logo
01 KASIM 2025


Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı

01.11.2025 00:00:00
(Taha Akyol'un "Cumhuriyetin Evrimi" makalesine cevaben – ikinci bölüm)

Taha Akyol'un yazısında yer alan şu cümle dikkat çekicidir:

"Cumhuriyet ideolojisinin gelecek nesillere devrettiği zihniyette iki eksik önemlidir: Biri iktisadi zihniyet eksikliği, öbürü özgürlüklerin teminatı olacak kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü düşüncesinin eksikliği."

Birinci kısmını daha önce ele aldık: iktisadî zihniyet eksik değildir, aksine dönemin şartlarında dünyaya örnek olmuştur.

Şimdi ikinci kısmı, yani "hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı eksikliği" iddiasını ele alalım.

TARİHÎ KONJONKTÜR: DEVRİM DEVLETİ VE İSTİKRAR ARAYIŞI

Cumhuriyet 1923'te kurulduğunda, Türkiye yedi cepheli bir savaşın ardından yorgun, fakir, nüfusunun üçte birini kaybetmiş bir ülkeydi.

Bu şartlarda öncelik, bugünkü anlamda liberal kuvvetler ayrılığı değil, devletin yeniden inşası ve milletin birlik içinde tutulmasıydı.

Atatürk'ün 1927'de Meclis'te altı gün süren Nutuk'ta yaptığı tespit, konjonktürü özetler:

"Bizim için esas olan, milletin birliğini ve beraberliğini koruyacak kuvvetli bir idare tesis etmektir."

Dolayısıyla, tek parti düzenini "otoriter eğilim" olarak okumak anakronizmdir.

O dönem, Avrupa'da bile demokratik rejimlerin çoğu ya faşizme ya da krallığa geri dönmüştü.

1930'larda Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franco, Rusya'da Stalin hâkimken; Türkiye tek bir kurşun atmadan laik, meclisli, hukuk temelli bir sistem kurmuştu.

Bu yönüyle Türkiye, o yıllarda "hukuk devleti fikrini" Avrupa'dan geride değil, önünde temsil etmiştir.

HUKUKUN KURUMSALLAŞMASI: OSMANLI'DAN FARKLI BİR DEVRİM

Cumhuriyet'in ilk 15 yılında yapılan hukuk devrimleri, yalnız kuvvetler ayrılığı değil, hukukun egemenliği kavramını yerleştirmiştir:


Yıl

Düzenleme

Açıklama

1924

Teşkilât-ı Esasiye Kanunu

Kuvvetler birliği esasına dayansa da Meclis üstünlüğünü kabul etti; mutlakıyet değil halk egemenliği.

1925

Şer'iye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı

Dinî otorite hukuk alanından ayrıldı, laik hukuk zemini kuruldu.

1926

Türk Medeni Kanunu (İsviçre'den uyarlanma)

Kadın-erkek eşitliği, miras, boşanma, mülkiyet hakları. Avrupa'nın birçok ülkesinden ileriydi.

1926

Ceza Kanunu (İtalya'dan alınma)

Hukukî suç tanımını laik ilkelere bağladı.

1928

Anayasa'dan "Devletin dini İslam'dır" ifadesi çıkarıldı

Hukukun üstünlüğü kavramı dinî değil, evrensel zemine taşındı.

1937

Laiklik ilkesi Anayasa'ya girdi

Devletin ideolojik değil, hukukî temelli olması güvence altına alındı.

Yani Cumhuriyet, hukukta "modernleşme"yi ithal değil, kökten dönüşüm olarak gerçekleştirdi.

KUVVETLER AYRILIĞI: BATI'DAN ÖNCE PRENSİP, SONRA KURUM

Atatürk, Meclis hükümeti sistemini korurken, yasama ve yürütmeyi aynı çatı altında toplamayı geçici bir zorunluluk olarak görüyordu.

1921 Anayasası'nda bile şu hüküm vardır:

"Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir."

Bu madde, klasik Montesquieu ayrımının ötesinde, yetkinin kaynağını halkın iradesine dayandırmıştır.

Kuvvetler ayrılığı Batı'da genellikle kralların yetkisini sınırlamak için doğmuştu;

Türkiye'de ise zaten kral yoktu — dolayısıyla mesele "ayırmak" değil, "kurmak"tı.

1930'larda Avrupa'da totaliter rejimler anayasaları askıya alırken, Türkiye Cumhuriyeti kendi hukuk sistemini düzenli yasalarla dönüştürüyordu.

Bir başka deyişle:

Türkiye, kuvvetler ayrılığını uygulayamamış bir ülke değil, kuvvetin hukukla sınırlandığı ilk Müslüman ülkeydi.

Prof. Dr. Haydar Baş, "Milli Devlet" yaklaşımında bu noktaya özellikle vurgu yapar:

"Atatürk'ün laiklik anlayışı, inançsızlık değil; hukuk önünde eşitliğin güvencesidir."

Yani Cumhuriyet'in hukuk sistemi, Avrupa'dan devşirme değil, milletin vicdanına yaslanmış bir adalet anlayışıdır.

