XI. yüzyıla gelindiğinde, batıya doğru ilerlemekte olan Türklerin karşısına Anadolu coğrafyasında çıkan Doğu Roma, ya da diğer adıyla Bizans, Ortodoks Hıristiyanlığın hamisi durumundaydı.
Katolik Hıristiyanlarla aralarında çok derin sorunlar olmasına rağmen, giderek büyümekte olan Türk-İslam ilerleyişine "dur" denemezse ortalıkta ne Ortodoksluk kalacaktı, ne de Katoliklik. Zaten 1071 Malazgirt Savaşı'ndan beri Bizans Türkler karşısında her gün biraz daha geri çekilmekteydi.
İstanbul'un yanı başında, Hristiyanlık açısından tarihî önemi olan "büyük konsil"in yapıldığı İznik şehri Selçukluların başkenti oluvermişti. Ortak düşmana karşı birliktelik oluşturulmalıydı. Yoksa tekerrür edilecek tarihin önüne geçilemeyecek, Türkler yüzünden bu defa Doğu Roma da tarihe karışacaktı. O zaman Avrupa'yı Türklerden kim koruyabilirdi?
Haçlı seferlerinin sebepleri bunlardan ibaret değildi elbette.
Eğer Haçlı orduları Türkleri aşabilirse, bütün Hıristiyanlarca kutsal merkez olan Kudüs şehrini de Müslümanların elinden kurtaracaktı. O zaman bütün Hristiyanlar bu psikolojik ezilmişlikten kurtulacağı gibi, rahatlıkla gidip hacı olabilecekti. Böyle bir başarı, fakir Avrupa halklarından yüklü vergiler almakta olan kilise ve din adamlarının zayıflamakta olan itibarını kuvvetlendirir, otoritelerini ve nüfuzlarını arttırırdı.
Diğer taraftan, İslam ülkelerinin zenginlikleri, hazineleri ellerinden alınıp Avrupa kısa yoldan bu servete konabilirdi. Çin'den gelen "İpek Yolu" ve Hindistan'dan gelen "Baharat Yolu" Avrupalıların kontrolüne girer ve Avrupa daha da zenginleşirken Müslümanlar da ekonomik olarak zayıf düşerdi. Üstelik Müslümanlardan alınacak topraklar, Avrupalı yoksul köylülerin işleyebileceği yeni araziler demekti.
Böyle bir zaferle krallar ve derebeyleri de güçlerine güç, şövalyeler ünlerine ün katardı.
Durum bu minval üzere olunca, Bizans'ın 1095 yılında başlattığı diplomasi ve yardım istekleri karşılık buldu. 1096 yılında ilk Haçlı seferi yapıldı.
Tarih 1096 ile 1270 yılları arasında 8 haçlı seferi yapıldığını yazar. Bazı tarihçiler haçlı seferlerinin XV. yüzyıla kadar devam ettiğini söyler.
Müslümanlar üzerine yapılan bu seferlerin hepsinde Avrupalının, başka bir deyişle batı dünyasının karşısına ilk çıkan Türkler olur. Her defasında Türklerle savaşmak zorunda kalırlar.
Savaşlar esnasında Türkleri daha yakından tanır hem Bizans, hem de Avrupalı. Savaşta bile asaletini korur Türk Milleti. Avrupalıya anlatılan barbarlar değildir karşılarındaki ordu. Âlicenap insanlar, mert savaşçılar bulmuşlardır karşılarında. Kalplerine ekilen nefret tohumlarının, kin ve düşmanlığın yalanlardan beslendiğine bire bir tanık olur Avrupalı askerler.
Hani 4. Haçlı seferi esnasında Katolikler 1204 yılında İstanbul'u ele geçirip burada kendi deyimleri ile bir Latin İmparatorluğu kurmuştu ya… O zaman İstanbul Katolikler tarafından öylesine yağmalanmış, yakılıp yıkılmış, halka öyle zulmedilmişti ki; yüzyıllarca unutulmamıştı. 1453'te Osmanlı Devleti İstanbul'u kuşattığında Latin Avrupa'dan, Katolik yardımlarından beklentisi olanlara Grandük Lukas Notaras'ın şu sözü bu acı hatıraların ne denli canlılığını koruduğunu ispat niteliğindeydi: "Konstantinopolis'te Latin külahı görmektense, Türk sarığını görmeyi yeğlerim."
Bu dönem bütün Asya kıtası ile beraber, aynı zamanda hem Türk-İslâm dünyasını, hem de Avrupa'yı çok derinden etkilemiş olan Moğol İstilası'nın da yaşandığı yıllardır.
Moğollar, 1205 yılında Çin'den başlayarak zamanla en doğuda Japonya'ya kadar ulaşmıştır. Bu arada Kore, Hindistan, bütün orta Asya, İran, Rusya, Kafkaslar ve Gürcistan, Anadolu, Mezopotamya, Suriye, İdil Bulgar Krallığı, Polonya, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Avusturya ve Kuzey İtalya Moğol istilasından nasibini almıştır.
Haçlı seferleri ve Moğol istilası sonucunda Anadolu'da Selçuklu hâkimiyeti zayıflamış, Beylikler dönemi başlamıştır. Bu sayede Bizans Türk baskısından bir süreliğine kurtulup nefes alabilmiş, Konstantinopolis bir süre daha Bizans'ın elinde kalabilmiştir.
Moğol istilası Selçuklu devletinin siyasi birliğini bozmakla beraber, Moğol baskısından kaçan birçok Türk boyunun Anadolu'ya yerleşmesi sonucu Anadolu'nun Türkleşmesini de hızlandırmıştır. İslâm dünyasındaki bir başka etkisi de Abbasilere son vermesi ve hilafetin Mısır'a taşınması olmuştur.
Bizans'ı ve Bizans oyunlarını anlatmaya devam edeceğiz…
- Kul, âşık, asker... / 18.04.2022
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 2 / 03.11.2021
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 1 / 02.11.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 5 / 08.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 4 / 07.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 3 / 06.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi (2) / 05.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - I / 04.08.2021
- Dini ve milli duygularla dolu bir haftanın ardından - II / 28.07.2021