Adı mahfuz bir rütbeli askerimizden, Mehmetçikten bir mektup aldım. Mehmetçikle hep haberleşiriz ama bu mektup farklı!
Üzülmeli miyim, kıvanmalı mıyım bilemedim!
Kaç kere okudum, cevap vermeye çalıştıktan sonra da kaç kere soruyu sorguladım Vallahi bilmiyorum!
Okuyunca sizin de aynı olacağınızı biliyorum. Buyurun mektuba:
"Selam ün aleyküm Değerli Hocam ...
Hakkari Yüksekova Dağlıca da vatan topraklarının muhafazası için sınırda, dağların zirvesinde nöbet tutan tüm Mehmetçiğin selamını iletmek ve aklıma takılan bir konuyu size danışmak, sormak istedim.
Hocam dün öğrenmiş olduğumuz üzücü haberde Suriye El-Bab' da kahraman silah arkadaşlarımız Mehmetçiğin şehit ve gâzi olduklarını öğrendik ve kahrolduk..
Hocam malum Suriye bataklığına bizi sokan iktidarın amacını ve niyetini Hürmetli Üstadımız ve siz değerli hocalarımız sayesinde biliyoruz.
Biz TSK personeli olarak devamlı Suriye harekatı içinde görev aldık ben de görev aldım. Nasipse buradaki görevim bitince Suriye görevi yine beni bekler.
Şu anda propagandalarla Türkmen kardeşlerimize yardım etme v.b. sebeplerle harekatı meşrulaştırma çabası var.
Gönlümüzden Türkmen gardaşlarımıza yardım etmek geçer lakin olayın öyle olmadığı bir oyunun içinde olduğumuz belli.
Biz askerlerin bu bataklıkta görev almak ya da öldüğümüzde akıbetimiz hep aklıma takılan sorudur...
Üstadımızın bu konu hakkında herhangi bir görüşü var mıdır? Malum 2.500 rakımda dağda Haydar Hocamı kısıtlı takip edebiliyorum.
Sonuç olarak biz emirlerle hareket ettiğimiz için istesek de istemesek de Suriye görevinde yer alacağız..
Bu konu hakkında; Vatan, millet, bayrak, Türklük aşkını bildiğimiz siz büyüğüm tarafından aydınlanma imkanımız varsa çok memnun olurum..
Ellerinizden öperim Sayın Hocam..."
Kaçanın da, kovalayanın da "Allah!" dediği, çok zalim bir süreçteyiz!
Türk Silahlı Kuvvetlerinin tezgahlanan kumpas sonucu demoralize edilmesi yetmezmiş gibi cephedeki Mehmetçiğin savaşma şevkini kırmak için algı operasyonları başlatıldı!
Suriye'de görev başında, cephede savaşırken can veren Mehmetçikler şehit sayılmazmış!
Allah müstehakınızı versin! Yemin ederim ki, bu zihniyet; Resulullah(s.a.a.)'ın irtihalinden kısa bir müddet sonra "Cennet Gençliğinin Önderleri" tarifli İmam Hasan (a.s)'ı zehirleyerek, İmam Hüseyin (a.s.)'i "Allah ü ekber" diyerek, mübarek başını kesip, mübarek bedenini atlara çiğneterek şehid eden Emevist zihniyetin hortlamasıdır!
Bu zihniyet; "İstiklal harbini keşke Yunanlılar kazansaydı. O zaman tekke ve zaviyeler kapatılmazdı.." diyebilen sapkın, iş-birlikçi, namert zihniyetle aynı zihniyettir..
Irak'ta bir milyondan fazla insan katledilirken, yüz binlerce kadına kıza tecavüz edilirken ortada görünmeyen, techizat ve mühimmatlarını bırakarak kaçan -güya- Irak Ordusu mensupları, şimdi IŞİD adıyla ortaya çıkıp güya din savaşı yapıyorlar!
Devletini, vatanını, kadınlarını-kızlarını ABD'lilere terk ederek kaçan kahpeler, şimdi ABD'nin ve Haçlı AB'nin organizesi ile Müslüman başı kesiyor ve bu Vahşi'lere, bu Hind'lere, bu Yezid taraftarı Emevistlere haddini bildiren "Asakirullah-Allah'ın askerleri" ûnvanlı ordunun mensupları bu savaşta şehit olmazlarmış!
Allah layığınızı versin!
Kitab-ı Ekmel'de; "Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa-59) Diye apaçık Allah buyruğu var halbuki...
Şahsen, Müslümanlığı meslek edinmiş, din tacirlerinden, iman bezirganlarından, günümüz emevistlerinden başka bir şey de beklemezdim!
Allah; cephede, nöbetteki, görev başındaki bütün Mehmetçiğimize, Güvenlik güçlerimize iman gücü versin, hepsini muhafaza eylesin.
