Tıpta, işin içine bisturinin girdiği –iyi ki varlar– doktor ve hemşirenin yaptığı her olumlu işleme “müdahale” adı verilmektedir. Uluslararası ilişkilerde ise ABD’nin giriştiği –Allah korusun– her işgalci işleme de aynı ad, “müdahale” denilmektedir. Ancak son zamanlarda ABD’nin 1,5 milyon ölü bırakarak Irak’tan çekilmesiyle, Arap Baharının en son ulaştığı yer Suriye’de müdahale ve maşa sözcüklerinin yanında, Türkiye de yer almağa başlamıştır. Birinci Körfez Savaşı öncesinde, eğer zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa etmemiş olsaydı, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin yayılmacı güçlerin müdahaleci maşası olma rolü daha Birinci Körfez Savaşında başlamış olacaktı.
Anımsanıldığı gibi, son derece tantanalı bir şekilde Birinci Dünya Savaşından üççeyrek asır sonra, ABD çıkarları için bir koyup üç alma bağlamındaki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Arap çöllerine eylemli olarak gönderilmesi olgusu VIII. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın açılımları olarak ortaya konulmuştu. Son derece hararetli tartışmalarla önce MGK’nın asker üyelerinin daha sonra da Genelkurmay Başkanı’nın bir başına Irak’a müdahalenin yanlış olacağı görüşünde diretmeleri beklenilen Torumtay’ın istifası sürecini getirmişti. Askerler Ortadoğu’ya Türkiye Cumhuriyeti’nin “Milli Askeri Stratejik Konsepti” gereği Cumhuriyetin kazanımlarını riske atmamak için ulusal düzeyde ihtiyatlı yaklaşmışlardı. Ancak iktidarın kapalı kapılar arkasında vermiş olduğu taahhütleri gereği TSK’nin kullanılması o vakitlerin yaşanılan sürtüşmelerini de beraberinde getirmişti. MGK’nın asker üyelerinin, TSK’nin Irak’a müdahale etmesi ve TC’ne gelmesi istenilen ABD askerlerine gelmemesi yolundaki milli duruşları, İkinci Körfez Savaşı öncesi TBMM’nin 1 Mart 2003 tezkeresine de yansımış ve tezkere TBMM’de yeterli oyu almayarak reddedilmişti.
Ancak VIII. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın açılımları ve ABD’nin 2003 yılında Irak’a bir başına müdahale etmesi sonrası, “Kürt Ulusu”nun inşa sürecini hızlanmış, “Kürdistan”ın kurulması yolunda ABD’ye koşulsuz biat eden iki Kürt aşiret liderinin akıl almaz yükselişi ve PKK’nın Kandil bölgesine güvenli bir biçimde yerleşimini de sağlamıştı.
Türkiye Cumhuriyeti benzer şekilde bu sefer de ABD’nin 1 Ocak 2012 tarihinde Irak’tan çekilmesiyle başka bir oldubittiyle “Suriye’ye Müdahale” sorunuyla karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Kuşkusuz bu sorun akşamdan sabaha kotarılmış bir olgu değil, daha önceden kapalı kapılar arkasında ABD’ye verilen taahhütlerin bir göstergesidir. Ortaya çıkan emareleri ile verildiği kabul edilen bu taahhütlerin en önemlisi, TSK’nın Paxamericana’nın çıkarları doğrultusunda kullandırılması meselesi olduğu değerlendirilmektedir. Herkes tarafından kabul edilmektedir ki, Irak’tan askerini çeken ABD, varlığını TC üzerinden ve TSK’yı bölgede olası savaş alanında bir müdahale kuvveti olarak kullanmak istemesini bir hedef olarak ortaya koymuştur.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nden beklenilen vizyonik görev, Suriye’de barışı etkileyebilecek olumsuz her durum ve olasılığı ortadan kaldırarak, bisturinin yaptığı olumlu işlem gibi barışçı çözüm için tüm akılcı olanakları seferber etmek olmalıdır.
Anımsanıldığı gibi, son derece tantanalı bir şekilde Birinci Dünya Savaşından üççeyrek asır sonra, ABD çıkarları için bir koyup üç alma bağlamındaki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Arap çöllerine eylemli olarak gönderilmesi olgusu VIII. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın açılımları olarak ortaya konulmuştu. Son derece hararetli tartışmalarla önce MGK’nın asker üyelerinin daha sonra da Genelkurmay Başkanı’nın bir başına Irak’a müdahalenin yanlış olacağı görüşünde diretmeleri beklenilen Torumtay’ın istifası sürecini getirmişti. Askerler Ortadoğu’ya Türkiye Cumhuriyeti’nin “Milli Askeri Stratejik Konsepti” gereği Cumhuriyetin kazanımlarını riske atmamak için ulusal düzeyde ihtiyatlı yaklaşmışlardı. Ancak iktidarın kapalı kapılar arkasında vermiş olduğu taahhütleri gereği TSK’nin kullanılması o vakitlerin yaşanılan sürtüşmelerini de beraberinde getirmişti. MGK’nın asker üyelerinin, TSK’nin Irak’a müdahale etmesi ve TC’ne gelmesi istenilen ABD askerlerine gelmemesi yolundaki milli duruşları, İkinci Körfez Savaşı öncesi TBMM’nin 1 Mart 2003 tezkeresine de yansımış ve tezkere TBMM’de yeterli oyu almayarak reddedilmişti.
Ancak VIII. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın açılımları ve ABD’nin 2003 yılında Irak’a bir başına müdahale etmesi sonrası, “Kürt Ulusu”nun inşa sürecini hızlanmış, “Kürdistan”ın kurulması yolunda ABD’ye koşulsuz biat eden iki Kürt aşiret liderinin akıl almaz yükselişi ve PKK’nın Kandil bölgesine güvenli bir biçimde yerleşimini de sağlamıştı.
Türkiye Cumhuriyeti benzer şekilde bu sefer de ABD’nin 1 Ocak 2012 tarihinde Irak’tan çekilmesiyle başka bir oldubittiyle “Suriye’ye Müdahale” sorunuyla karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Kuşkusuz bu sorun akşamdan sabaha kotarılmış bir olgu değil, daha önceden kapalı kapılar arkasında ABD’ye verilen taahhütlerin bir göstergesidir. Ortaya çıkan emareleri ile verildiği kabul edilen bu taahhütlerin en önemlisi, TSK’nın Paxamericana’nın çıkarları doğrultusunda kullandırılması meselesi olduğu değerlendirilmektedir. Herkes tarafından kabul edilmektedir ki, Irak’tan askerini çeken ABD, varlığını TC üzerinden ve TSK’yı bölgede olası savaş alanında bir müdahale kuvveti olarak kullanmak istemesini bir hedef olarak ortaya koymuştur.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nden beklenilen vizyonik görev, Suriye’de barışı etkileyebilecek olumsuz her durum ve olasılığı ortadan kaldırarak, bisturinin yaptığı olumlu işlem gibi barışçı çözüm için tüm akılcı olanakları seferber etmek olmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013