Bugün bile, bilmeden nifak ahlâkı taşıyan Müslümanlar pekçoktur; istikbalde de olacaktır. Bu ise, istenmeyen bir durum olup ancak nefis tezkiyesi ve terbiyesi ile halledilebilir. Huneyn'den çıkarılabilecek en önemli derslerden biri de budur. Nefis terbiyesi ve tezkiyesi ise, ancak bir mürşid-i kâmilin rehberlik ve nezaretinde gerçekleşebilir. Günümüzde vasıflı insanın yetişmesi, nifak ahlâkının yenilmesiyle mümkündür. O halde bugün ana mesele; mücerret bilgi edinmekten ziyade nefislerin terbiye edilmesi meselesidir. İmanın kemali de buna bağlıdır. Öyleyse; her devirde olduğu gibi günümüzde de asıl mesele, iman ve insan meselesidir. Bu ana meseledir; diğer meseleler bu ana kökten beslenen dal hükmünde tâlî meselelerdir.
Huneyn Savaşının zaferle sonuçlanması, zâhir ve bâtın bir fütûhatın yaygınlaşıp gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu savaşın sonucunda "müellefe-i kulub" gerçeği ile yakından tanışıyoruz. Müellefe-i kulub, mal ve dünyalıkla insanların kalplerinin İslâm'a ısındırılması ve neticede Müslüman olmalarını temin etme metodudur. İslâm'ın kuvvet ve ihtişam bulduğu dönemlerde bu metod çok faydalı olmuştur. Nitekim, zekâtın verilebileceği yerlerden biri de kalpleri İslâm'a ısındırılması gereken kimselerdir. Huneyn zaferinden sonra birçok ganimet elde edilmiştir. Harp esirleri ve ganimet malları Ci'râne'de toplanmıştı. Hevazinlilerden esir alınan kadın ve çocukların sayısı 6 bin idi. Ganimet malları ise 24 bin deve, 40 binden fazla davar ve 4 bin ukiye gümüş idi.
Peygamberimiz, esirleri ve ganimet mallarını dağıtmayı biraz geciktirerek Hevazin temsilcilerinin gelmesini bekledi. Onlar gecikince esirler ve ganimet malları mücahidler arasında paylaşıldı. Sonradan gelen Hevazin temsilcileri Peygamberimize gelerek Müslüman oldular ve diğer kavimlerin de Müslüman olduğu haberini getirdiler.
Hz.Peygamber, onların isteği üzerine kadın ve çocuklarını onlara geri vermiştir. Ganimetler konusunda ise Müslümanları ikna yolunu seçen Peygamberimiz, bu yolla İslâm'ın yayılmasına büyük hız katmıştır.
Resûlullah, bu hareketi ile de savaştan maksadın ganimet olmadığını, mal ve dünyalığın Allah'a ve hak yola adanması gerektiğini göstermiştir. Böylece ganimetler, müellefe-i kulub mantığıyla dağıtılmış; bu olay İslâm'ın geniş kitlelere yayılmasına sebep olmuştur.
Daha başta Huneyn'e giderken, sırf ganimet almak niyetiyle giden 80 kişilik Mekkelinin varlığı ise bize, dini, dünyalık temini için kullananların her devirde var olacağını gösterir. Nitekim günümüzde, mal ve menfaat temini niyetiyle birçok kimselerin Müslümanların safında yer aldığını zaman zaman müşahede ediyoruz.
İnsan; malı, dünyalığı Allah yolunda kullanmalıdır. Malı, dünyalığı kazanmanın mantığı da bu olmalıdır. Zaten dünyanın iki yüzü mevcuttur:
Dünya bir yüzü ile mâsivâdır ki, Allah'tan uzaklaştırır. Kur'ân-ı Kerîm, bundan sakındırmıştır. Bu anlamdaki dünya fitnedir, her kötülüğün başıdır. Eşrefoğlu Rumi'ye göre; bu anlamdaki dünya yedi başlı bir ejderha hükmünde olup ahlâk-ı zemimenin kaynağıdır. Bu anlamı ile dünya "oyundur, oyuncaktır". İnsanların haksız yere öğündüğü aldatıcı bir zinettir.
Diğer yüzü ile dünya, Allah'a yaklaştıran, rıza-i bari'yi kazandıran bir vasıtadır. Böyle bir dünya, âhiret sermayesidir. Cenneti kazanmağa vesiledir. Hac ve zekat ibadetleri, bu dünyalıkla yapılır. Allah yolunda malla cihad, infak bununla gerçekleşir.
İşte ganimet malları, bu anlamdaki dünyalık nevinden olup İslâm'a hizmetin vasıtalarıdır. Resûlü Ekrem ganimetleri bu mantıkla kullanmıştır. Bu anlamdaki dünyayı anlamak, İslâm'ın yüce hedeflerini de anlamağa yardımcı olacaktır.