Ve Allah beni Şühedanın da şefaatine nail eylesin...
* * *
Maalesef artık evlerimizde de güvende değiliz, bir-kaç yerden kilitlenen çelik kapılar da yetmiyor!
Yıllarca kızdığımız, tenkit ettiğimiz; on binlerce kişiden oluşan kalabalıkların toplandığı futbol maçlarında, tribünlerde de tedirginiz artık!
Kalabalık AVM'lerde, park-bahçelerde, meydanlarda huzursuzuz!
Orta-doğu bataklığına yol bilmez rehberlerle daldık, sınır ötesinde savaştayız!
Otuz yıldan fazladır ABD ve Haçlı AB organizesi terör örgütleriyle savaştayız!
Artık güneş battıktan sonra büyük şehir sokaklarında Kaçkın Suriyeliler de dahil kimse yok! İn-cin top oynuyor!
Asgari ücret, açlık sınırının altında...
Sistem ne olursa olsun, Devlet erkinin olduğu Türk ülkesinde; karakola sığınan kişi Savcıya yönlendirilir. Savcı şahsı, mahkemeye yönlendirir. Mahkeme sonunda hakim de; "Türk Milleti adına" hüküm vererek adalet dağıtır. Bu insicamın/ olduğu yerde asayiş vardır, huzur vardır.
36 etnik kökene ayırıp parçalanmak, dağıtılmak istenen karmaşadan, adı bir türlü söylenmese de; "Tek millet, tek vatan, tek devlet, tek Bayrak" a geldik!
Ana-Muhalefet Genel Başkanı, en az "Yavru Muhalefet MeHaPe" Genel başkanı kadar ülkücü olduğunu haykırıyor!
"Yavru Muhalefet MeHaPe" Genel Başkanı, en ateşli AKP'liden daha "İnadına Tayyip" çi!
Kimin eli, kimin cebinde belli değil!
Sağcıların boynuna sarımsak, solcuların boynuna soğan da asılsa kimin ne olduğu belli değil!
Ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" formülü ile birleştirilmiş, milletleştirilmiş vatandaşları paramparça edip kutuplaştırdıktan, birbirine hasım hale getirdikten sonra; "Seferberlik"çağrısı, hem de Millî Seferberlik!...
Milli siyaset olmayınca; siyasi milli olmuyor, söylemleri milli olmuyor, milli olmayanla da top-yekûn millet ilgilenmiyor!
Allah sonumuzu hayretsin..
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Üzülmeli miyim, kıvanmalı mıyım bilemedim!
Kaç kere okudum, cevap vermeye çalıştıktan sonra da kaç kere soruyu sorguladım Vallahi bilmiyorum!
Okuyunca sizin de aynı olacağınızı biliyorum. Buyurun mektuba:
"Selam ün aleyküm Değerli Hocam ...
Hakkari Yüksekova Dağlıca da vatan topraklarının muhafazası için sınırda, dağların zirvesinde nöbet tutan tüm Mehmetçiğin selamını iletmek ve aklıma takılan bir konuyu size danışmak, sormak istedim.
Hocam dün öğrenmiş olduğumuz üzücü haberde Suriye El-Bab' da kahraman silah arkadaşlarımız Mehmetçiğin şehit ve gâzi olduklarını öğrendik ve kahrolduk..
Hocam malum Suriye bataklığına bizi sokan iktidarın amacını ve niyetini Hürmetli Üstadımız ve siz değerli hocalarımız sayesinde biliyoruz.
Biz TSK personeli olarak devamlı Suriye harekatı içinde görev aldık ben de görev aldım. Nasipse buradaki görevim bitince Suriye görevi yine beni bekler.
Şu anda propagandalarla Türkmen kardeşlerimize yardım etme v.b. sebeplerle harekatı meşrulaştırma çabası var.
Gönlümüzden Türkmen gardaşlarımıza yardım etmek geçer lakin olayın öyle olmadığı bir oyunun içinde olduğumuz belli.
Biz askerlerin bu bataklıkta görev almak ya da öldüğümüzde akıbetimiz hep aklıma takılan sorudur...
Üstadımızın bu konu hakkında herhangi bir görüşü var mıdır? Malum 2.500 rakımda dağda Haydar Hocamı kısıtlı takip edebiliyorum.
Sonuç olarak biz emirlerle hareket ettiğimiz için istesek de istemesek de Suriye görevinde yer alacağız..
Bu konu hakkında; Vatan, millet, bayrak, Türklük aşkını bildiğimiz siz büyüğüm tarafından aydınlanma imkanımız varsa çok memnun olurum..
Ellerinizden öperim Sayın Hocam..."
Kaçanın da, kovalayanın da "Allah!" dediği, çok zalim bir süreçteyiz!
