Yılı tam hatırlamıyorum ama galiba 1966'ydı. O sıralar rahmetli dedem general Hıfzı Betin Gebze'nin Eskihisar Köyü'nde bir ev almıştı. Tüm aile yaz aylarında henüz elektriği bile olmayan bu köyde tatil yapardık. Gebze'ye oradan Eskihisar'a gidiş gelişlerimiz de Harem'den kalkan minibüslerle olurdu. Yine Eskihisar'a gittiğimiz bir gün, minibüslerden birinin arkasında o güne kadar görmediğimiz, ondan sonra da rastlamadığımız bir söz yazıyordu: "Küçük pardon" Bunun neden yazıldığını hiç anlamamıştık, ama geçen 40 yıl içinde de unutmamışım.Belli ki şoför sevdiği birinden özür diliyordu bu yolla, minibüslerin arkasına bir şey yazmak o yıllarda çok modaydı. "Küçük pardon" sözünü hatırlayınca, Başbakan Erdoğan'a "büyük pardon" demek geldi içimden, Başbakan ya, ona "küçük pardon" denmez.Biz hepimiz nasıl da yanılmışız, nasıl da hataya düşmüşüz. O yüzden mutlaka "büyük pardon" dememiz gerek.Çünkü meğer okulunu bile bursla okumak zorunda kalan, bin bir meşakkat içinde yetişen nadide evladı bir gemi almamış, "gemicik" almış.Biz ne bilelim 100 metreden daha uzun olan, yüzlerce ton yük taşıyabilen yüzen nesnenin "gemicik" olduğunu, bizim cahil kafamız ona gemi diyor. İnsan yaşadıkça hergün bir şeyler öğreniyor işte.Peki neden gemi değil de "gemicik"miş. Efendim, 10-15 yaşındaymış. Gemi eski olunca küçülüyor ya, herhalde ondan.Ayrıca çok cazip şartlarla alınmış. Sadece 500 bin dolar peşinat yatırılmış. Gerisi de çok cazip taksitlerle ödeniyormuş.Ah akılsız kafamız. Tabii böyle çok cazip taksitler olunca geminin adı oluyor sana "gemicik." İyi de, 32 yıllık gazeteciyim, üstelik Sayın Başbakan'ın marifetiyle aradaki üç buçuk yıl hariç hep yönetici ve yazar olarak görev yaptım. Fena maaş da almadım ama inanın 500 bin lirayı bir arada görmedim. "Parayı görmek şart değil bu devirde" derseniz, 500 bin dolarlık çek de görmedim, hesabımda bu kadar para da olmadı. Yarısı da olmadı.Bunca yıl çalıştıktan sonra biz 500 bin doları yan yana bile görmezken, daha 30'una bile gelmemiş nadide evlat, fakirlikten çıkıp, burslarla öğrenim gördükten sonra 500 bini peşinat olarak verebiliyor. Başbakan babası da sanki 500 bin dolar sokakta mendil satan çocuklara verilen bahşişmiş gibi konuşuyor.Öyle sanıyorum ki Tayyip Bey seçim gezileri nedeniyle ruhen ve bedenen çok yorgun.Bu nedenle ne söylediğini bilmiyor. Ya da milletle kafa buluyor ki, herhalde bunu yapmaz, değil mi? İktidar zehirlenmesi böyle bir şey işte. Çok değil 5 yılı bile unutturur insana. "Gemicik" almak için verilen 500 bin dolardan leblebi çekirdek gibi söz edersiniz, kolunuzdaki saatin güya değersiz olduğunu anlatmak için fiyatının 10 bin dolar olarak açıklarsınız ve tam o sırada 10 bin doların iki yıllık asgari ücret olduğunu, sadece o saatin parasıyla bir ailenin 2 yıl geçindiğini unutursunuz. Yüzde 40 size çok az Sayın Başbakan, hakkınız yüzde 80'dir. İsterdim yüzde yüz olsun da, ne yazık yüzde 20 de kendini bilmez çıkabilir bu ülkede.Can Ataklı