Bugün Avrupa Birliği hâlâ azınlık hakları, inanç özgürlüğü ve göçmen adaleti konularında kriz yaşarken;

Türkiye 1930'larda kadına miras hakkı, boşanma hakkı ve medeni hukukta eşitlik tanımıştı.

Bu tablo, Cumhuriyet'in "hukukun üstünlüğü" kavramında Batı'dan önde olduğunun en somut kanıtıdır.

DEVRİM HUKUKU DEĞİL, MİLLET HUKUKU

Atatürk'ün yaptığı devrimler bir "devrim hukuku" değil, bir millet hukuku oluşturmuştur.

Bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin dayandığı pek çok ilke — laiklik, bireysel özgürlük, eğitim hakkı — Türkiye'de 1930'larda uygulamadaydı.

Bu nedenle, "Cumhuriyet'in hukuk zihniyeti eksikti" demek, hem o dönemin gerçeklerini hem de dünya tarihindeki yerimizi küçümsemektir.

SONUÇ: TARİHİ KONJONKTÜR İÇİNDE DEĞERLENDİRMEK

Her dönemi kendi şartlarında değerlendirmek gerekir.

1920'lerin Türkiye'sinde "kuvvetler ayrılığı" yerine "milletin kurtuluşu ve istikrarı" öncelikti.

Ama o istikrar zemini öyle bir hukuk sistemi doğurdu ki, bugün bile o temel üzerinde yürüyoruz.

Cumhuriyet, sadece hukuk düzeni kurmadı; hukukun toplumu dönüştüren otorite olduğunu gösterdi.

Ve Türkiye, o günlerde Avrupa'dan değil; Avrupa, o günlerde Türkiye'nin cesaretinden uzaktaydı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
Yatırımda gözden düşenler, göze girenler!
Vatandaş parasını harcarken kılı kırk yarıyor!
Dünyadan 1, Türkiye'den 5!
KKTC'de turizmi Türkiye'den gidenler ayakta tutuyor
Bahis oynayan hakemlerin cezası açıklandı
Zorbay Küçük incelemesi sürüyor
Özel'e Erdoğan - Bahçeli ilişkisi soruldu
'Bu kadar derdimiz ve tasamız varken...'
78 kişi can vermişti, karar çıktı
11 sanığa ağırlaştırılmış müebbet
Sırp lider Vucic'ten Suriye tepkisi
"Suriye'nin kararını Türkiye etkiledi"
Trump-Putin zirvesi iptal mi?
Financial Times'ın iddiası
Açlık sınırı asgari ücretin 6 bin TL üstünde
Yoksulluk sınırı 92 bin 547 lira
2 kişi öldü, 3 kişi yaralandı
Siirt'te aile katliamı
984 TL üstü faturalar yüzde 93 zamlanacak
Elektrik faturalarında şok değişim
Dış ticaret açığında ürküten artış
Açık Eylül ayında yüzde 33,8 arttı
Dolar 42 TL sınırını aştı
Gözler piyasalarda
Venezuela'dan, işgali teşvik edenler için hamle
Vatandaşlıktan çıkarılacaklar
BM Raportörü Reem Alsalem:
Filistinli kadın ve kız çocuklarının katledilmesi karşısında dünya duyarsızlaştı
Özgür Özel partisinin Esenyurt mitinginde konuştu
"Suçsa, o suçun tek sahibi benim"
Yatırımda gözden düşenler, göze girenler!
Vatandaş parasını harcarken kılı kırk yarıyor!
Dünyadan 1, Türkiye'den 5!
KKTC'de turizmi Türkiye'den gidenler ayakta tutuyor
Bahis oynayan hakemlerin cezası açıklandı
Zorbay Küçük incelemesi sürüyor
Özel'e Erdoğan - Bahçeli ilişkisi soruldu
'Bu kadar derdimiz ve tasamız varken...'
78 kişi can vermişti, karar çıktı
11 sanığa ağırlaştırılmış müebbet
Sırp lider Vucic'ten Suriye tepkisi
"Suriye'nin kararını Türkiye etkiledi"
Trump-Putin zirvesi iptal mi?
Financial Times'ın iddiası
Açlık sınırı asgari ücretin 6 bin TL üstünde
Yoksulluk sınırı 92 bin 547 lira
2 kişi öldü, 3 kişi yaralandı
Siirt'te aile katliamı
984 TL üstü faturalar yüzde 93 zamlanacak
Elektrik faturalarında şok değişim
Dış ticaret açığında ürküten artış
Açık Eylül ayında yüzde 33,8 arttı
Dolar 42 TL sınırını aştı
Gözler piyasalarda
Venezuela'dan, işgali teşvik edenler için hamle
Vatandaşlıktan çıkarılacaklar
BM Raportörü Reem Alsalem:
Filistinli kadın ve kız çocuklarının katledilmesi karşısında dünya duyarsızlaştı
Özgür Özel partisinin Esenyurt mitinginde konuştu
"Suçsa, o suçun tek sahibi benim"
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.