana zaman ayıramaz olduk!Bu zavallılar; danışmanlarının okuyarak özetini kendisine sunduklarını söyleyen bir nâ-dâna teslim olmuş; kırk yılda dr.'luktan doç.liğe çıkamamış ve basılı bir risalesi bile olmayan biri ile üst-üste koyulsa boyundan yüksek olan külliyat sahîbi, dahası; "Milli Ekonomi Modeli" tezi ile kapitalizm, komünizm ve sosyalizmi felsefe çöplüğüne atmayı başarmış "Türkoğlu Türk'üm" diye kükreyen bir Türk Münevveri ile okuma özürlüleri mukayese edecek kadar nobranlar!A Garîbim! A Zavallım! A Andavallım! "Bin bilseniz de bir bilene sorun!" millî öğretimizden hareketle bilmiyorsanız sorun ki, vicdânınızı esir almış nefs adlı şahsî şeytanınızın sizinle böyle acımasızca oynamasına belki engel olasınız! Sorun ki; biatımı aklımla ve onurla ifâde ettiğim Türk Münevveri, Baştürk Haydar Hoca kaptanlığındaki 21.yy. Ehl-i Beyt Gemisi'ne binen nasiplilerden olasınız belki!VALLAHİ "İKİ EL BİR BAŞ İÇİNDİR" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017