Ata Selçuk Hocam, Millî Kahramanlarımızı Anma Programlarının Yalova gecesinde salonu dolduranların gözlerinin içine bakarak, “Hepiniz birer kahramansınız” derken rüşvet-i kelâm etmiyordu.O, yürekten, tâ yürekten konuşan bir samimiyet numunesi… Ata Selçuk Hocamdan bu sözleri duyunca, gözlerimin önüne çocukluğumda dinlediğim isimsiz kahramanlar ve çarıkları geldi her ne hikmetse...Dedemin çarık giydiğini bilirim. Birinci Cihan Harbi’ne katılmış, Yemen’de savaşmış, esir düşmüş ve yıllar sonra köylerine dönmüş iki ihtiyarın açlıktan ölmemek için çarıklarını kaynatıp yediklerini dizlerinin dibinde defalarca dinledim. Nasıl bitlendiklerini, nasıl aşağılandıklarını, arkadaşlarının nasıl şehit edildiklerini öyle sıradan olaylar gibi anlatırlardı ki... İnsan, şimdikilerin karakolda bir polis, mahkemede bir hâkim karşısında geçirdikleri birkaç dakikayı ve cezaevinde yattıkları birkaç ayı İstanbul’un burçlarına fetih bayrağı diken Ulubatlı Hasan edâlarıyla anlatmalarını bu mübarek insanların çektikleriyle karşılaştırıyor da, “Nereden nereye?” demekten kendini alamıyor… Bugünkülerden kimi, “Hapiste yattım, bunun karşılığı Başbakanlıktır” dedi, kimi, “Cezaevinde işkence gördüm, ayrı bir vatanı hak ettim!” sevdasına düştü… Balkanlarda ağaç kökü, Yemen’de çarık yiyerek vatanın bütünlüğü için cihat edenler, “Allah’ı rızasından” başka bir şey talep etmedi. Şimdikiler dul, yetim ve emeklinin 20 katı aylık gelirlerinin yanına eklenen makam arabalarına cankurtaranların geçiş üstünlüğünü bile az görürken o insanlar içinde aç ve açık olmalarına rağmen şehitlik ve gâzilik maaşlarını bile kabul etmeyenler oldu.Bu kahramanlar tarih kitaplarında yani “Listede ismi bulunmayan” kahramanlar.Bir Cuma günü vaaz dinleyenlerin arasında Hızır Aleyhisselam da vardır. Yanına bir adam gelir oturur. Ve bir müddet sonra uyuklar vaziyette sallanır, sendeler. Hızır adamı dürter, “Şimdi uyuyacaksın, abdesti bozulur” der. Adam, “Uyumam, beni rahat bırak” der amma biraz sonra aynı durum olur, Hızır aleyhisselam adamı yine dürter, “Uyuyacaksın!” der. Adam yine, “Uyumam, beni rahat bırak” der. Hızır bir defa daha, “Uyuyacaksın!” diyorum, deyince, adam, “Ben de sana, ‘beni rahat bırak, uyumam’ diyorum. Şimdi cemaate senin Hızır olduğunu söylerim, buradan sağlam çıkamazsın. Cemaat sakalında koparmadık bir tel bırakmaz.”Hızır Aleyhisselam mahcup olur ve Allah’a halini arz eder: “Ey Rabbim, bu kulun benim kim olduğumu bildi. Lâkin bendeki listede onun adı yok.”Cenab-ı Hak, “Sendeki listede Beni sevenlerin listesi var” der, “ O ise Benim sevdiklerimden.”Ata Hocamın orada kastettiği kahramanlar, Türk-İslâm tarihinin yazdığı Hızır’ın elindeki “Allah’ı sevenler” listesinde yer alan değil, Hızır’ın (a.s.) listesinde olmayıp, Allah’ın, “Sevdiklerim” listesinde yer alan kahramanlardır.Seyyid Nesimî örneği!..İdam fetvasında Halep Kadısı Seyid Nesimî için hükmünü verir:“Bu öyle bir murdardır ki, kanının değdiği yer yıkanmakla temizlenmez. Orayı kesip atmak gerekir.”Ve o hükmün icra saati gelir.Derisi yüzülerek idam edilen Nesimî’nin başını koparmak için cellât bıçağı boynuna çalınca boğazından çıkan kanın bir kısmı kadı efendinin elbisesine, bir damla kadarı da eline sıçradı.Kadı efendinin korkudan yüzü sapsarı kesilivermişti. Öyle ya: Kendi fetvasına göre “Nesimî’nin kanının değdiği yer yıkanmakla temizlenmezdi. Orayı kesip atmak gerekirdi...” Şimdi ne olacaktı?Kadı efendinin yüzünün sapsarı kesilmesi bundandı. Seyyid Nesimî kadı efendini bu halini görüşüne, “Sen” dedi, “Şeriat uğruna parmağını bile veremezsin. Ama bak, onun uğruna biz, işte böyle can veriyoruz.”Devlet, millet, vatan ve Allah (c.c.) için hiçbir şey vermemiş…“Hizmet” demiş cep boşaltmış, “Makam” demiş, yetim hakkı zıkkımlanmış, yetmemiş, bu milletin hakkını Haçlılara peşkeş çekmiş zevat bugün…Devlet, vatan, millet, Allah (c.c.) ve Resulü (s.a.v.) için hep vermiş, çoluk çocuğunu vermiş ve vermekte olan canlara tutmuş, çapulcu demiş…Bu aslında onun can çekiştiğinin, düştüğü bataklıkta debelendiğinin resmidir…Bugüne kadar şahsî ikbâlini düşünmekten ve ikbal için müstevlilerin art niyetleriyle birlikte hareket etmekten başka hiçbir şey becerememiş bu zevat bakalım kendilerini bu bataklıktan kurtaracak olan Prof. Dr. Haydar Baş’ın elini tutmayı becerebilecek mi?
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015