Demokrasinin kitlesel ihanete dönüşmesi

Günümüzde demokrasi, eksiksiz, kusursuz, ideal bir düzen, demokratik kararlar da kesin doğrular olarak sunuluyor. Ne yazık ki, insanlık, bu koca yalanla teslim alınmış durumdadır. Baskı unsurlarıyla baskı altına alınan insanlardan çok azı, demokrasiyi ve demokratik kararları eleştirme cesareti gösterebiliyor. Böyle bir eleştiriyi yapmak, gerçekten büyük bir cesaret ister. Zira sözünü ettiğimiz baskı unsurları, eleştiriler doğru ve haklı da olsa onu yapanları, "demokrasi karşıtı" diye yaftalarlar. Toplumlarda da demokrasi karşıtı için çok kötü bir algı oluşturdular. Onun için gerçeği bilenler de aleyhte konuşamıyor, dolayısıyla demokrasi ve demokratik kararlar, tartışılmaz olup çıkıyor. Demokratik kararların, kesin doğrular gibi kabul edilmesi büyük bir saçmalıktır. Doğrunun ölçüsü, hiçbir zaman çoğunluk olamaz. Maalesef, bu anlayış yaygınlaştırılmaktadır. Hâlbuki birçok adaletsiz, haksız ve acımasız, hatta hainliğe varan kararların, demokratik yöntemlerle alındığı bilinen bir gerçektir. Bundan dolayı bazı sosyal bilimciler şöyle demişlerdir: "Demokrasi, hainliğin kitleleşmesidir. Bir kişi ihanet ederse, o hain ilân edilir ve cezalandırılır. Ama bir kitle ihanet ederse, onların yaptığı demokratik karar olur." Gerçekten de birçok demokratik ülkede ihanete eşdeğer kararlar alınmış, fakat o kararları alanlar, hiçbir sorgulamaya tabi tutulmamış ve cezalandırılmamışlardır. Çünkü demokratik kararlar, kitleler veya temsilcileri tarafından alındığı için sorumluluk, çoğunluğa paylaştırılmıştır. Öyle ki, suç açık olarak ortada durduğu halde, suçlu buharlaştırılmıştır.İslâm ülkelerine işgal ve istilâ ile demokrasi getirmeye kalkan ABD'de de demokrasi böyle işliyor? Hayır, katiyen böyle işlemiyor. Sınırsız demokrasi getirme yalanlarıyla toplumları aldatan ABD'nin, bizzat kendisini sınırlı ve kısıtlı bir demokrasi uygulamaktadır. W. Sidney Rogerson, daha da ileri gidiyor ve "Yeni Savaşta Propaganda" adlı kitabında şöyle diyor: "ABD demokrasiyle yönetilmez, hiçbir zaman yönetilmedi ve hiçbir zaman da yönetilmeyecektir." ABD, kurulduğu günden itibaren sürekli kendi toprakları dışında açık ve gizli bir savaş yürütmektedir. Bu bahaneyle ABD, demokratik kuralları ve özgürlükleri zaman zaman askıya almaktadır. Bu sebepten General Hugh Johnson, "Dünyada demokrasiyi korumanın tek yolu, ABD'yi savaştan uzak tutmaktır" demiştir.Ne hazin bir tecellidir ki, demokrasi düşmanı ABD, tüm dünyaya demokrasiyi yayma rolündedir. Evet, ABD, düpedüz demokrasi düşmanıdır. Çünkü ABD, demokratik yolla iktidar olmuş birçok hükümeti, darbe yaptırarak, iç çatışma çıkartarak devirmekle sabıkalıdır.ABD'li bilim adamları, başkalarının ABD demokrasisini örnek almalarını asla tavsiye etmezler. ABD demokrasisi, kendine özgüdür ve orada hiçbir zaman çoğunluğun dediği olmaz. ABD'de, çoğunluğun isteklerine rağmen, yönetimlerin yapamayacakları işler, "Haklar Bildirgesi"nde sıralanmıştır. Esasen ABD'de son sözü, halkın temsilciler değil, ömür boyu atanan dokuz üyeden oluşan Yüksek Mahkeme söylemektedir. ABD'de, seçimde bile çoğunluğun dediği olmuyor. Şöyle ki, seçimleri çok oy alan kazanmıyor, çok senatör çıkaran kazanıyor. Daha doğrusu ABD demokrasisinde çarpıklık ve terslikler de vardır. Bunlardan biri, 30 milyonluk eyaletin de, 3 milyonluk eyaletin de iki senatör çıkarmasıdır. Bu uygulama, ABD senatosunu, dünyada temsil niteliği en az olan meclis konumuna sokmaktadır. Hâsılı, demokrasi de, demokratik kararlar da, ABD'nin demokrasi savunuculuğu da mutlaka tartışılmalı ve sorgulanmalıdır. Bunu da başta Türkiye olmak üzere İslâm ülkeleri yapmalıdır. Bu, Müslümanlar için hayati ehemmiyet arz etmektedir. Bunu yapmazsak, demokrasinin kitlesel ihanete dönüşmesine imkân sağlamış oluruz.