Bugün avâmca, avâm edebi ve avâm sohbet kurallarıyla seslenmeyi deneyeceğim.
Çünkü avâmdanım.
Mütedeyyin Müslüman Türk ve İkinci Kuvay-ı Milliye kimliğimden başka bir unvanım yok hamd'olsun...
Avâmdan bir kıssam var:
Anadolu'da, avâmdan bir Türk, kendine ev yapmaya niyetlenir.
Usta değildir, usta çalıştıracak maddi gücü yoktur. Mecburen, duvarları kendi örecek evini kendi yapacaktır.
Endişeli ama hevesle işe koyulur.
Ördüğü duvar, gittikçe yükselir ama duvardaki eğrilikler de belirgindir.
Bizimki de bu eğriliğin farkındadır ve içinden; "Bu duvar bel vermiş, uzun süre dayanmaz, yıkılır!" diye düşünmekte ama çaresiz örmeye devam etmektedir.
Bir gün, çalışırken yakınından geçen bir komşu; "Selamu aleykûm. Kolay gelsin." diye selam verir. İçinden sürekli duvarın yıkılacağını düşünen bizimki, acayip öfkelenir; "Ulan haiiinn! Yıkılırsa yıkılsın! Benim duvarım değil mi, sana ne?" diye hakaretlerle mukabele eder, elindeki aletlerle saldırır.
Adam, selam verdiğine vereceğine pişman kaçar!
Morali bozulan bizimki de inşaata ara verip evin yolunu tutar.
Eve vakitsiz ve erken gelmesi Eşini meraklandırır.
Bizimki, başından geçenleri anlatır: "Hanım; çalışıyordum. Hainin, kıskancın, hasedin biri gelip duvarın yıkılacağını söyledi. Neredeyse gebertip başımı belaya sokacaktım. Kaçtı şükür hem kendi kurtuldu hem de ben belaya bulaşmadım. Şeytana lanet edİp bugün işe ara verdim."
Kocasına dikkatle ve dinler gibi bakan Kadın, başını saygıyla eğer ve "Efendi, Sen evimizin direğisin, sahibisin. Ne getirirsen onu pişiririm." der.
Bizimki öfkesine hayretini de katarak delirecek gibidir. Anlattıklarıyla karısının cevabı arasında asla bir alaka yoktur.
İyice bunalan Bizimki, gelinlik çağdaki yetişkin kızının odasına girer ve aynı öfke ile; "Kızım, inşaatta bir bela atlattım. Neredeyse katil oluyordum. İşe ara verip geldim. Olanları annene anlattım. O bana; 'Ne getirirsen onu pişiririm!' diyor!..."
Kız, bütün edebiyle saygısıyla başını eğer, yaşmağını ağzına çekerek fısıltıyla; "Babacığım, sen benim veli nimetimsin. Atamsın. Kime verirsen ona giderim" der, Bizimkinin hali malûm!
Herkesin aklından geçeni söylediği günümüzde, millet olarak maalesef aynı durumdayız!
Ben de milletten olmakla övünen biri olarak aklımdan geçeni söyleyeceğim.
Kim ne derse desin!
Bu duvar bel vermiş, yıkılır!
Alt-Üst kimlikli Yeni Türkiye, Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanının sevk idaresiyle bir-kaç yıl önce ; "Kardeşim Esad" dediği Suriye'yi desteklemesi gerekirken, ABD ve Haçlı AB'nin teşvikiyle "BOP Eş-Başkanı" olarak İsrail'in Arz-ı Mev'ud'una katkı vermeye başladığı günden beri; "Kendi elimizle başımıza ördüğümüz bu çorap tehlikeli! Bu duvar bel vermiş, bu duvar yıkılır! Yıkılan duvarın altında da önce siz ve sonra da -Allah korusun- millet kalır!" diye var gücümüzle bağırarak söyledik!
Sesimiz işitildi ama sözümüz duyulmadı!
Biz; "Milli Ekonomi Modeli" dedik, onlar bize; "Rusçu" dediler!
Şimdi kendileri Ruslardan fazla Rusyacı...!
Önce kopyacılıkları belli olmasın diye; "Yerli para" dediler, itiraz ettik düzeltip "Milli Para" dediler..
Şimdi Sınavsız Üniversite diyorlar!
Daha diyecekler!
Sırasıyla gelecek biliyoruz, çünkü başka çare yok ama korkumuz; usta terziye demiri, usta demirciye kumaşı ziyan ettirmeleri ihtimali!
Milli Ekonomi Modeli'ni gerçekten uygulamak ve gerçekten başarmak istiyorlarsa Fikrin-Modelin Sahibine yetki vermekten başka yol yok!
