10 Kasım 1938 Perşembe sabahı!
Ata'mızın ölüm döşeğindeki ağır durumu daha da ağırlaşır.
Müdahalelere hiç tepki veremeyecek durumdadır!
Hasan Rıza dayanamaz. Yakın arkadaşı Kılıç Ali'ye nemli gözlerle bakarak:
"Kılıç Bak! Koca bir tarih göçüyor" dediğinde saatler 09.00 civarıdır.
Aradan birkaç dakika geçtikten sonra durumu ağırlaşan Ulu Önder'imizin ağzından son sözler dökülür: "Ve Aleyküm Selam"
Bu selamı aldığında saatler 9.05'tir.
Odada bulunanlar üzüntüden ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette gözyaşlarına boğulurlar.
Her faniye nasip olmayacak bu sözler ölüm meleğinin emaneti teslim almak için verdiği selamın karşılığıdır kim bilir!
Atamız 57 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Ve arkasında;
Hiç yenilmediği 11 savaş,
4 bin kitap okumuş,
Geometrinin kitabını yazmış,
Ömrünün büyük kısmını cephelerde geçirmiş ve sonunda tam bağımsız bir ülke bırakarak rabbine kavuştu.
10 Kasım sabahı adeta koca bir milletin kalbi durmuştu!
Gözyaşları sel olup aktı.
Bir ülke düşünün ki, 10 Kasım'da yağmur yağmadan toprağı ıslanmış olmasın.
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyerek göçtü bu dünyadan!
Ata'mızı her yıl bu mevsimde daha bir özlemle, daha büyüyen bir sevgiyle anıyor yâd ediyoruz.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Değil Türkiye, dünya en büyük liderini, en saygıdeğer insanını, gerçekten en büyük fikir insanını, en büyük dehasını, tartışmasız en cesur insanını kaybetti 10 Kasım günü.
Şöyle ki, Atatürk'ün vefat ettiği gün İstanbul Üniversitesinde ders okutan Alman Profesör derse girdiğinde öğrencilerin üzgün halini görünce yüreği parça parça olmuş. Rektör'ü arayıp "Bugün ders ver(e)meyeceğim ne yapayım?" diye sormuş. "Sizin memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa onu yapın" demiş rektör.
Yabancı profesörün cevabı şu olmuş: "Bizim ülkemizde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi."
Yabancı basından bir iki örnek daha verelim.
Atatürk tarihte memleketinin en büyük adamlarından biri olarak kalacaktır. (Norveç-Le Morgen Gazetesi)
Dünya bu savaş ve barış kahramanı büyük adamın ölümüyle yoksul düşmüştür. (Macaristan Liot Gazetesi)
Türkiye'yi kuran tarihimizin bu en büyük adamını başımı eğerek selamlarım. (İsviçreli Prof. Dr. More )
Daha yüzlercesi…
…Ve 10 Kasım saat: 09.05
Yurdun dört bir yanından siren sesleri semaya yükseliyor.
Yüce Türk Milleti Ata'sını anıyor.
Hastanede tedavi gören yaşı ilerlemiş Altan Teyze refakatçisi olan eşine saati sorar.
Saat 09.05 olduğunu öğrenince duramaz yatağında! Zorlanarak kalkmak ister.
O esnada odasında bulunan hemşire hanım belki de olup bitenden habersiz eşinin elini tutarak kalkmaya çalışan hastasına: "Aman Altan Hanım ne yapıyorsunuz? Daha iyileşmediniz!"
Altan teyze kalkmak üzere olduğu yatağından solgun ve nemli gözlerle hemşirenin yüzüne bakarak şu tarihi kelimeler dökülür dudaklarından: "Sen hele ver şu elini bana. Şimdi kalkmazsak başka ne zaman kalkacağız!" der ve bir koluna hemşireyi diğer koluna da eşini alarak kaldığı hastane odasının penceresine kadar zorlukla yürürler.
Caddede herkes ayakta, Ata'sına saygı göstermektedir.
Siren sesleri odasına kadar ulaşır. Ses bitinceye kadar pencerenin önünde göz pınarlarından süzülen yaşlarla dışarıdakilerle birlikte ayakta saygı nöbeti tutar.
Tutar çünkü, Atatürk sevgidir. Atatürk vatandır. Atatürk bayraktır. İnsanca yaşamaktır o yaşlı teyzenin gönlünde.
Kalbimizde… Hiç bitmeyecek özlemle…
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024