İşte; çile, imtihan, meşakkat ve nihayet zaferle dolu gerçek hayatın bir misali olarak tarihe mâl olan Huneyn vakası.. Düşünen, ibret alanlar için daha nice hikmetler mevcuttur. Esasen, Allah Resûlü'nün hayatı baştan başa hikmetlerle dolu olup bütün çağlara, çağlar ötesinden ışık tutmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden RAHMETEN-LİL ALEMİN
Huneyn Savaşının zaferle sonuçlanması, zâhir ve bâtın bir fütûhatın yaygınlaşıp gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu savaşın sonucunda "müellefe-i kulub" gerçeği ile yakından tanışıyoruz. Müellefe-i kulub, mal ve dünyalıkla insanların kalplerinin İslâm'a ısındırılması ve neticede Müslüman olmalarını temin etme metodudur. İslâm'ın kuvvet ve ihtişam bulduğu dönemlerde bu metod çok faydalı olmuştur. Nitekim, zekâtın verilebileceği yerlerden biri de kalpleri İslâm'a ısındırılması gereken kimselerdir. Huneyn zaferinden sonra birçok ganimet elde edilmiştir. Harp esirleri ve ganimet malları Ci'râne'de toplanmıştı. Hevazinlilerden esir alınan kadın ve çocukların sayısı 6 bin idi. Ganimet malları ise 24 bin deve, 40 binden fazla davar ve 4 bin ukiye gümüş idi.
Peygamberimiz, esirleri ve ganimet mallarını dağıtmayı biraz geciktirerek Hevazin temsilcilerinin gelmesini bekledi. Onlar gecikince esirler ve ganimet malları mücahidler arasında paylaşıldı. Sonradan gelen Hevazin temsilcileri Peygamberimize gelerek Müslüman oldular ve diğer kavimlerin de Müslüman olduğu haberini getirdiler.
Hz.Peygamber, onların isteği üzerine kadın ve çocuklarını onlara geri vermiştir. Ganimetler konusunda ise Müslümanları ikna yolunu seçen Peygamberimiz, bu yolla İslâm'ın yayılmasına büyük hız katmıştır.
Resûlullah, bu hareketi ile de savaştan maksadın ganimet olmadığını, mal ve dünyalığın Allah'a ve hak yola adanması gerektiğini göstermiştir. Böylece ganimetler, müellefe-i kulub mantığıyla dağıtılmış; bu olay İslâm'ın geniş kitlelere yayılmasına sebep olmuştur.
Daha başta Huneyn'e giderken, sırf ganimet almak niyetiyle giden 80 kişilik Mekkelinin varlığı ise bize, dini, dünyalık temini için kullananların her devirde var olacağını gösterir. Nitekim günümüzde, mal ve menfaat temini niyetiyle birçok kimselerin Müslümanların safında yer aldığını zaman zaman müşahede ediyoruz.
İnsan; malı, dünyalığı Allah yolunda kullanmalıdır. Malı, dünyalığı kazanmanın mantığı da bu olmalıdır. Zaten dünyanın iki yüzü mevcuttur:
Dünya bir yüzü ile mâsivâdır ki, Allah'tan uzaklaştırır. Kur'ân-ı Kerîm, bundan sakındırmıştır. Bu anlamdaki dünya fitnedir, her kötülüğün başıdır. Eşrefoğlu Rumi'ye göre; bu anlamdaki dünya yedi başlı bir ejderha hükmünde olup ahlâk-ı zemimenin kaynağıdır. Bu anlamı ile dünya "oyundur, oyuncaktır". İnsanların haksız yere öğündüğü aldatıcı bir zinettir.
Diğer yüzü ile dünya, Allah'a yaklaştıran, rıza-i bari'yi kazandıran bir vasıtadır. Böyle bir dünya, âhiret sermayesidir. Cenneti kazanmağa vesiledir. Hac ve zekat ibadetleri, bu dünyalıkla yapılır. Allah yolunda malla cihad, infak bununla gerçekleşir.
İşte ganimet malları, bu anlamdaki dünyalık nevinden olup İslâm'a hizmetin vasıtalarıdır. Resûlü Ekrem ganimetleri bu mantıkla kullanmıştır. Bu anlamdaki dünyayı anlamak, İslâm'ın yüce hedeflerini de anlamağa yardımcı olacaktır.
İşte; çile, imtihan, meşakkat ve nihayet zaferle dolu gerçek hayatın bir misali olarak tarihe mâl olan Huneyn vakası.. Düşünen, ibret alanlar için daha nice hikmetler mevcuttur. Esasen, Allah Resûlü'nün hayatı baştan başa hikmetlerle dolu olup bütün çağlara, çağlar ötesinden ışık tutmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden RAHMETEN-LİL ALEMİN
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.