İstanbul için yaklaşık 6 ay süren bir seçim dönemi bitti ve İmamoğlu artık resmen İstanbul'un Belediye Başkanı.
Hayırlı olsun.
Hem kendileri için, hem İstanbullu için, hem de İstanbul için hayırlı olsun.
Evet, İstanbul'un yükü ağır, nüfusu çok, çözülmesi gereken sorunları var ama aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin dev bir bütçesi de var! Bunun yanında gelirini arttıracak sınırsız kaynakları da mevcut.
Bunların düzgün bir şekilde kullanılması halinde Sayın İmamoğlu'nun ben şahsen İstanbul için güzel hizmetler yapacağına inanıyorum.
Ayrıca İstanbul seçimlerine damgasını vuran isimin tartışmasız olarak BTP adayı Sayın Selim Kotil olduğunu da vurgulamak isterim. Projeleri, zekâsı, enerjisi herkes tarafından takdir topladı. Özellikle Boğaz'dan 4 Keban'a eşdeğer elektrik üretme fikri, sadece İstanbullunun değil tüm Türkiye'nin dikkatini çekmeyi başardı.
Aslında bu proje yıllar öncesinde Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş tarafından açıklanmıştı. Dolayısıyla geçip giden yılları düşündüğümüzde ülkemizin ne kadar büyük bir enerji kaybına uğradığını daha iyi görürüz... Umulur ki, bir an önce bu proje hayata geçirilir.
Neyse konumuz bu değil.
Sayın İmamoğlu mazbatasını aldı ve resmen görevine başladı.
Bir CHP adayının İstanbul'da Büyükşehir Belediyesi'ni kazanması sıradan bir hadise değil. Hatta olağan üstü bir durum. Herkes buradan yola çıkarak AK Parti'nin bir iç hesaplaşma yapması gerektiği konusunu konuşuyor. Doğrudur, AK Parti'nin ciddi bir muhasebe yapması gerekir. Nerede yanlış yaptıklarını, seçmenin sert tavrını iyi tahlil etmelidir, edecektir de. Fakat bu muhasebeyi sadece AK Parti veya Cumhur İttifakı mı yapmalı! Bence hayır.
CHP'nin de bir muhasebe içerisinde olması lazım.
Birincisi, Sayın İmamoğlu'nun profili, alışıla gelmiş olan CHP profiline hiç uymuyor. İmamoğlu kendisini dindar, cumhuriyetçi ve Atatürkçü olarak tanımladı ve halk da böyle bir kimliğe karşı olmadığını gösterdi. Bu konu sadece AK Partililerin değil CHP'lilerin de muhasebe yapması gereken bir konu.
İkincisi, Türkiye'de başkanlık sistemiyle birlikte ittifaklar dönemi de başlamış oldu. Yani vatandaşı en çok kucaklayan ittifaklar bundan sonra ipi göğüsleyen taraf olacaktır. Nitekim İstanbul seçimlerinde bunu gördük. Millet İttifakı İmamoğlu'na seçimi kazandıracak yeterli bir ittifak değildi. İmamoğlu'nun İstanbul İttifakı dediği ittifak seçimi kazandırdı. Bunun Türkiye geneline yayılmasının şart olduğu da görülmüştür. CHP bunu başarabilecek mi?
Üçüncüsü, AK Parti'yi toplumu kutuplaştırmakla suçlayanlar aslında kendileri de bir şekilde bu kutuplaşmada taraf olmuşlardır. En azından vatandaşın gözünde bu böyle olduğu için yıllardır siyasetteki aritmetik hiç değişmedi. CHP tarafının bu konuda da bir muhasebe yapması şart…
Bir diğer konu da hiçbir seçmen çantada keklik olarak görülmemeli. Nitekim 23 Haziran'da, daha önce Cumhur İttifakı'na oy veren 220 bin seçmen bu sefer Sayın İmamoğlu'nu tercih etti. Bu, Cumhur İttifakı'nın kendi muhasebesi ancak yarın bunun tam tersi olma ihtimali gözden kaçırılmamalı. Bu da CHP'nin muhasebesi…
Sonuç olarak seçim bitmiştir. Sadece AK Parti değil, CHP de muhasebesini iyi yapmak zorundadır.
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022