Dünyanın duyduğu "Türkoğlu Türk"ü, bizimkiler de işitip duymasaydı, dünyaca kınanırlardı, bunu göze alamadılar galiba!
Olsun bu da bir şey...
***
Şahsen anlamakta sıkıntım var, çünkü Türkçe konuşmuyorlar, ben de Türkçeden başka lisan bilmiyorum!
Rusya Büyük Elçisine yapılan menfur saldırıyı bütün kalbimle lanetliyorum.
Hem Devletime, hem de Rusya Federasyonuna geçmiş olsun diyorum, çünkü büyük bir felaket bu sefer, "teyet" geçti!
Lütfen anlamama yardım edin, bu lisanı bilen varsa tercüme etsin lütfen! Anayasa Profesörü rolündeki Burhan Kuzu'nun; "Yani nasıl oluyor da ... bir Rus koruma olmuyor anlamıyorum. Yani tamam, bizim gevşekliğimizi bir kenara koyarak bunu söylüyorum, o ayrı bir konu. Ama öyle anlaşılıyor ki içeride hiç bir şey yok. Çünkü abluka alındıktan sonra ancak öldürülüyor" savsaklamasını anlayabilmem mümkün değil!
Ayrıca, Burhan Kuzu'ya kızmalı mıyız? Kararsızım!
Yahu! Yabancı diplomatın öldürüldüğü ilk ve tek ülke biz miyiz?
Daha düne kadar, Avrupa'nın göbeğinde şehit edilen diplomatlarımızın yasını tutmaz mıydık?
Aşağının da bir irtifası var, bu kadar komplekse ne gerek var?
Olmayaydı iyiydi, ama oldu!
Kıyamet kopmadı, kopmayacak...
Bir de, bu saldırgan "terörist polis" de, FETÖ'cüymüş!
Ne FETÖ'ymüş arkadaş!
Her yerdeler, hiç bir yerdeler!
Yahu! Bumerang bu, buu-mee-raanng!
İşini yaptı, atana döndü!
Keskin bıçak, acemi sahibinin elini her zaman kesmiştir, her zaman keser!
Benzer olaylar ABD'de ve Avrupa'da da olduğunda, daha neler-neler diyeceğim!
Allah akıl-fikir versin.
"AKIL KULLANILAN BİR ARAÇTIR. İNSAN; GÖNÜLDÜR, GÖNÜL" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Çünkü avâmdanım.
Mütedeyyin Müslüman Türk ve İkinci Kuvay-ı Milliye kimliğimden başka bir unvanım yok hamd'olsun...
Avâmdan bir kıssam var:
Anadolu'da, avâmdan bir Türk, kendine ev yapmaya niyetlenir.
Usta değildir, usta çalıştıracak maddi gücü yoktur. Mecburen, duvarları kendi örecek evini kendi yapacaktır.
Endişeli ama hevesle işe koyulur.
Ördüğü duvar, gittikçe yükselir ama duvardaki eğrilikler de belirgindir.
Bizimki de bu eğriliğin farkındadır ve içinden; "Bu duvar bel vermiş, uzun süre dayanmaz, yıkılır!" diye düşünmekte ama çaresiz örmeye devam etmektedir.
Bir gün, çalışırken yakınından geçen bir komşu; "Selamu aleykûm. Kolay gelsin." diye selam verir. İçinden sürekli duvarın yıkılacağını düşünen bizimki, acayip öfkelenir; "Ulan haiiinn! Yıkılırsa yıkılsın! Benim duvarım değil mi, sana ne?" diye hakaretlerle mukabele eder, elindeki aletlerle saldırır.
Adam, selam verdiğine vereceğine pişman kaçar!
Morali bozulan bizimki de inşaata ara verip evin yolunu tutar.
Eve vakitsiz ve erken gelmesi Eşini meraklandırır.
Bizimki, başından geçenleri anlatır: "Hanım; çalışıyordum. Hainin, kıskancın, hasedin biri gelip duvarın yıkılacağını söyledi. Neredeyse gebertip başımı belaya sokacaktım. Kaçtı şükür hem kendi kurtuldu hem de ben belaya bulaşmadım. Şeytana lanet edİp bugün işe ara verdim."
Kocasına dikkatle ve dinler gibi bakan Kadın, başını saygıyla eğer ve "Efendi, Sen evimizin direğisin, sahibisin. Ne getirirsen onu pişiririm." der.
Bizimki öfkesine hayretini de katarak delirecek gibidir. Anlattıklarıyla karısının cevabı arasında asla bir alaka yoktur.
