Ülkemiz şu an birikimlerini özelleştirme adı altında satarak ‘günü kurtarma’ çabasında. Güzelim ülkemizde üretmek adeta suç. Ar ve hatır belasına üreten köylümüzün içler acısı hali ortada. Ara malı üreten KOBİ’ler tasfiye olmuş, ihracatın yüzde 82’si ithalata dayalı. Üretmeyen, üreteni cezalandıran ithal cenneti bir ülkemiz var. “Ben size iş bulmak zorunda değilim” diyen bir Başbakanımız var. Anlayacağınız varlık içinde yokluk çeken bir ülkede yaşıyoruz sevgili okurlar. Mutlu bir azınlığın dışında yüzlerin gülmediği somurtkan insanlar güruhuna döndü milletimiz. Açlığa ve bulunamayan asgari ücrete mahkûm bir millet olduk maalesef.
Ülkeleri teslim almanın en acımasızcası uygulanıyor ülkemizde. Açlığa ve bulunamayan asgari ücrete mahkûm edilen milletimiz “sürü” psikolojisi içerisinde yaşıyor. Artık sürü olan milletimiz her kalıba ve şekle girmekte, istenilen boyaya da boyanmakta. Açlık dervişliği bozmuştur artık. Milletimiz oyu olan, namus, gurur ve şerefini bir torba kömür ve makarnaya satabilmekte... Kendisini alçak süründürenlere, yokluğa mahkûm edenlere çok rahatlılıkla oyunu verebilmekte ve ayaklar altında ezilmekten zevk alabilmekte.
Bu meyanda Allah’a şükürler olsun ki; ölümcül bu gidişata bir dur diyen kahramanımız var. Bize yeniden Müslüman ve Türk olmanın gururunu yaşatan ve tüm insanlığın kurtuluşunun Türk milletinin ayağa kalkması ile mümkün olacağını söyleyen değerli üstadımız Haydar Baş hocamıza sonsuzca sevgiler ve saygılar. Bizlere umut, ışık ve çözüm olan üstadımız uygulanabilir projeleriyle bizlere dünyada cenneti sunuyor. Sadece ve sadece yapmamız gereken, hangi partiden olursak olalım bir kereliğine oy verip iktidara getirmek…
Üstadımız Milli Ekonomi Modeli’nde geniş şekilde izah ettiği şekliyle, devletlerin gelir kaynakları senyoraj, yeraltı kaynaklarının işletilmesi ve vergiler olarak ortaya koyuyor. Milli Ekonomi Modeli’nden okumaya devam ediyoruz:
“Türkiye belli bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen piyasada bulunması gereken yerli parayı piyasalara sürememektedir. Denilebilir ki, ülkemiz 40 yıldır para basma hakkından feragat etmiştir.
Bunun yerine dışarıdan faizle alınan borç para ile merkez bankamız yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuş olsaydık, bugün yekûnu yüzlerce milyar dolar olan borç yükü ile karşı karşıya kalmazdık.
Emisyon karşılığı kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer demektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devletin en önemli kaynağı, gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak yani senyorajı devreye koymaktır.
Yine yeraltı kaynaklarının işletilmesinden doğacak gelir de devletin sabit akarlarından olacaktır. Bugün bazı çevrelerce reddedilmesine rağmen, Türkiye’nin 3 katrilyon dolarlık maden rezervi mevcuttur. Türkiye, dünya bor rezervinin yüzde 75’ine sahiptir. İlk sırada yer alır.
Kömür rezervimiz 500 milyar ton ile dünyada ilk sıradadır ama biz enerjiyi para ile dışarıdan alıyoruz. Mermer rezervinde dünyada birinciyiz. 2 trilyon dolarlık işlenmemiş rezervimiz mevcut. Dünya toryum rezervinin yüzde 80’i ülkemizde. Bakır rezervimiz 3 milyar ton, gümüş rezervimiz 6 bin ton. Altın rezervinde 16.500 ton ile Güney Afrika’nın arkasından ikinci sıradayız. Krom rezervinde dünya genelinin yüzde 30’u ülkemizde, manganezin yüzde 20’si; mangazitin yüzde 30’u bizde mevcut.
Petrol rezervimiz 1 milyar ton, doğalgaz rezervimiz 1 trilyon metreküptür.
Bu kadar kaynağa “yoktur” denmesi bu kaynakların o kişilerce bilinmediği anlamına gelmez. Onlarda Türkiye’nin hangi yeraltı zenginliklerine sahip olduğunu bilmekteler. Ancak verilen sözler veya vaat edilenler böyle hareket etmelerini gerektirmektedir.
