Aslında, bu çağrı açısından bütün çağlar inceden inceye incelenmelidir.
Müslümanlar olarak bu çağrıyı ne kadar duymuşuz ve ne kadarına uymuşuz?
"Allah ve Resulünün bize hayat verecek esas ve usullere davetlerine" kulak verip vermediğimiz, davetin şartlarına uyup uymadığımız gibi sorular, o ilkeler ışığında ortaya koyduğumuz hayat pratikleri ile cevaplanmaktadır.
Davet edildiğimiz ilkeler ile ne kadar hayat bulmuşsak, demek ki o kadar duymuşuz ve o kadarına uymuşuz.
"Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Peygamberine uyunuz ve biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer; siz mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız."(Enfal:24)
Bu ilahi çağrı üzerinde, Ramazan iklimini de eşsiz bir fırsat bilerek uzun uzun tefekkür ettikten sonra, her birimize birer ev ödevi olmak üzere hemen ardından gelen 25. Ayet açısından hem geçmiş çağları hem de yaşamakta olduğumuz bu çağı titizlikle değerlendirmeliyiz:
"Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir."(Enfal: 25)
İşte kulak kabartıp duyanlara ve titizlikle uyanlara hayat verecek çok hayati bir davet, çok hayati bir emir; "fitneden sakının".
On beş asırlık İslam tarihi boyunca bu ilkeye ne kadar uyulmuştur ve geldiğinde sadece zalimlere isabet etmekle kalmayacak ve herkesi kuşatacak olan fitnelerden ne kadar uzak durulmuştur.
Tarih boyunca İslam coğrafyasında yaşananlar, sürekli hep bir 'oyuna gelmeler' sebebi ile meydana gelen kargaşalar ve kavgalar, bütün bu istenmeyen gelişmeler yüzünden yaşanan zaman ve kaynak israfları düşünüldüğünde, yukarıda zikredilen 'çağrılara' gerektiği gibi uyulmadığı sonucunu çıkarabiliriz.
Özellikle ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz 21. Yüz yıldaki dünya Müslümanları açısından bu meseleyi incelediğimizde ne yazık ki büsbütün sınıfta kaldığımız görülecektir.
Gerek 'bize hayat verecek esaslara uymak' gerekse 'fitneden sakınmak' ilkeleri penceresinden İslam âlemine nazar ettiğimizde, çok acıklı, çok üzücü ve gerçekten yüzümüzü kızartacak manzaralarla karşılaşacağımız muhakkaktır.
Çok bereketli Ramazan geceleri, kendimizden başlayarak, kendi kentimizden, ülkemizden başlayarak bütün bir İslam âleminin içinde debelendiği perişanlıkların sebeplerini anlamaya, doğru teşhisler koymaya vesile olsun inşallah.
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024