İyice bunalan Bizimki, gelinlik çağdaki yetişkin kızının odasına girer ve aynı öfke ile; "Kızım, inşaatta bir bela atlattım. Neredeyse katil oluyordum. İşe ara verip geldim. Olanları annene anlattım. O bana; 'Ne getirirsen onu pişiririm!' diyor!..."
Kız, bütün edebiyle saygısıyla başını eğer, yaşmağını ağzına çekerek fısıltıyla; "Babacığım, sen benim veli nimetimsin. Atamsın. Kime verirsen ona giderim" der, Bizimkinin hali malûm!
Herkesin aklından geçeni söylediği günümüzde, millet olarak maalesef aynı durumdayız!
Ben de milletten olmakla övünen biri olarak aklımdan geçeni söyleyeceğim.
Kim ne derse desin!
Bu duvar bel vermiş, yıkılır!
Alt-Üst kimlikli Yeni Türkiye, Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanının sevk idaresiyle bir-kaç yıl önce ; "Kardeşim Esad" dediği Suriye'yi desteklemesi gerekirken, ABD ve Haçlı AB'nin teşvikiyle "BOP Eş-Başkanı" olarak İsrail'in Arz-ı Mev'ud'una katkı vermeye başladığı günden beri; "Kendi elimizle başımıza ördüğümüz bu çorap tehlikeli! Bu duvar bel vermiş, bu duvar yıkılır! Yıkılan duvarın altında da önce siz ve sonra da -Allah korusun- millet kalır!" diye var gücümüzle bağırarak söyledik!
Sesimiz işitildi ama sözümüz duyulmadı!
Biz; "Milli Ekonomi Modeli" dedik, onlar bize; "Rusçu" dediler!
Şimdi kendileri Ruslardan fazla Rusyacı...!
Önce kopyacılıkları belli olmasın diye; "Yerli para" dediler, itiraz ettik düzeltip "Milli Para" dediler..
Şimdi Sınavsız Üniversite diyorlar!
Daha diyecekler!
Sırasıyla gelecek biliyoruz, çünkü başka çare yok ama korkumuz; usta terziye demiri, usta demirciye kumaşı ziyan ettirmeleri ihtimali!
Milli Ekonomi Modeli'ni gerçekten uygulamak ve gerçekten başarmak istiyorlarsa Fikrin-Modelin Sahibine yetki vermekten başka yol yok!
Dünyanın duyduğu "Türkoğlu Türk"ü, bizimkiler de işitip duymasaydı, dünyaca kınanırlardı, bunu göze alamadılar galiba!
Olsun bu da bir şey...
***
Şahsen anlamakta sıkıntım var, çünkü Türkçe konuşmuyorlar, ben de Türkçeden başka lisan bilmiyorum!
Rusya Büyük Elçisine yapılan menfur saldırıyı bütün kalbimle lanetliyorum.
Hem Devletime, hem de Rusya Federasyonuna geçmiş olsun diyorum, çünkü büyük bir felaket bu sefer, "teyet" geçti!
Lütfen anlamama yardım edin, bu lisanı bilen varsa tercüme etsin lütfen! Anayasa Profesörü rolündeki Burhan Kuzu'nun; "Yani nasıl oluyor da ... bir Rus koruma olmuyor anlamıyorum. Yani tamam, bizim gevşekliğimizi bir kenara koyarak bunu söylüyorum, o ayrı bir konu. Ama öyle anlaşılıyor ki içeride hiç bir şey yok. Çünkü abluka alındıktan sonra ancak öldürülüyor" savsaklamasını anlayabilmem mümkün değil!
Ayrıca, Burhan Kuzu'ya kızmalı mıyız? Kararsızım!
Yahu! Yabancı diplomatın öldürüldüğü ilk ve tek ülke biz miyiz?
Daha düne kadar, Avrupa'nın göbeğinde şehit edilen diplomatlarımızın yasını tutmaz mıydık?
Aşağının da bir irtifası var, bu kadar komplekse ne gerek var?
Olmayaydı iyiydi, ama oldu!
Kıyamet kopmadı, kopmayacak...
Bir de, bu saldırgan "terörist polis" de, FETÖ'cüymüş!
Ne FETÖ'ymüş arkadaş!
Her yerdeler, hiç bir yerdeler!
Yahu! Bumerang bu, buu-mee-raanng!
İşini yaptı, atana döndü!
Keskin bıçak, acemi sahibinin elini her zaman kesmiştir, her zaman keser!
Benzer olaylar ABD'de ve Avrupa'da da olduğunda, daha neler-neler diyeceğim!
Allah akıl-fikir versin.
"AKIL KULLANILAN BİR ARAÇTIR. İNSAN; GÖNÜLDÜR, GÖNÜL" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017