Bütün dünyada gerçekleşen ihracat rakamı toplamda 18 trilyon dolar civarında. Yani dünyada 18 trilyon dolarlık ticaret gerçekleşiyor.
Çoğu ülkeler ticaretini dolar üzerinden yaptığından, haliyle ABD de her ülkenin kasasına elini uzatmış oluyor. Ülkeler dolar kullandığı müddetçe de ABD oturduğu yerden emeği sömürmüş oluyor.
Üretimini, ambalajını, nakliyesini sen yapıyorsun senin işçinin, senin çiftçinin alın terini ABD ve küresel para babaları götürüyor.
Şöyle oluyor:
ABD'nin ihracat rakamı yılda 1.6 trilyon dolar civarı. Oysa dünyada yapılan ihracatların toplam tutarı 18 trilyon dolar. Yani her ülke kasasında karşılığı olmayan dolar bulunduruyor. ABD açısından sıkıntı yok, onlara göre her şey tam da istedikleri gibi gidiyor. İsterse Papua Yeni Gine ile Mozambik ticaret yapsın mevcut düzende kasasına dolar koymak zorunda. Faiz karşılığı alınacak olan bu dolar da o ülkenin alın terini ve emeğini küresel tefecilerin kasasına aktarıyor.
ABD'nin bu dolar imparatorluğunun sürebilmesi için devletler para basma hakkını kullanmamalı. Onun yerine ihtiyaç duyduğu kadar parayı dolar bazında kasasına koymalı ve onun mukabilinde
o dolara karşılık gelen parayı basmalı.
İşte bu dolar imparatorluğu sürdüğü müddetçe ABD ve küresel para babaları istediği yerde ayrılıkçı örgütler icat edebilir, onları finanse edebilir, her ülkenin ekonomisini kontrolü altında tutabilir, isterse kriz çıkartabilir, darbeler yapabilir.
Gelelim milli paralarla ticaret meselesine?
Milli paralarla ticaretin ilk şartı paranın da milli olmasıdır. Şunu söylemek istiyorum ki; Türkiye'nin para politikası 40 yıldır tam da yukarıda anlattığım gibi sürmekte. Kasamıza koyduğumuz dolar kadar TL basabiliyoruz. Bu durum paramızın milli olmasını engelliyor. Prof. Dr. Haydar Baş, 15 Ağustos 2016 tarihli, "Milli paralarla ticaret için önce milli paraya sahip olmalıyız" başlıklı makalesinde, bu konuyu gayet net bir şekilde ortaya koyuyor.
Türkiye, emeğin ve üretimin karşılığı olarak senyoraj hakkını kullanmalı. Yani para basma hakkını elde etmeli.
Bu bizim hakkımız. Hakkımızı kullanmalıyız.
Mevcut sistemle yapacağımız ticarette TL kullanmamız, milli paralarla ticaret olmayacaktır. Çünkü bizim TL'miz bağımsızlığını henüz elde etmiş değil. Bu şekilde yapacağımız ticaret yine doların işine yarayacaktır. Bize ekstra bir kazanç sağlamayacaktır.
Ancak, doların karşılığı değil de emeğimizin ve üretimimizin karşılığı olarak paramızı basarsak ve bunu ihracatımızda kullanırsak işte o zaman milli paralarla ticaret yapmış oluruz. Doların bizi sömürmesinin önüne de bu şekilde geçmiş oluruz.
Bunu şimdiye kadar neden hiçbir ülke yapmadı diye sorabilirsiniz?
Hemen cevap vereyim; çünkü ellerinde farklı bir ekonomik sistem yoktu.
Bu sistem yalnızca "National Economy Model" yani "Milli Ekonomi Modeli" nde var. Bu modelin sahibi de Prof. Dr. Haydar Baş.
Lütfen artık önyargılarınızdan arının. Rusya'nın Türkiye'ye teklif ettiği şey, Milli Ekonomi Modeli'ne ait bir sistem. Kendileri bunu yıllardır uyguluyor. Yani Rusya Sayın Erdoğan'a Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamayı teklif ediyor.
Bu modelin sahibi bir Türk ve size bir telefon kadar yakın. Üstelik Milli Ekonomi Modeli'ndeki şifreler bununla da sınırlı değil. Uçsuz bucaksız bir deryadan bahsediyoruz. Bu deryaya açılan kapının anahtarı da Sayın Haydar Baş'ta. Tüm ekonomistlerinizi bir araya getirseniz, Sayın Baş'ın size çizeceği ufka erişmeleri mümkün değil. Çünkü onlar küresel para babalarının kurduğu sistemin eğitimini almışlar.
Eğer gerçekten Türkiye'nin ve Türk milletinin iyiliğini düşünüyorsanız derim ki: Bu fırsat kaçmaz! Hazinemize ellerini uzatanların ellerini kırmak için büyük bir imkan doğmuştur.
