Ülkemizin ve milletimizin düşürüldüğü badireler, yuvarlandığı uçurumlar öylesine vahim ki, artık birçoğunu tanımlayabilmek bile kolay değil...
Akl-ı selim sahiplerinin ortak teşhis ve hissiyatı bu.
Ama kartel medyasına göre işler hiç de öyle değil.
Evet, şöyle bir gözatın mevkutelere; maliyecilerin üçkuruşluk "esnafın ensesinde boza pişirdiği" bir dönemde "trilyonluk borçları libor artı sıfır nokta iki faiz ile 10-15 seneye ötelenip yayılan kartel medyası"na göre ortalık tozbembe...
Enflasyon düşmüş.
Milli gelir artmış.
Türkiye büyümüş.
Nâmımız dünyayı tutmuş. Şânımız alemi sarmış.
Kıbrıs meselesi halledilmiş.
AB'ye ramak kalmış.
Ne hikmetse, bütün bunlardan "vatandaşın nasibine yine işsizlik, yoksulluk, darlık ve açlık"tan gayrı birşey düşmemiş. 70 milyonluk milletimizden, iktidara yakın duran "rantiyeci ve faizci bir kısım mutlu azınlık" dışında hiçkimse de günyüzü görmemiş.
Gören varsa beri gelsin.
Vatandaşın, "günyüzü görmediği" ne kadar gerçek ise, ülkemizin ve milletimizin "yuvarlandığı uçurumun dibini de görmediği" o kadar gerçek.
Şu Karadenizli Temel ile Dursun'un bir olayı var ya...
Temel, bizim Dursun'u Ankara'nın göbeğindeki gökdelenin 53. katından aşağıya sallar.
Dursun başaşağı iner de iner.
53. kat.
52. kat.
51.
50.
Derken 1. kata kadar gelir.
İşte tam bu katta bizim Dursun, "Sana şükürler olsun Allahum, 50-51 kattan beri hiçbir kazaya-belaya uğratmadun. Burnum kanamadan 1. kata induk. Bundan sonra kaldı bir kat. Habu son bir kattan da aşağı ben atlarum, olur biter."
Dursun, 28 Mart günü 1. katta bunları konuşuyordu.
Şimdi ise kefeni biçiliyor.
Kıbrıs alel acele elden çıkartıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kıbrıs'ta herşeyin altına imza atabileceği sözünü verdi Kofi Annan'a. Referandumda da "evet" çıkması için bastıracağız, dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ise feryad ediyor... Hiçbir uzlaşma olmadan, hiçbir güvence sağlanmadan referanduma gidilemez, böyle ahlaksız iş olmaz, diyor.
Şu 1. kattaki bizim Dursun, yani aziz milletimiz KKTC'de yere çakıldı.
KKTC'deki vahim tabloyu görmek için sadece şu yetmez mi; 100 bin Rum, güneyden kuzeye geçecek, KKTC'ye yerleşecek. Yani, kuzeyi de oldu Rum... KKTC filan yok artık.
KKTC'de durum bu da, sair alanlarda farklı mı?
Ya tarımdaki, sanayideki, köydeki, kentteki Dursunlarımızın ahvali nasıl? Onu yarın görelim.
Görelim görmesine; ama asıl ve öncelikle, bundan sonra daha çok çalışmamız gerektiğini görelim. Yoksa KKTC'yi bir celsede Rum toprağına çeviren cüretkârlar, Türkiye'yi de AB mezarına gömecekler.
Akl-ı selim sahiplerinin ortak teşhis ve hissiyatı bu.
Ama kartel medyasına göre işler hiç de öyle değil.
Evet, şöyle bir gözatın mevkutelere; maliyecilerin üçkuruşluk "esnafın ensesinde boza pişirdiği" bir dönemde "trilyonluk borçları libor artı sıfır nokta iki faiz ile 10-15 seneye ötelenip yayılan kartel medyası"na göre ortalık tozbembe...
Enflasyon düşmüş.
Milli gelir artmış.
Türkiye büyümüş.
Nâmımız dünyayı tutmuş. Şânımız alemi sarmış.
Kıbrıs meselesi halledilmiş.
AB'ye ramak kalmış.
Ne hikmetse, bütün bunlardan "vatandaşın nasibine yine işsizlik, yoksulluk, darlık ve açlık"tan gayrı birşey düşmemiş. 70 milyonluk milletimizden, iktidara yakın duran "rantiyeci ve faizci bir kısım mutlu azınlık" dışında hiçkimse de günyüzü görmemiş.
Gören varsa beri gelsin.
Vatandaşın, "günyüzü görmediği" ne kadar gerçek ise, ülkemizin ve milletimizin "yuvarlandığı uçurumun dibini de görmediği" o kadar gerçek.
Şu Karadenizli Temel ile Dursun'un bir olayı var ya...
Temel, bizim Dursun'u Ankara'nın göbeğindeki gökdelenin 53. katından aşağıya sallar.
Dursun başaşağı iner de iner.
53. kat.
52. kat.
51.
50.
Derken 1. kata kadar gelir.
İşte tam bu katta bizim Dursun, "Sana şükürler olsun Allahum, 50-51 kattan beri hiçbir kazaya-belaya uğratmadun. Burnum kanamadan 1. kata induk. Bundan sonra kaldı bir kat. Habu son bir kattan da aşağı ben atlarum, olur biter."
Dursun, 28 Mart günü 1. katta bunları konuşuyordu.
Şimdi ise kefeni biçiliyor.
Kıbrıs alel acele elden çıkartıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kıbrıs'ta herşeyin altına imza atabileceği sözünü verdi Kofi Annan'a. Referandumda da "evet" çıkması için bastıracağız, dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ise feryad ediyor... Hiçbir uzlaşma olmadan, hiçbir güvence sağlanmadan referanduma gidilemez, böyle ahlaksız iş olmaz, diyor.
Şu 1. kattaki bizim Dursun, yani aziz milletimiz KKTC'de yere çakıldı.
KKTC'deki vahim tabloyu görmek için sadece şu yetmez mi; 100 bin Rum, güneyden kuzeye geçecek, KKTC'ye yerleşecek. Yani, kuzeyi de oldu Rum... KKTC filan yok artık.
KKTC'de durum bu da, sair alanlarda farklı mı?
Ya tarımdaki, sanayideki, köydeki, kentteki Dursunlarımızın ahvali nasıl? Onu yarın görelim.
Görelim görmesine; ama asıl ve öncelikle, bundan sonra daha çok çalışmamız gerektiğini görelim. Yoksa KKTC'yi bir celsede Rum toprağına çeviren cüretkârlar, Türkiye'yi de AB mezarına gömecekler.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019