Türkiye bugün genç nüfus açısından büyük bir avantaja sahip. Ancak bu avantaj, yanlış eğitim politikaları ve istihdamdaki yapısal sorunlar nedeniyle giderek dezavantaja dönüşüyor. Dar kapsamlı genç işsizlik oranı %15 civarında; bu oran Avrupa Birliği ortalamasının neredeyse iki katı. Çalışan gençler ise çoğu zaman asgari ücretle geçinemediği için sürekli yeni arayışlara giriyor. İşte bu boşluk, gençleri sanal bahis, çeteleşme, ahlaki yozlaşma ve madde bağımlılığı gibi risklerin kucağına itiyor.
Bu tablo, gençlerin örgün eğitimden koparak denetimsiz, sosyal bağlardan uzak bir sürece itilmesi demek. Akademisyenler Eğribel ve Kılınç'ın (2019) da belirttiği gibi, zorunlu eğitimin kesintili hale gelmesi, mesleki yönlendirmeyi zayıflatmış, gençlerin işgücüne hazırlık becerilerini yetersiz bırakmıştır.
Türkiye'de bugün en çok dile getirilen sorunlardan biri ara eleman açığı. İşletmeler kaynakçı, makine operatörü ya da tesisatçı bulamamaktan şikâyet ederken, binlerce genç diplomalı ama mesleksiz olarak işsiz kalıyor. Bu kopukluk, eğitim sistemi ile piyasanın ihtiyaçları arasında büyük bir uçurum yarattı.
Gençliği kaybetmek, geleceği kaybetmektir. Avrupa'nın dual eğitim modelleri ortada. Türkiye de kendi gençliğini "boşa düşürmekten" vazgeçip, eğitim–istihdam dengesini yeniden kurmak zorunda. Çünkü her kaybedilen genç, aslında kaybedilen bir gelecek demektir.
Eğitim Sistemindeki Kırılma
Türkiye'nin en çok tartışılan eğitim reformlarından biri olan 4+4+4 düzenlemesi, kağıt üzerinde zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmış görünse de, pratikte ciddi sorunlar doğurdu. Özellikle kırsal bölgelerde ve kız çocuklarında ortaöğretimden erken ayrılma oranları yükseldi. TÜİK verileri, düzenlemenin ardından "açık lise"ye yönelimin hızla arttığını gösteriyor. Nitekim 2012'den sonra açık liseye kayıtlı öğrenci sayısı 1,5 milyondan 3 milyona çıktı.Bu tablo, gençlerin örgün eğitimden koparak denetimsiz, sosyal bağlardan uzak bir sürece itilmesi demek. Akademisyenler Eğribel ve Kılınç'ın (2019) da belirttiği gibi, zorunlu eğitimin kesintili hale gelmesi, mesleki yönlendirmeyi zayıflatmış, gençlerin işgücüne hazırlık becerilerini yetersiz bırakmıştır.
Meslek ve Çıraklık Zincirinin Kopuşu
Eskiden çocuklar, okumak istemediklerinde ya da aileler ekonomik nedenlerle destekleyemediğinde "usta–çırak" ilişkisiyle meslek öğrenirdi. Berber, tesisatçı, kaynakçı, tornacı gibi meslekler bu yolla nesilden nesile aktarılırdı. Ancak 4+4+4 sonrası bu geleneksel yol büyük ölçüde kayboldu. Okumak istemeyen gençler açık liseye kaydırıldı. Sonuç: Ne okuldan gerçek fayda gördüler ne de bir meslek edindiler. Ortaya çıkan tablo ise "boşta gezen gençler."Türkiye'de bugün en çok dile getirilen sorunlardan biri ara eleman açığı. İşletmeler kaynakçı, makine operatörü ya da tesisatçı bulamamaktan şikâyet ederken, binlerce genç diplomalı ama mesleksiz olarak işsiz kalıyor. Bu kopukluk, eğitim sistemi ile piyasanın ihtiyaçları arasında büyük bir uçurum yarattı.