Başka söze gerek yok. Türkiye, bu fırsatı çok iyi değerlendirmelidir.
Çoğu ülkeler ticaretini dolar üzerinden yaptığından, haliyle ABD de her ülkenin kasasına elini uzatmış oluyor. Ülkeler dolar kullandığı müddetçe de ABD oturduğu yerden emeği sömürmüş oluyor.
Üretimini, ambalajını, nakliyesini sen yapıyorsun senin işçinin, senin çiftçinin alın terini ABD ve küresel para babaları götürüyor.
Şöyle oluyor:
ABD'nin ihracat rakamı yılda 1.6 trilyon dolar civarı. Oysa dünyada yapılan ihracatların toplam tutarı 18 trilyon dolar. Yani her ülke kasasında karşılığı olmayan dolar bulunduruyor. ABD açısından sıkıntı yok, onlara göre her şey tam da istedikleri gibi gidiyor. İsterse Papua Yeni Gine ile Mozambik ticaret yapsın mevcut düzende kasasına dolar koymak zorunda. Faiz karşılığı alınacak olan bu dolar da o ülkenin alın terini ve emeğini küresel tefecilerin kasasına aktarıyor.
ABD'nin bu dolar imparatorluğunun sürebilmesi için devletler para basma hakkını kullanmamalı. Onun yerine ihtiyaç duyduğu kadar parayı dolar bazında kasasına koymalı ve onun mukabilinde
o dolara karşılık gelen parayı basmalı.
İşte bu dolar imparatorluğu sürdüğü müddetçe ABD ve küresel para babaları istediği yerde ayrılıkçı örgütler icat edebilir, onları finanse edebilir, her ülkenin ekonomisini kontrolü altında tutabilir, isterse kriz çıkartabilir, darbeler yapabilir.
Gelelim milli paralarla ticaret meselesine?
Milli paralarla ticaretin ilk şartı paranın da milli olmasıdır. Şunu söylemek istiyorum ki; Türkiye'nin para politikası 40 yıldır tam da yukarıda anlattığım gibi sürmekte. Kasamıza koyduğumuz dolar kadar TL basabiliyoruz. Bu durum paramızın milli olmasını engelliyor. Prof. Dr. Haydar Baş, 15 Ağustos 2016 tarihli, "Milli paralarla ticaret için önce milli paraya sahip olmalıyız" başlıklı makalesinde, bu konuyu gayet net bir şekilde ortaya koyuyor.
Türkiye, emeğin ve üretimin karşılığı olarak senyoraj hakkını kullanmalı. Yani para basma hakkını elde etmeli.
Bu bizim hakkımız. Hakkımızı kullanmalıyız.
Mevcut sistemle yapacağımız ticarette TL kullanmamız, milli paralarla ticaret olmayacaktır. Çünkü bizim TL'miz bağımsızlığını henüz elde etmiş değil. Bu şekilde yapacağımız ticaret yine doların işine yarayacaktır. Bize ekstra bir kazanç sağlamayacaktır.
Ancak, doların karşılığı değil de emeğimizin ve üretimimizin karşılığı olarak paramızı basarsak ve bunu ihracatımızda kullanırsak işte o zaman milli paralarla ticaret yapmış oluruz. Doların bizi sömürmesinin önüne de bu şekilde geçmiş oluruz.
Bunu şimdiye kadar neden hiçbir ülke yapmadı diye sorabilirsiniz?
Hemen cevap vereyim; çünkü ellerinde farklı bir ekonomik sistem yoktu.
Bu sistem yalnızca "National Economy Model" yani "Milli Ekonomi Modeli" nde var. Bu modelin sahibi de Prof. Dr. Haydar Baş.
Lütfen artık önyargılarınızdan arının. Rusya'nın Türkiye'ye teklif ettiği şey, Milli Ekonomi Modeli'ne ait bir sistem. Kendileri bunu yıllardır uyguluyor. Yani Rusya Sayın Erdoğan'a Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamayı teklif ediyor.
Bu modelin sahibi bir Türk ve size bir telefon kadar yakın. Üstelik Milli Ekonomi Modeli'ndeki şifreler bununla da sınırlı değil. Uçsuz bucaksız bir deryadan bahsediyoruz. Bu deryaya açılan kapının anahtarı da Sayın Haydar Baş'ta. Tüm ekonomistlerinizi bir araya getirseniz, Sayın Baş'ın size çizeceği ufka erişmeleri mümkün değil. Çünkü onlar küresel para babalarının kurduğu sistemin eğitimini almışlar.
Eğer gerçekten Türkiye'nin ve Türk milletinin iyiliğini düşünüyorsanız derim ki: Bu fırsat kaçmaz! Hazinemize ellerini uzatanların ellerini kırmak için büyük bir imkan doğmuştur.
Başka söze gerek yok. Türkiye, bu fırsatı çok iyi değerlendirmelidir.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022