Büyük İsraile "paralel" örtü

Batı kaynaklı bütün projelerin asıl hedefinde, ülkemizin bölünüp parçalanması; Türk milletini Anadolu'dan çıkmasını amaçlayan Şark Projesi'nin, 5 bin yıllık bir proje olan ve Anadolu coğrafyamızı da içine alan arzı mevut projesinin hayata geçirilmesi vardır.Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamak, gelişen bütün olayları bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir. Bu kıstasla başkanlık sistemi ve özerklik, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve de onun rövanşı olan 14 Aralık paralel yapı operasyonunu değerlendirmeye çalışalım.Siyaset ve cemaat 2000'li yılların başında tam bir ittifak halindeydi. Her ikisi de kendi kabiliyetlerine göre birbirlerine yardım ediyor ve aralarından su sızmıyordu. Her iki grup da AKP mitinglerinde Sayın Erdoğan'la birlikte "beraber yürüdük bu yollarda" şarkısını söylüyorlardı. Cemaat, dini kimliğini kullanarak milleti AKP'nin etrafında toparlamaya, istihbarat kimliğini kullanarak da AKP'nin önündeki her engeli ortadan kaldırmaya odaklanırken, siyaset de cemaatin devlet içinde kadrolaşmasına yardımcı oluyor ve her istediklerini yerine getiriyordu. Bu gerçeği Sayın Erdoğan, "Ne istediler de vermedik" diye ifade ederken, Sayın Bülent Arınç ise cemaatle birlikte olduklarını, yıllarca cemaatin hizmetinde olduklarını hatta onları her türlü tehlikelerden koruduklarını açıklamıştı.Peki, bir anda ne oldu ki, cemaat 12 yıllık müttefikinin 12 yıldır yaptıklarını bilmesine rağmen 17 Aralıkta düğmeye bastı ve siyasetin kirli çamaşırlarını deşifre etti; siyaset de cemaate karşı "paralel yapı", "terör şebekesi", "haşhaşi" gibi ifadeler kullandı, Sayın Erdoğan her toplantısında "bunların inlerine gireceğiz" dedi ve 14 Aralık'ta düğmeye basılıp operasyon başlatıldı.12 yıldır cemaatle siyaset arasında siyasi ortaklıklar olduğu gibi, ticari ortaklıklar da vardı son zamanlarda gözlemlediğimiz kadarıyla bu ticari ortaklıklarda da siyaset cemaat bölünmesi yaşanıyor.Tabi bazı üst düzey siyasilerin, hatta belediye başkanlarının, kendileri siyasi cenahta olmalarına rağmen damatlarının ya da gelinlerinin cemaat mensubu olması durumu karmaşık hale getiriyor ama bu süreçteki gelişmeleri de yakında görürüz. Yani eski kankalarda tam bir kavga ve ayrışma var, operasyonlara bakılırsa bir gerilim oluşturuluyor.Bu noktada sorulması gereken bazı sorular, dikkatimizi çeken bazı konular var.Dün ortak bugün kanlı bıçaklı olan siyasetin de cemaatin de akıl hocasının ABD olması kafaları kurcalıyor. Siyaset hala ABD'nin eşbaşkanı ve stratejik müttefiki, cemaat de hala en büyük desteğini ABD'den sağlıyor, Erdoğan'ın ifadesiyle cemaatin lideri Pensilvanya'nın koruması altında?ABD ve İsrail yıllardır en başta belirttiğimiz projeyi hayata geçirmek için Türkiye'de sürekli kutuplaştırmalar oluşturmak ve bunları birbirine düşman hale getirerek bir kaos ortamı oluşturmak istedi. Sağ-sol çatışmasını oluşturan ABD idi ve yıllarca gençlerimiz, insanlarımız bu ABD üretimi kaosun pençesinde birbirlerinin canını kıydılar, sokaklar yürünemez hale geldi.Sonra 1980 darbesi ve ardından istikrar uğruna ABD destekli işbaşına gelen bir siyasi irade, bu dönemde çekiç güçle oluşturulan PKK terörü?Türkiye bu terörle yıllarca meşgul edildi ve bunun neticesinde Irak'ın kuzeyinde görünümü Kürt devleti ama gerçekte Yahudi Barzani'nin başkanlığında İsrail'in uzantısı bir Yahudi devleti oluşturuldu. Irak'ta körüklenmeye çalışılan Şii-Sünni çatışması ile de Yahudi Devleti için Irak'ın kuzeyi güvenli bir bölge haline getirdi. Eğer bu kargaşa ortamı olmasaydı Barzani bu kadar rahat olamazdı.Uzun zamandır ABD ve müttefikleri Türkiye'nin güneydoğunun da aynen Irak'ın kuzeyi gibi olması için bir kaos ve kargaşa planı yapıyor.Önce Alevi-Sünni çatışması çıkarmak istediler ama Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Ehl-i Beyt sempozyumları ve panelleri bu suni çatışmanın önünü kesti, milletimizi kaynaştırdı.Bugün ise farklı bir proje hayata geçiriliyor; dünün ortakları kanlı bıçaklı hale getirilerek ABD kontrolünde suni bir çatışma zemini oluşturulmaya çalışılıyor. İki taraf da ABD'nin bir dediğini iki etmeyen iradeler ve izinsiz böyle çaplı operasyonları yapamazlar.Acaba böyle suni gerilimlerle dün sağ-sol çatışmasıyla gerilen ve ayrışan toplum, Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmeyince böyle bir suni ayrılığa mı ihtiyaç duyuldu?Ve bir taraftan bu ayrışım körüklenirken, milletin paralel bir örtüyle gözleri bağlanmışken, başkanlık sistemi ve özerklik açılımlarıyla, güvenli bir şekilde Yahudi devletinin Türkiye temelleri mi atılıyor?