Önceki gün 2020 büyüme rakamımız açıklandı.
Buna göre, Türkiye ekonomisi 2020'de yüzde 1,8 oranında büyümüş!
2020'de Çin'den sonra büyüyen iki devletten birisiyiz.
Almanya gibi bir üretim devinin yüzde 5 daraldığı bir atmosferde biz yüzde 1,8 büyüdük! Helal olsun bize, kim tutar bizi, dünya bizi kıskanıyor!
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, siyasilerimiz ne zaman bir büyüme rakamı açıklasa, "Bu büyüme hormonlu bir büyümedir" derdi.
Neden mi? Dilerseniz biraz açalım.
Ekonomik büyümenin "sağlıklı" olabilmesi için, iç ve dış pazarın genişliyor olması lazım, istihdamın artması, işsizliğin azalması lazım, borçlar azalıyor olması lazım, vatandaşların mutlu ve huzurlu olması lazım. Türkiye'de, özellikle de pandemi kısıtlmalarının zirvede olduğu 2020 yılında böyle olumlu bir tablo mu var?
Sanayicilerimiz bakın ülkemizdeki "büyüme"yi nasıl değerlendiriyor:
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, 25 Şubat 2021'de yaptığı açıklamada, hükümetin yüksek büyüme dönemleri de dahil olmak üzere istihdam yaratabilecek bir politika izleyemediğini, Türkiye'nin yıllardır istihdamsız ve kalkınmasız büyüme sorunuyla karşı karşıya kaldığını söyledi.
Büyümenin sanayi yatırımlarıyla değil dış borçlanmayla elde edildiği eleştirisini de dile getiren Özdebir, ekonomi çarkının istihdam sağlayacak şekilde kurgulanmasını önerdi.
Özdebir şunları söyledi: "Yüzde 12,9'a ulaşan işsizlik, yüzde 4,9'luk küresel ortalamaya kıyasla dramatik ölçüde yüksektir. Ne yazık ki büyümenin istihdama katkısını göremiyoruz. Büyümenin istihdam yaratmaması, istihdamsız büyüme sorununa işaret etmektedir. Böyle bir ekonomide gelirin dağılımı da bozulmakta ve genel yaşam kalitesinde bozulmalar ortaya çıkmakta, 'kalkınmasız büyüme' olmaktadır. Büyümenin kaynakları reel sektörden ziyade dış borçlanmaya, finans sektörüne ve hizmetlere dayanmaktadır."
Gerçekten de TÜİK'in büyüme rakamlarına baktığınızda, "Finans ve sigorta faaliyetleri"nin katkısının yüzde 21,4, "vergi-sübvansiyon" katkısının ise yüzde 9,4 olduğunu görürsünüz. Piyasaya para satışlarının artması, ekonomik büyümenin borçla olduğunu göstermektedir. Borçla gerçekleşen büyüme de içi boştur, hormonludur.
Dikkat ederseniz, büyüme rakamını yukarıya çeken en önemli iki madde banka kredileri ve toplanan vergiler. Bu şekilde hesaplanan bir büyüme nasıl büyüme olabilir ki?
Esnaflarla yapılan anketler, ekonominin acı halini gözler önüne seriyor.
20 ilde yapılan bir anket çalışmasında, pandemi kısıtlamaları ve ekonomik kriz sonucu esnafın yüzde 28'inin 50 ila 100 bin lira arası, yüzde 34'ünün 100 ila 150 bin lira arası, yüzde 38'inin ise 200-250 bin TL arası ve üzerinde gelir kayıplarının olduğunu belirtti.
Sonuçlara göre, 10 esnaftan sadece 3'ü kredi desteğinden yararlanabildi. Fakat ankete katılan esnafların yüzde 81'i geri ödeme yapamadı.
Büyüme rakamının açıklandığı dönem, 180 bin işyerinin kısıtlamalar sebebiyle aylarca kapalı olduğu bir dönem.
Esnaf feryat ediyor ve şöyle haykıryor:
"Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Siftah yapmadan kapattığımız günler oluyor. Evimize ekmek götüremeyecek duruma geldik. Kira desteğinden yararlanan esnaf sayısı çok az. Destek miktarı da zaten çok düşük. Biz sorunlarımıza kalıcı çözüm istiyoruz."
Bu tabloya rağmen biz nasıl büyüyebiliriz?
İşyerleri kapanıyor, gerçek işsizlik tırmanıyor, bütçe açığı, dış ticaret açığı, cari açık artıyor, turizm yerlerde sürünüyor, devletiyle, şirketleriyle, bireyleriyle borçlar katlanarak artıyor, ithalat tam gaz… Biz bu tabloya "büyüme" deyebilir miyiz?
İşsizliği artıran, borçları artıran, ithalatla gerçekleşen büyüme, "hormonlu büyüme"dir.
Yani balondur; şişer şişer ve bir gün elbet patlar. Patlayışı da ibretlik olur.
Gerçek ve sağlıklı bir büyüme ancak ve ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile mümkündür.
Modelde, paranın emek ve üretim karşılığı basılması; sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine konulması, üreticiye de sıfır faizli kredi ile takdim edilmesi vardır.
Sonuç; tüketim canlanır, tüketim canlanınca üretim canlanır, işsizlik azalır, devletiyle, milletiyle herkes kazanır ve mutlu olur.
Eğer sanayicimiz, esnafımız, milletimiz, işsizliği ortadan kaldıracak, ülkeye refah ve huzur getirecek bir büyüme hedefliyorsa, tercihini Milli Ekonomi Modeli'nden ve bu eşsiz Modeli uygulayacak Lider ve kadrodan yana kullanmalıdır. Bugün bu Lider BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, kadro ise Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024