dünden devam...
Birbirini izleyen günleri geçerken Pınar ile Bahar öğretim çağının basamaklarında ilerliyordu. Sonunda öğrenimini tamamlayan Pınar, hemşire olarak görevine başladı. Anaokulu öğretmeni olacak Bahar ise öğrenim çağının sonuna yaklaşmıştı.
O sabah yine dedelerinin kapısındaydı Pınar ile Bahar kardeşler. Aynı ilköğretim yıllarında olduğu gibi elele işbirliği ve gönül birliği içinde.
Onları güleryüzle karşılayan dedeleri:
-Hoşgeldiniz çocuklar, şöyle oturup dinlenin, dedi.
-Hiç vaktimiz yok dedeceğim. Yolculuğumuz uzun sürecek. Yolculuğumuza ara verip hatırını sormak için geldik bu yoldan geçerken, dedi Bahar.
Pınar ise kardeşinden daha telaşlıydı, haberi vermek konusunda.
-Duydun mu dedeceğim deprem olmuş!
Dedelerinin yüzünde o anda üzüntünün, acının ifadesi en derin çizgilerle belirdi.
Başını sallayarak yavaşça:
-Duydum kızım, diyebildi. Pınar yolculuklarının nedenini anlatmaya başladı.
-Kardeşimle birlikte deprem bölgesine gidiyoruz ikimiz de gönüllü olarak çalışacağız. Ben sağlığını kaybedenleri tedavi edeceğim. Kardeşim ise kimsesiz kalmış çocuklarla ilgilenecek, dedikten sonra heyecan içinde sürdürdü sözlerini:
-İkimiz de sizin bize yol gösteren değerli öğütlerinizle yetiştik dedeciğim. Bir sohbetinizde:
"Dünya bir imtihan yeridir. İnsanlar ise ömür boyu imtihana giren öğrencilerdir", demiştiniz. Bu sözü şimdi daha iyi kavrıyorum. Bugün sınavımız var!.. Sabırla, yılmadan, sorumluluk duyarak çalışmanın, çaresiz kalmış acı çeken insanlara yardım elimizi uzatmanın, merhametle yaklaşarak hizmet etmenin sınavı.
Daha sonra Bahar, ablasının sözlerine şunları ekledi:
-Bugün birlik ve dayanışma içinde olduğumuzu gösterebilmeliyiz. Kimsesiz çocukları sevecenlikle kucaklamanın, afete uğramış tüm insanlara sevgi ve dostluğumuzu gösterebilmenin sınavı var bugün...
Kısa süren bir vedalaşmadan sonra dedelerinin evinden ayrılıp yolculuğa başladı iki kardeş. Ancak vedalaşma her zamankinden farklı olmuştu dede için. Duygusallık sırası şimdi ondaydı.
Torunlarının, başarılı, dürüst, olgun bir insanın erdem örneklerini taşıyarak yetişmesi ve ulusunun yardım bekeyen insanlarına gönüllü olarak koşması onu duygulandırmıştı. Torunları gözden kayboluncaya dek onların arkasından baktı baktı...
Kendini birden aciz ve güçsüz hissederken, iki damla gözyaşını tutamadı. Evinin kapısına dayanıp düşüncelere daldı.
"Ne büyüksün Allah'ım... Kimbilir belki zaafa uğrattığımız kulluğumuzu bize hatırlatmak, benlik zincirini kırıp, gerçek din büyüklerimizin yoluna girmemiz için bizi sarsıp uyarıyorsun. Yine ne yücesin ki Rabb'im; çaresiz kalıp sana sığınan kullarına şu gencecik kulların aracılığıyla merhametini gönderiyorsun" diye düşünürken derin bir tefekkür içindeydi.
Cazibe Irmak
Birbirini izleyen günleri geçerken Pınar ile Bahar öğretim çağının basamaklarında ilerliyordu. Sonunda öğrenimini tamamlayan Pınar, hemşire olarak görevine başladı. Anaokulu öğretmeni olacak Bahar ise öğrenim çağının sonuna yaklaşmıştı.
O sabah yine dedelerinin kapısındaydı Pınar ile Bahar kardeşler. Aynı ilköğretim yıllarında olduğu gibi elele işbirliği ve gönül birliği içinde.
Onları güleryüzle karşılayan dedeleri:
-Hoşgeldiniz çocuklar, şöyle oturup dinlenin, dedi.
-Hiç vaktimiz yok dedeceğim. Yolculuğumuz uzun sürecek. Yolculuğumuza ara verip hatırını sormak için geldik bu yoldan geçerken, dedi Bahar.
Pınar ise kardeşinden daha telaşlıydı, haberi vermek konusunda.
-Duydun mu dedeceğim deprem olmuş!
Dedelerinin yüzünde o anda üzüntünün, acının ifadesi en derin çizgilerle belirdi.
Başını sallayarak yavaşça:
-Duydum kızım, diyebildi. Pınar yolculuklarının nedenini anlatmaya başladı.
-Kardeşimle birlikte deprem bölgesine gidiyoruz ikimiz de gönüllü olarak çalışacağız. Ben sağlığını kaybedenleri tedavi edeceğim. Kardeşim ise kimsesiz kalmış çocuklarla ilgilenecek, dedikten sonra heyecan içinde sürdürdü sözlerini:
-İkimiz de sizin bize yol gösteren değerli öğütlerinizle yetiştik dedeciğim. Bir sohbetinizde:
"Dünya bir imtihan yeridir. İnsanlar ise ömür boyu imtihana giren öğrencilerdir", demiştiniz. Bu sözü şimdi daha iyi kavrıyorum. Bugün sınavımız var!.. Sabırla, yılmadan, sorumluluk duyarak çalışmanın, çaresiz kalmış acı çeken insanlara yardım elimizi uzatmanın, merhametle yaklaşarak hizmet etmenin sınavı.
Daha sonra Bahar, ablasının sözlerine şunları ekledi:
-Bugün birlik ve dayanışma içinde olduğumuzu gösterebilmeliyiz. Kimsesiz çocukları sevecenlikle kucaklamanın, afete uğramış tüm insanlara sevgi ve dostluğumuzu gösterebilmenin sınavı var bugün...
Kısa süren bir vedalaşmadan sonra dedelerinin evinden ayrılıp yolculuğa başladı iki kardeş. Ancak vedalaşma her zamankinden farklı olmuştu dede için. Duygusallık sırası şimdi ondaydı.
Torunlarının, başarılı, dürüst, olgun bir insanın erdem örneklerini taşıyarak yetişmesi ve ulusunun yardım bekeyen insanlarına gönüllü olarak koşması onu duygulandırmıştı. Torunları gözden kayboluncaya dek onların arkasından baktı baktı...
Kendini birden aciz ve güçsüz hissederken, iki damla gözyaşını tutamadı. Evinin kapısına dayanıp düşüncelere daldı.
"Ne büyüksün Allah'ım... Kimbilir belki zaafa uğrattığımız kulluğumuzu bize hatırlatmak, benlik zincirini kırıp, gerçek din büyüklerimizin yoluna girmemiz için bizi sarsıp uyarıyorsun. Yine ne yücesin ki Rabb'im; çaresiz kalıp sana sığınan kullarına şu gencecik kulların aracılığıyla merhametini gönderiyorsun" diye düşünürken derin bir tefekkür içindeydi.
Cazibe Irmak
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.