Avrupa'dan Çarpıcı Örnekler
Avrupa ülkeleri bu sorunu yıllar önce fark etti ve çıraklık temelli eğitim modelleri geliştirdi:- Almanya: "Dual sistem" adı verilen modelde, gençler haftanın 3-4 günü işletmede çalışıyor, 1-2 günü meslek okulunda teori öğreniyor. Program sonunda devlet onaylı kalfalık belgesi alıyorlar. Bu sistem sayesinde Almanya'da genç işsizlik oranı %5'in altında.
- İsviçre: Gençlerin %70'i 15 yaşından sonra meslek eğitimine yöneliyor. Çıraklar maaş alıyor, hem öğreniyor hem kazanıyor.
- Avusturya: 200'den fazla meslekte resmi çıraklık programları var. Çıraklık süresi 2–4 yıl arasında.
- Hollanda ve İngiltere: Gençler için hem okulda hem işyerinde ilerleyen programlar uygulanıyor. İngiltere'de "apprenticeship" tamamlayan bir genç, üniversiteye denk sertifika alabiliyor.
Türkiye'deki Sonuçlar
Türkiye'de ise 4+4+4 sonrasında gençlerin önemli bir kısmı eğitimle bağını kopardı. Açık lise bir çıkış gibi görünse de, aslında denetimsiz bir boşluk alanı yarattı. Bu boşluk, gençlerin bağımlılıklara, sanal bahis ve madde kullanımına yönelme riskini artırdı. UNESCO'nun (2019) raporu da bu durumu doğruluyor: Eğitim sürekliliği ile riskli davranışlar arasında güçlü negatif ilişki var. Yani eğitime bağlı kalan gençler, bağımlılık ve suçtan daha uzak duruyor.Ne Yapmalı?
Türkiye'nin gençliğini "boşa düşmekten" kurtarması için atılması gereken adımlar açık:- Mesleğe erken yönlendirme: 5. sınıftan itibaren okumak istemeyen gençlere çıraklık yolu açılmalı; bu süreç devlet güvencesinde olmalı.
- Ara eleman seferberliği: Sanayi ve hizmet sektörlerinin ihtiyaçları doğrultusunda gençlere hızlı ve sertifikalı meslek eğitimleri sağlanmalı.
- Eğitim–istihdam köprüsü: Mesleki eğitimle doğrudan iş garantisini bağlayan modeller kurulmalı.
- Aileyi güçlendiren politikalar: Ekonomik destek, kültürel projeler ve spor–sanat imkânları, gençlerin sosyal boşluklarını doldurmalı.
Ahkâm-ı Hatime
Bugün Türkiye'de genç işsizlik yüksek, çalışanlar geçinemiyor, eğitim sistemi ile istihdam arasındaki köprü yıkılmış durumda. Bu tabloyu değiştirmezsek, gençlerimizi sanal bahis, çeteleşme ve madde bağımlılığına kaybetmeye devam edeceğiz.Gençliği kaybetmek, geleceği kaybetmektir. Avrupa'nın dual eğitim modelleri ortada. Türkiye de kendi gençliğini "boşa düşürmekten" vazgeçip, eğitim–istihdam dengesini yeniden kurmak zorunda. Çünkü her kaybedilen genç, aslında kaybedilen bir gelecek demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Aile yılı mı, kayıp nesil mi? / 23.09.2025
- Sessiz tehlike: Sanal bahis kıskacındaki gençlik / 22.09.2025
- Bağımlılıkta acı gerçekler / 21.09.2025
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025
- Atık suların sessiz çığlığı: Türkiye’nin görmezden geldiği gerçek / 15.09.2025
- 1999’da APO teslim edildi, asıl oyun o gün başladı / 14.09.2025
- Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi / 12.09.2025
- “Miş gibi” seçime doğru mu gidiyoruz? / 11.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Aile yılı mı, kayıp nesil mi? / 23.09.2025
- Sessiz tehlike: Sanal bahis kıskacındaki gençlik / 22.09.2025
- Bağımlılıkta acı gerçekler / 21.09.2025
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025
- Atık suların sessiz çığlığı: Türkiye’nin görmezden geldiği gerçek / 15.09.2025
- 1999’da APO teslim edildi, asıl oyun o gün başladı / 14.09.2025
- Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi / 12.09.2025
- “Miş gibi” seçime doğru mu gidiyoruz? / 11.09.2025