Eğer Türkiye kendi kaynaklarını devreye koyar, kendi işler ise bu zenginlik mevcut halinden en az on kat daha değerlenecektir. Elde edilecek gelir, bizim sosyal devlet tezimizde ortaya koyduğumuz sosyal devlet projelerine yeter de artar.”
Ülkeleri teslim almanın en acımasızcası uygulanıyor ülkemizde. Açlığa ve bulunamayan asgari ücrete mahkûm edilen milletimiz “sürü” psikolojisi içerisinde yaşıyor. Artık sürü olan milletimiz her kalıba ve şekle girmekte, istenilen boyaya da boyanmakta. Açlık dervişliği bozmuştur artık. Milletimiz oyu olan, namus, gurur ve şerefini bir torba kömür ve makarnaya satabilmekte... Kendisini alçak süründürenlere, yokluğa mahkûm edenlere çok rahatlılıkla oyunu verebilmekte ve ayaklar altında ezilmekten zevk alabilmekte.
Bu meyanda Allah’a şükürler olsun ki; ölümcül bu gidişata bir dur diyen kahramanımız var. Bize yeniden Müslüman ve Türk olmanın gururunu yaşatan ve tüm insanlığın kurtuluşunun Türk milletinin ayağa kalkması ile mümkün olacağını söyleyen değerli üstadımız Haydar Baş hocamıza sonsuzca sevgiler ve saygılar. Bizlere umut, ışık ve çözüm olan üstadımız uygulanabilir projeleriyle bizlere dünyada cenneti sunuyor. Sadece ve sadece yapmamız gereken, hangi partiden olursak olalım bir kereliğine oy verip iktidara getirmek…
Üstadımız Milli Ekonomi Modeli’nde geniş şekilde izah ettiği şekliyle, devletlerin gelir kaynakları senyoraj, yeraltı kaynaklarının işletilmesi ve vergiler olarak ortaya koyuyor. Milli Ekonomi Modeli’nden okumaya devam ediyoruz:
“Türkiye belli bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen piyasada bulunması gereken yerli parayı piyasalara sürememektedir. Denilebilir ki, ülkemiz 40 yıldır para basma hakkından feragat etmiştir.
Bunun yerine dışarıdan faizle alınan borç para ile merkez bankamız yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuş olsaydık, bugün yekûnu yüzlerce milyar dolar olan borç yükü ile karşı karşıya kalmazdık.
Emisyon karşılığı kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer demektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devletin en önemli kaynağı, gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak yani senyorajı devreye koymaktır.
Yine yeraltı kaynaklarının işletilmesinden doğacak gelir de devletin sabit akarlarından olacaktır. Bugün bazı çevrelerce reddedilmesine rağmen, Türkiye’nin 3 katrilyon dolarlık maden rezervi mevcuttur. Türkiye, dünya bor rezervinin yüzde 75’ine sahiptir. İlk sırada yer alır.
Kömür rezervimiz 500 milyar ton ile dünyada ilk sıradadır ama biz enerjiyi para ile dışarıdan alıyoruz. Mermer rezervinde dünyada birinciyiz. 2 trilyon dolarlık işlenmemiş rezervimiz mevcut. Dünya toryum rezervinin yüzde 80’i ülkemizde. Bakır rezervimiz 3 milyar ton, gümüş rezervimiz 6 bin ton. Altın rezervinde 16.500 ton ile Güney Afrika’nın arkasından ikinci sıradayız. Krom rezervinde dünya genelinin yüzde 30’u ülkemizde, manganezin yüzde 20’si; mangazitin yüzde 30’u bizde mevcut.
Petrol rezervimiz 1 milyar ton, doğalgaz rezervimiz 1 trilyon metreküptür.
Bu kadar kaynağa “yoktur” denmesi bu kaynakların o kişilerce bilinmediği anlamına gelmez. Onlarda Türkiye’nin hangi yeraltı zenginliklerine sahip olduğunu bilmekteler. Ancak verilen sözler veya vaat edilenler böyle hareket etmelerini gerektirmektedir.
Eğer Türkiye kendi kaynaklarını devreye koyar, kendi işler ise bu zenginlik mevcut halinden en az on kat daha değerlenecektir. Elde edilecek gelir, bizim sosyal devlet tezimizde ortaya koyduğumuz sosyal devlet projelerine yeter de artar.”
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023