Türk Silahlı Kuvvetlerinin tezgahlanan kumpas sonucu demoralize edilmesi yetmezmiş gibi cephedeki Mehmetçiğin savaşma şevkini kırmak için algı operasyonları başlatıldı!
Suriye'de görev başında, cephede savaşırken can veren Mehmetçikler şehit sayılmazmış!
Allah müstehakınızı versin! Yemin ederim ki, bu zihniyet; Resulullah(s.a.a.)'ın irtihalinden kısa bir müddet sonra "Cennet Gençliğinin Önderleri" tarifli İmam Hasan (a.s)'ı zehirleyerek, İmam Hüseyin (a.s.)'i "Allah ü ekber" diyerek, mübarek başını kesip, mübarek bedenini atlara çiğneterek şehid eden Emevist zihniyetin hortlamasıdır!
Bu zihniyet; "İstiklal harbini keşke Yunanlılar kazansaydı. O zaman tekke ve zaviyeler kapatılmazdı.." diyebilen sapkın, iş-birlikçi, namert zihniyetle aynı zihniyettir..
Irak'ta bir milyondan fazla insan katledilirken, yüz binlerce kadına kıza tecavüz edilirken ortada görünmeyen, techizat ve mühimmatlarını bırakarak kaçan -güya- Irak Ordusu mensupları, şimdi IŞİD adıyla ortaya çıkıp güya din savaşı yapıyorlar!
Devletini, vatanını, kadınlarını-kızlarını ABD'lilere terk ederek kaçan kahpeler, şimdi ABD'nin ve Haçlı AB'nin organizesi ile Müslüman başı kesiyor ve bu Vahşi'lere, bu Hind'lere, bu Yezid taraftarı Emevistlere haddini bildiren "Asakirullah-Allah'ın askerleri" ûnvanlı ordunun mensupları bu savaşta şehit olmazlarmış!
Allah layığınızı versin!
Kitab-ı Ekmel'de; "Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa-59) Diye apaçık Allah buyruğu var halbuki...
Şahsen, Müslümanlığı meslek edinmiş, din tacirlerinden, iman bezirganlarından, günümüz emevistlerinden başka bir şey de beklemezdim!
Allah; cephede, nöbetteki, görev başındaki bütün Mehmetçiğimize, Güvenlik güçlerimize iman gücü versin, hepsini muhafaza eylesin.
Ve Allah beni Şühedanın da şefaatine nail eylesin...
* * *
Maalesef artık evlerimizde de güvende değiliz, bir-kaç yerden kilitlenen çelik kapılar da yetmiyor!
Yıllarca kızdığımız, tenkit ettiğimiz; on binlerce kişiden oluşan kalabalıkların toplandığı futbol maçlarında, tribünlerde de tedirginiz artık!
Kalabalık AVM'lerde, park-bahçelerde, meydanlarda huzursuzuz!
Orta-doğu bataklığına yol bilmez rehberlerle daldık, sınır ötesinde savaştayız!
Otuz yıldan fazladır ABD ve Haçlı AB organizesi terör örgütleriyle savaştayız!
Artık güneş battıktan sonra büyük şehir sokaklarında Kaçkın Suriyeliler de dahil kimse yok! İn-cin top oynuyor!
Asgari ücret, açlık sınırının altında...
Sistem ne olursa olsun, Devlet erkinin olduğu Türk ülkesinde; karakola sığınan kişi Savcıya yönlendirilir. Savcı şahsı, mahkemeye yönlendirir. Mahkeme sonunda hakim de; "Türk Milleti adına" hüküm vererek adalet dağıtır. Bu insicamın/ olduğu yerde asayiş vardır, huzur vardır.
36 etnik kökene ayırıp parçalanmak, dağıtılmak istenen karmaşadan, adı bir türlü söylenmese de; "Tek millet, tek vatan, tek devlet, tek Bayrak" a geldik!
Ana-Muhalefet Genel Başkanı, en az "Yavru Muhalefet MeHaPe" Genel başkanı kadar ülkücü olduğunu haykırıyor!
"Yavru Muhalefet MeHaPe" Genel Başkanı, en ateşli AKP'liden daha "İnadına Tayyip" çi!
Kimin eli, kimin cebinde belli değil!
Sağcıların boynuna sarımsak, solcuların boynuna soğan da asılsa kimin ne olduğu belli değil!
Ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" formülü ile birleştirilmiş, milletleştirilmiş vatandaşları paramparça edip kutuplaştırdıktan, birbirine hasım hale getirdikten sonra; "Seferberlik"çağrısı, hem de Millî Seferberlik!...
Milli siyaset olmayınca; siyasi milli olmuyor, söylemleri milli olmuyor, milli olmayanla da top-yekûn millet ilgilenmiyor!
Allah sonumuzu hayretsin..
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017